Teknolojide söz sahibiyiz...
İnovasyon denilince tüm dünya Türkleri takip eder...
Küresel marka olmak mı? İlk akla bizim şirketlerimiz gelir...
Katma değerli üretimde ve ihracatta bir numarayız...
Eğitim, sağlık, dev projeler bizden sorulur.
Geleceğe yön veren ülkelerden biri kesinlikle biziz...
Türkiye’de yine bir seçim günü. Hemen girişte alt alta dizerek altını çizmek istediğim hususlar, iktidara geldiği zaman yönetimin ülkemizi taşıyacağı nokta olmalı.
Kısır çekişmeler, anlamsız tartışmalar, vakit kayıpları yerine “Güçlü bir Türkiye” iddiasıyla yola çıkılması tartışmasız bir numaralı önceliğimiz. Büyüklerimiz (yönetime geçenler) bizden daha iyi bilir elbet ama bizim de vatandaş olarak isteğimiz bu.
“Telekomda her G geldiğinde 2G, 3G, 4G gibi, yeni şebeke yatırım yapılıyor. Pratik olup israf etmemek gerekiyor” diyen Doany, Türk usulü fiber modelin internet fiyatlarını da düşüreceğini söyledi.
Londra’da düzenlenen 5G Dünya Zirvesi’nde bir grup gazeteciyle sohbet toplantısında bir araya gelen Türk Telekom’un CEO’su Paul Doany, geçtiğimiz günlerde anlaşması imzalanan Türk usulü fiber ortaklığın Türkiye’nin yararına olacağını söyledi.
Ulaştırma Bakanlığı ve operatörlerin bir araya gelerek oluşturduğu Türk usulü sabit altyapı paylaşım sisteminin fiber tarafındaki temel oyuncusu olan Türk Tekekom’un CEO’su Doany, herkesin kazançlı çıkacağını belirterek: “Yatırım maliyetlerinin azalmasıyla fiberde kapsama yaygınlaşacak, kalite artacak, fiberin eriştiği hane sayısı çoğalacak. İmtiyaz anlaşmalarıyla asıl mülkiyet kamuya ait olduğundan, günün sonunda yapılan tüm yatırımlar devlete ve ülke faydasına olacak. Bu işin asıl kazananı vatandaş ve Türkiye olacak” dedi. Türk Telekom’un fiberde 262 bin kilometrelik ağ yatırımı bulunuyor.
Bu yıl Londra’da 14’üncüsü düzenlenen 5G Dünya Zirvesi kapsamında dünyanın önde gelen mobil telekom operatörleri arasından Yılın Telekom Operatörü Yöneticisi
Film dünyasının yıldız ismi, pek çok ünlü markanın yüzü Cate Blanchet, tüm dünyada vizyona giren “Ocean’s 8”de canlandırdığı karakterde ruhunu bir ‘Türk’e teslim etti.
Sadece kadın yıldızlardan oluşan Ocean’s serisinin bu yeni filminde Cate Blanchet’in canlandırdığı “Lou”, Sevan Bıçakçı’nın takılarıyla milyonların karşısına çıkıyor.
Bir zanaati sanata dönüştürmek...
Yüzyıllardan gelen Ermeni kuyumculuğuna hakim olmak...
Resmen bin yılların mirasını mücevherlere sığdırmak...
Kopya yerine orjinali yaratmak...
Hayal kurmak, yaratıcı ve farklı olmak...
En başında da çok çalışmak...
Bundan beş yıl kadar önce. Yer, İstanbul. O gün, Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) Başkanı Christine Lagarde ile boğazın kenarındaki Çırağan Oteli’nde buluşmuştuk. Bakın o dönem Milliyet’e neler söylemiş;
“Ben genelde rakamların iyi yönlerine bakmayı tercih ederim. Dünyanın diğer ülkeleriyle kıyasladığında Türkiye bence çok iyi durumda. Kamu borcu, borcun GSYİH’ya oranı, son açıklanan büyüme oranına bakıldığında bütün bunlar hiç de kötü rakamlar değil. İşsizlik harika değil ama geçmişle kıyaslandığında daha iyi. Genel olarak bakacak olursak ekonomik göstergelerin yüzde 70’i gayet iyi durumda.”
‘Aniden çıkış olur’
Bu sözlerine birkaç uyarıyı da -kötü rakamları- eklemeyi ihmal etmemiş;
“Gelecek için kalan yüzde 30’luk taraftaki iki gösterge çok önemli. Bunlardan biri “cari açık” diğeri de “yüksek enflasyon”. Türkiye bu rakamlara dikkat etmeli. Bu iki alanda çok sağlam maliye politikası uygulamalı. Son dönemde paranın geldiği yerlerden biri kesinlikle Türkiye. Para Türkiye’ye akıyor ama Türkiye’ye gelen paranın büyük bölümü sıcak para. Sıcak para ülkeyi hemen terketmez. O nedenle durum şu anda kötü değil. Ancak aniden çıkması sorun olabilir. Türkiye için sıcak parayı ılık ve kalıcı paraya
İşin başına genç yaşta geçti. “Çok çalışmak” tartışmasız en iddialı yanıydı.
Bir başka iddiası daha vardı; büyümek, büyürken de hep ilklerin altına imza atmak. Girdiği işlerde de bunu başardı.
2012 yılıyla birlikte Milliyet’in yönetimi işadamı Erdoğan Demirören’in başında bulunduğu Demirören Holding’e geçti. “Geçmişte çok ortaklıklarım ve ayrılıklarım oldu” dediği medyada bu kez Milliyet ve Vatan gazetelerinin sahibiydi.
O tarihten bu yana Erdoğan Bey ile birçok kez birlikte oldum. Demirören Holding’in merkezi olan Şişhane’deki binada başta iş ve siyaset dünyasıyla ilgili olmak üzere görüşlerini dinledim. Fikirlere açıktı. Her bir sözü bizler için ders niteliğindeydi.
Hep istikrar isterdi
Türkiye için “sanayinin” ve “üretimin” vazgeçilmez olduğunu söylerdi. “Yatırım” ise Erdoğan Bey için vazgeçilmez bir tutkuydu. Çok kez duymuşumdur şu sözleri; “Dolar indi, borsa çıktı. Bırakalım bunları şimdi Şükrü Bey. İşler nasıl gidiyor, asıl önemli olan bu. Söyle bakalım ne diyor iş alemi, yatırım yapıyor mu?”
Türkiye’nin geleceği için sanayi kadar tarıma da ağırlık verilmesi gerektiğinin ısrarla altını çizerdi.
Hatta bunun için büyük arazilerde yatırım planları yapardı. Bu alanın hep ihmal edildiğin
*Fabrika sahiplerine duyurulur
Flaş, flaş, flaş!.. 250 milyon dolarlık dev satış!.. ABD’li oyun devi Zynga 6 yaşındaki Türk oyun şirketini aldı!.. Sıfırdan zirveye tırmandılar!.. Atılan başlıklardan bazıları bunlar. “Gram Games”ten bahsediyorum.
Zynga’nın Türk şirketi Peak Games’i 100 milyon dolara alımı sonrası yeni hamle yaparak bir diğer İstanbul merkezli şirket olan Gram Games’i bünyesine katması büyük ses getirdi.
Samimiyetle söylüyorum, kurucuları adına büyük başarı. Son cent’ine kadar hak ettikleri 250 milyon dolarlık paranın keyfini çıkarsınlar.
Dünyalar onların oldu; İbiza, Miami, yatlar, katlar, partiler...
Bununla birlikte olaya farklı bir açıdan bakmakta yarar var.
“Türkiye’den bir şirketimiz daha ABD’li devin yemeği oldu. Afiyet olsun...”
Türk ekonomisi oldukça hareketli bir dönemden geçiyor. Sürpriz erken seçim kararının da etkisiyle yatırımcıların ülkemize olan güven ve istikrar noktasında sorularının arttığı bir dönemde “ekonomi” bir anda Türkiye’nin ana gündemi olmuş durumda. Bu yüzden gerek genel seçim gerek başkanlık yarışı için meydana çıkan adayların vaat listesinde ekonomi temelli bir paket fırtınası yaşanıyor.
16 yıllık tek parti iktidarında büyüme tarafında pek sıkıntı yaşanmadı, dolar kurunda olağanüstü birkaç hareket olsa da olumsuz gelişmeler dizginlenebildi. Fakat bu kez adeta bir ilk yaşandı. Dolar kuru hızlı adımlarla 5 TL seviyelerine doğru koşarken, çözüm adına yapılanlar ne yabancı ne de yerli yatırımcıyı bir türlü ikna edemedi. Sonunda Merkez Bankası piyasalarla inatlaşmayı bıraktı. Ardı ardına hamlelere imza atarak kurda yaşanan yukarı doğru trendi kırarak çıkışa şu an için “dur” dedi.
Elbette ülke gündemi ekonomi olunca siyasi buluşmalarda da bu konu öne çıkıyor. Ankara’da Portakal Çiçeği Vadisi’ne komşu binadaki bir apartman dairesinde Milliyet olarak bir araya geldiğimiz CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin de ana başlıklarından biri bu yüzden “ekonomi” oldu.
‘Kurallar değişmez’
Seçildi
Türkiye için umut veren hikâyelere ihtiyacımız var. Bu yüzden sonda söyleyeceğimizi başa çekelim; “Keşke her Türk şirketi böyle olsa...”
33 yıllık “Eczacıbaşı” deneyimi sonrası 2007’de emeklilik yolunu seçen Şadi Burat, o dönem, 23 yıl genel müdürlük koltuğunda oturduğu Vitra’nın Kartal’daki fabrikayı kapatmasını fırsat olarak görür... “Ekibi topluyoruz” diyerek, çalıştığı yakın mesai arkadaşları ile fabrikada işsiz kalan yetişmiş insan gücünü yanına alarak İtalyanların kapısına dayanır.
Karşı tarafı iyi tanır, görüşmeler uzun sürmez.
68 yıllık köklü İtalyan markası BOCCHİ’nin İtalya dışındaki tüm hakları için Bay Bocchi ile el sıkışır. Taraflar yüzde 80’e, yüzde 20 ortak olur. Çoğunluk Türklerindir. Ardından Gebze ve Tuzla’da üretim başlar.
Banyolardaki beyaz renk ağırlıklı piyasayı inovatif ürünler, yeni tasarımlar ve 22 farklı renkle süsleyen BOCCHİ, şimdilerde 4 kıtada 57 ülkeye 30 milyon dolarlık ihracat yapıyor. Türkiye’de 660 kişiyi istihdam ediyor. 1 milyon adetlik üretim kapasitesiyle Avrupa’nın üretim üssü olan ülkemizdeki pastadan yüzde 5 pay sahibi.
Şadi Bey yönetimindeki 11 farklı şirketi içine alan grubun toplam gelirinin yüzde 87’si döviz cinsinden. Şimdilerde dolar 4.70