İnternette gelişmişlik liginde en üst sıradaki İsveç’in de aralarında bulunduğu İskandinav ülkelerini örnek almaktan kaçınan Türkiye, çok değil daha geçen yıl İsveç’i ‘model ülke’ seçmişti
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB), 2005 yılının sonrasında kuruldu. Türkiye’de önüne gelen internette-telefonda takip yapmasın, kişisel hak ve özgürlükler korunsun, suç kapsamına giren içerikle hızlı ve tek merkezden müthiş bir koordinasyonla mücadele edilsin isteniyordu.
TİB kurulmadan önce gerçekten de karmaşa hakimdi. Polis bile mahkeme kararı olmaksızın eline aldığı bir yazıyla internet servis sağlayıcısının kapısına dayanıyor, istediği bilgileri almaya çalışıyordu. İşte TİB, bu tür karmaşaların önüne geçmek için devletin kasasından çıkan milyarlarca liralık bütçeyle kuruldu.
Sonrasında TİB gelişti, büyüdü, adeta bir dev oldu. Geçtiğimiz hafta Meclis’te kabul edilerek Köşk’e -Cumhurbaşkanlığı- giden yasanın onaylanmasının ardından da bu kurumumuz “Siber Alemin Ekipler Amiri” olarak önemli bir gücü eline geçirecek. TİB Başkanı, mahkeme kararlarına dahi gerek kalmadan ‘zararlı gördüğü’ içeriği şak diye kapatabilecek.
Hiç şüphesiz sadece bu yönüyle bile ‘yasaklar’
Geleneksel olarak her yılın başında ABD’nin Las Vegas kentinde düzenlenen dünyanın en büyük teknoloji fuarı CES’in bu yılki havasına bakıldığında kenarlarından kıvrılan TV ve cep telefonları, 4K’yı bir adım öteye taşıyan 5K görüntü teknolojisi, laptop-tablet karmaları ve giyilebilir bilgisayar ürünlerinin öne çıktığına şahit olduk.
İngilizcesi ‘wearable’ olan ve Türkçeye ‘giyilebilir’ olarak çevrilen ve vücudumuzda taşıdığımız ürünler olarak adlandırılan bu kategorinin CES’teki yıldızlarından biri de “PulseWallet” oldu.
Kısaca bu ürünü nabızda, damarlarımızda taşıdığımız cüzdan olarak tanımlayalım ve gelelim PulseWallet’ın hikâyesine...
Öncelikle bu ürün bir Türk icadı...
CES 2014’ün CEO’su Gary Shapiro bile kendi Twitter hesabından PulseWallet’ın nasıl çalıştığına ilişkin bir makalenin linkini paylaştı.
Shapiro “Kendinizi cüzdan olarak kullandığınız yeni bir kartsız ödeme sistemi” diyerek Huffington Post’un “Kredi kartını evde unuttuysanız damarlarınızı kullanın” başlıklı haberini takipçilerine aktardı. PulseWallet’ın mucidi ise 8 yaşında ailesiyle ABD’ye göç etmiş bugün 25 yaşında olan bir Türk genci. Mehmet Sarıçiçek.
Üstadımız, hocamız Güngör Uras’ın kulağımıza küpe ilk lafıdır, “Her şeyin başı üretim. Üretim olmadan bir ülkeden hiçbir şey olmaz...” Bu yüzden sanayicilerimiz bizim için çok değerli. Türkiye’nin bu alandaki önemli isimlerinin ellerindeki değerleri ardı ardına yabancılara satarak kazandığı parayı mala mülke, inşaata yatırdığı bir ortamda uzaklardan güçlü bir ses Güngör Uras’a destek çıkıyor.
Bu isim, Vaclav Smil... Kulağa pek tanıdık gelmeyen Smil’in, teknoloji dünyasının yaşayan efsanesi Bill Gates’in en favori yazarı olduğunu söylersem sanırım bu daha etkileyici bir sunuş olur.
Microsoft’un patronu Gates’in kitaplığındaki altta görülen küçük karede bile 6 kitabın yazarı olan bu isim ‘yenilikçilik’ tarafında oldukça iddialı.
Bu ayki Wired dergisine konuşan Smil, çok yönlü bir akademisyen. Ekonomi, enerji ve gıda alanında ABD’nin en etkili isimlerinden. Sadece bu yıl 3 kitabı çıkan Smil’in yayınlamış 36 kitabı var.
İnovasyon nereden çıkar?
Smil’in en büyük savı, “Bir ülkede üretim durduğu zaman, o ülkenin gelişimi ve inovasyon durur. Çünkü inovasyon laboratuvarda ya da araştırma enstitülerinde değil üretim yapılan yerlerde olur. Fabrikalar üretimi daha iyiye
Kale Grubu’nun CEO’su Zeynep Bodur Okyay, “Piri Reis” temalı sanat çıkarması yaptığı son İtalya seyahatinde, iş ve yatırım tarafında önemli görüşmelerin altına imza attı.
İtalya’ya yurtdışından yatırımcı çekmek, özellikle kriz döneminde sıkıntı yaşayan sanayi şirketleri ve geçmişi olan markaları düştüğü durumdan çıkarmak için harekete geçen “Invitalia” (Türkiye’de Başbakanlığa bağlı Yatırım Ajansı benzeri bir oluşum) yöneticileriyle Roma’da masaya oturan Okyay, bu temaslarla ilgili önemli bilgiler veriyor:
“Bundan 2-3 yıl öncesine kadar, bir Türk firmasının, seramiğin ve tasarımın başkenti İtalya’da bir markayı satın alması hayal gibi görünürdü. Ama biz 2011’de bu hayali gerçeğe dönüştürdük. Krizdeki İtalyan şirketler Türkiye’den yatırım bekliyor. Burada (İtalya) sanayi zora düştü. Satın alma çağrısı yapıyorlar. İtalya’da marka var, bizde markalaşma isteği. Her ne kadar krizde olsalar da ‘Made in Italy’ hâlâ önemli bir marka. Fırsatları değerlendirebiliriz.”
Bu sözlerin ardından sürpriz bilgi geliyor: “Invitalia yönetimi şu sıralar Türkiye için özel bir satın alma listesi hazırlığı yapıyor. Burada tekstil, beyaz eşya, seramik ve deri sektöründen markalar öne çıkıyor.”
Belçikalı çikolata devi Godiva’nın 2008 krizi döneminde Murat Ülker’in hamlesiyle Yıldız Holding’in portföyüne sürpriz transferinin üzerinden beş yıl geçti.
Hiç unutmam, bu öylesine bir sürprizdi ki alımın gazetelere yansıdığı gün bir büyüğümüz “Godiva mı Ülker’i almış?” demişti...
850 milyon dolarlık fiyat üzerinden yapılan anlaşmada kullanılan teşvikler sonrası Ülker grubu bir dünya markasını 750 milyon dolara kasaya attı. Ardından yatırım hamlesi başladı.
Yeni ürünler, yeni ülkeler derken 400 milyon dolarlardaki yıllık ciro rakamı 700 milyonlu seviyelere yükseldi. Şirketin piyasa değeri de 1 milyar dolar sınırını aşarak 1.2 milyar dolara kadar çıktı.
İki ülkede üretim yapıyor
Son beş yılda önemli çıkışa imza atan Godiva, biri Belçika’da diğeri ABD’de olmak üzere iki fabrikasında üretim yapıyor.
Baby Dior, Çinli zenginlerin en popüler markalarından biri.
Murat Ülker’le birlikte olduğumuz Şanghay seyahatinde ana konu Godiva’ydı. Ama Godiva’nın performansı kadar bizi etkileyen bir konu daha vardı, o da Çin.
Uzaktan hızlı çıkışına şahit olduğumuz Çin’in Şanghay kentindeki New York tarzı yükseliş açıkça gösteriyor ki ‘büyük potansiyel’ denildiğinde Çin uzun bir süre sahnede yerini almaya devam edecek.
Şimdilerde Türkiye nüfusu kadar -70 milyon- ‘creme dela creme’i bulunan Çin’de bu kesime hitap etmek için lüks markalar Şanghay’da büyük savaş veriyor.
Sağlı sollu caddelerin kenarlarındaki dev AVM’lerin ön cephelerinde Gucci, Chanel, Cartier, Prada, Louis Vuitton, Tiffany eksik olmuyor. Godiva da bu çıkıştan payını almak adına 2009’da girdiği pazarda 51 mağazaya koşuyor. 2014’de 20 yeni mağaza yolda.
ŞangHay
Yıldız Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker, grup şirketlerinden Godiva’nın hızlı büyüdüğü ülkelerin en başında gelen Çin’de kazandıkları deneyimi bir fabrika yatırımıyla Ülker tarafına kaydırma adına çalışma başlattı.
Bunun ilk adımında Ülker, Çin ofisini açıyor. Grup Çin’de fabrika almak için de masaya oturacak. Ülker, Endonezya’da da yatırım sinyali veriyor.
Godiva alımının 5. yılı için düzenlenen Şanghay etkinliğinde bir araya geldiğimiz Murat Ülker, “Yeni kararımız var. Çin’de Yıldız Holding ofis açıyor. Yatırım yapmak için. Ülker mamulleri ifabrika almak veya fabrika kurmak yönünde bir karar” diyor.
“Çin’de fabrika alımı mı, yeni kurulum mu daha cazip?” denildiğinde Ülker, “Çinli bir markayı almak iyi olur” diye yanıt veriyor.
Ustamız Çetin Altan’ın geleceğe ve çağdaşlaşmaya olan güvene işaret eden “Enseyi karartmayalım” sözü, bu kez Türkiye ekonomisinin yüzde 10’unu teşkil eden Koç Grubu’nun Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç’a ilham kaynağı oluyor.
Önceki gün Koç Holding’in Nakkaştepe’deki boğaza hakim merkezindeyiz. Öğle yemeğinde bir araya geldiğimiz Mustafa Koç, Turgay Durak (CEO) ve Oya Ünlü Kızıl’la (Direktör) sohbette ilgi çeken konuların başında başta Türkiye ekonomisi olmak üzere FED, Suriye ve Gezi olayları geliyor.
Önce Türkiye ekonomisi...
Bu konuda “Mayısın ortasına kadar Türkiye’de her şey hakikaten gıpta edilecek durumdaydı” diyen Koç, söze şöyle devam ediyor: “Sonra FED’in açıklamalarına gelişmekte olan ülke ekonomilerinin neredeyse hepsi bir nebze kırılganlık gösterdiler. Ama rakamlara baktığımız zaman bizim kırılganlık oranımız diğerlerine nazaran çok daha fazla. Ben Türkiye’nin potansiyeline inanıyorum. Hıçkırık mı diyeyim artık; yolda bir taşa mı takıldık, öyle değerlendirmek gerekiyor. Hıçkırık veya öksürük tuttu. O bakımdan bunu çok iyi değerlendirmemiz gerekiyor ve hem siyasi, hem özel sektör hem de devlet olarak ona göre de yönetmemiz gerektiğini düşünüyorum.