Milliyet olarak İzmir’de altına imza attığımız “Kentsel Dönüşüm ve Yeşil Çevre Zirvesi”nde gerek belediye gerekse yatırımcı cephesinden bakıldığında ortaya çıkan sonuç şu oldu:
İzmir’in geçmişin izlerini taşıyan, boşluklu binalarla süslü, sosyal ve kültürel alanları eksik olmayan bir tarzda yenilenmesi gerekiyor. Bunun dışında bir dönüşüm fikri, yaşamayı, eğlenmeyi ve dinlenmeyi bilen bir İzmirli için pek de cazip görünmüyor.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun bir gece önce verdiği yemek davetiyle başlayan, ardından ertesi günkü etkinliğe kadar uzanan inşaat devleriyle buluşması “Yeni İzmir”in Türkiye gündemine gelmesi adına adeta bir başlangıç oldu.
Zirvedeki paneller ve karşılıklı sohbetler birbirinden ilginç müteahhitlik öyküleriyle oldukça renkli geçti.
Bu hikâyelerden biri, sadece Türkiye’de değil başta Moskova olmak üzere yurtdışında da büyük işlere soyunan Ant Yapı’nın patronu Mehmet Okay’dan geldi.
Olayda Rusya’nın kentsel dönüşüm bölgesindeki 300 metrelik dev bir gökdelene asılan Türk bayrağı başrolde...
Şanghay
Çin, art arda imza attığı çift haneli yıllık büyüme rakamlarıyla sadece Türkiye’nin değil bu alanda global ekonominin merkezine oturmuş durumda. Büyümeden Türkiye’nin daha çok iş çıkarması adına TÜSİAD’ın Başkanı Muharrem Yılmaz ve beraberindeki üyeler Pekin, Chengdu ve Şanghay’da bir dizi görüşmelere imza attı.
Şanghay’daki görüşmeler sonrasında Başkan Yılmaz’la, Waldorf Astoria otelinin restoranında, bir grup ekonomi gazetecisi olarak bir araya geldik.
Çin temaslarıyla başlayan sohbette konu Türkiye gündemine taşındığında öncelikli alan Cumhurbaşkanlığı seçimleri oldu. TÜSİAD Başkanı Yılmaz, görüşmede Soma faciası, Gezi olaylarının birinci yılı ve Merkez Bankası’nın faiz indirimiyle ilgili görüşlerini de ortaya koydu.
Parlamenter sistemde ‘temsili’
PEKİN
TÜSİAD'la Çin seyahatinde ülkedeki otomobil karmaşasını görünce insanın aklına hemen o meşhur yerli oto hikayemiz geliyor.
Çin, kendi geliştirdiği teknolojilerle donattığı yerli füzesini, yerli nükleer santralını yaptı, yakında ilk yerli uçağını kanatlandırmaya çalışıyor. Çin devleti böylece başta Amerika olmak üzere Batı dünyasına yerli teknolojisiyle meydan okuduğunu açıkça ortaya koyuyor.
Türkiye de bu konularda aynı yolu izleyen ülkelerin başında geliyor. Biz de hepsinin yerlisini yapma hayaliyle yaşıyoruz. Hoş bir ara internette yerli arama motorumuzu yapma çabamız vardı ama konumuz şimdilik o değil...
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın “Hayaldi gerçek oldu” sloganıyla Türkiye'nin önüne koyduğu “yerli” hedeflerden şu sıralar en popüleri hiç kuşkusuz bir “oto”.
Başbakan geçen hafta Ford Otosan'ın fabrika açılışında “Bu konuda ısrarım” var diyerek, duruşundan geri adım atmadığını bir kez daha gösterdi.
Özel sektörün “uykuya yatırmaya çalıştığı” yerli otomobilde motor sesini duymak istiyor.
Pekin
Çin, Rusya ile yaptığı, Batı’yı kıskandıran 400 milyar dolarlık doğalgaz anlaşmasıyla bir kez daha dünyanın dikkatini üzerine çekmeyi başardı. Bu imzanın mürekkebinin daha yeni kuruduğu bir dönemde Pekin’deyim.
Aslında Türkiye olarak gerek Rusya, gerekse Çin ile kendi avantajımıza çevireceğimiz böylesine dev anlaşmalara imza atmak gibi bir hayalimiz şimdilik yok. Bunu biliyorum ama Çin’e gelince, insanın aklına “Neden olmasın?” sorusu da gelmiyor değil.
Dev bir ekonomi, tıkır tıkır işleyen makineler, zenginleşen bir ülke, 1.4 milyarlık nüfus. Bir büyük anlaşma bile Türkiye’yi uçurmaya yeter.
Hayaller bitmiyor...
Hayaldi gerçek oldu!
Gezi olayları ve 17 Aralık’tan bu yana darbe söylemiyle yatıp kalkıyoruz.
Başbakan Tayyip Erdoğan başta olmak üzere Ak Parti, 17 Aralık olayının seçilmiş hükümete karşı bir darbe girişimi olduğunu anlatıyor ve savunuyor.
Karşı cephe ise başta yolsuzluklar olmak üzere özgürlüklerin kısıtlanmasına ve hukuksuzluklara dikkat çekiyor.
Türkiye’de darbe kavramı hiç yabancı bir kavram değil. 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980...
“17 Aralık darbe girişimi miydi, değil miydi?” tartışmaları süredursun şu sıralar okumakta olduğum bir kitap neyin darbe olarak nitelendirilebileceğini son derece açık olarak ortaya koyuyor.
Kitabın yazarı New York Times gazetesinin eski Türkiye büro şefi olarak bizi yakından tanıyan hatta Türkiye hakkında kitap da yazmış olan Stephen Kinzer. Kitabın ismi, “Overthrow” yani “Darbe!”
2006’da çıkan ve çıkar çıkmaz Amerika’da “best seller” olan -en çok satan- kitapta Kinzer, Amerika’nın tüm dünyada yaptığı uluslararası darbelerin hikâyelerini anlatıyor.
İzmir Aliağa’da denize nazır dev araziye yayılan organize sanayi bölgesi ALOSBİ’nin Başkanı Atıl Akkan yatırımcıya farklarını anlatmak için “Gel aynı gün ruhsatını verelim. Köpek kulübesini koy, sabah telefonun bağlansın işe başla” diyor
İzmir’in gerek otoyol ve tren gerekse liman tarafında sona gelinen yatırımlarla sanayide öne çıkma adına başlattığı hareketin öncüsü olmak için yola çıkan Aliağa Organize Sanayi Bölgesi’nin (ALOSBİ) Yönetim Kurulu Başkanı Atıl Akkan, yatırımcıları İzmir’e davet ediyor.
‘Diğer OSB’ler gibi ovada değil, hiçbir ekonomik değeri olmayan 7. derece tarım arazisinde iş yaptıklarını’ hatırlatan Akkan, “362 parselimiz var, 42 firma faaliyet gösteriyor. Yüzde 40’ı kimya. yüzde 40’ı karma yatırımlar alanında iş yapıyor. 1700 kişi istihdam ediliyor” diyor. Seçimlerin ardından hareketlilik yaşandığını kaydeden Akkan, son 10 gün içinde 6 ruhsat verdiklerini ifade ediyor.
Başbakan: Örnek alın
“Devletin ALOSBİ’nin kuruluşunda 1 lira katkısı yok. Para almadık, arazi almadık. Kendi paramızla yaptık” diyen Akkan, şunları kaydediyor:
“Çin, Amerika, Kore, Japonya, Avrupa ülkeleri böyle bir yer yok. Açılışımıza katılan Başbakan Tayyip Erdoğan,
İki marka, iki güzel reklam. İzleyeni hemen etkiliyor.
Mesajı gayet net veriyor.
Markaya olan sevgiyi artırıyor.
İlki, bugüne kadar ünlü futbolcu Lionel Messi ve basketbol yıldızı Kobe Bryant gibi dünyaca ünlü yıldızlarla öne çıkan havayolu şirketi THY’nin reklam filmi.
Karede bu kez ünlüler yok dört çocuk var. Iğdır’da gece gündüz üstlerinden geçen uçağı köylerine indirmek için tarlayı piste çeviren, üstelik bir de kule kurup selam duran çocuklar.
İkincisi, Beşiktaş’la uzun süreli sponsorluk anlaşması imzalayarak yenilenen stada ismini de verecek olan cep telefonu operatörü Vodafone’un reklamı.
Türkiye’de girişimcilik denildiğinde akla gelen ilk isimlerden biri olan ıslak mendil Uni’nin kurucusu Ataman Özbay, başarısının sırrını, eşinin -Simten Özbay- amansız hastalığa yakalanması sonrası veda ettiği “çocuğunu” ve gelecek adına kafasındaki yeni projeler ile fikirlerini kitaplaştırdı.
Cuma günü bir iş yemeği dönüşü masamın üzerinde bulduğum “7 yaşımda bindiğim kamyonun frenleri patladı! Ve hayata yuvarlandım” üst başlığı, “Müthiş bir girişimcilik hikayesi” alt başlığıyla yayımlanan bu kitap gerçekten de okumaya değer...
İşte, Ataman Özbay’ın diliyle çocuğum dediği Uni’nin hikâyesinden çıkardığım birkaç not...
İsrail’den kovuldu!
“Islak mendil eczanelere ithal gelmişti. Çok satıyordu. Ürüne çok inandım ve ıslak mendil yapmaya karar verdim.
1994 yılında da İsrail’e giderek fabrikaları gezdik. Görüştüğümüz kişilere, “Bize makine satar mısınız?” dedik. Resmen bizi kovdular.
Adamlar tabii ki kendi yaptıkları işin makinesini vermek istemediler. Kimse ıslak mendilin formülünü vermiyor, yardımcı olmuyordu.