Yellen’in ufak gafı ne anlama geliyor?

21 Mart 2014

FED, Janet Yellen başkanlığındaki ilk toplantısında varlık alımlarında 10 milyar dolar daha azaltıma gitti. Toplantıyı asıl ilginç yapan bundan sonraki döneme ilişkin verilen mesajlar oldu.
FED’in politika metninde Aralık 2012’den beri yer alan “İşsizlik yüzde 6.5’i görmeden bizden kolay kolay faiz artırımı beklemeyin” türünden bir ifade artık can sıkıntısı yaratmaya başlamıştı.
Ekonomideki yavaşlamayı takiben küskün işsizlerin iş aramaktan vazgeçmeleri işsizlik oranında beklenenden çok daha hızlı bir düşüşü de beraberinde getirdi. En son aralıkta yüzde 6.7’ye düşen işsizlik oranı FED’in eşik değerine iyice yaklaşınca metinde ufak bir değişiklik yapılarak “işsizlik yüzde 6.5’in altına inse de faiz indirmeyeceğiz” şeklinde bir yumuşatmaya gidilmişti. Köklü değişiklik için Yellen’ın koltuğa oturması ve yeni bir sayfa açılması hedeflendi.

İşsizlik oranı rafa kalktı...
Karar sonrasında FED işsizlik oranına yaptığı referansı tamamen metinden çıkardı. “Geniş bir yelpazeden gelecek veriler ışığında karar vereceği” gibisinden genel bir ifadeye yer verildi. Böyle bir ifadenin yoruma açık olması ve FED’in tam olarak hangi verilere bakacağını söylememesi iletişim konusunda

Yazının Devamı

Avrupa Merkez Bankası ECB’nin çıkmazına dikkat...

14 Mart 2014

AAvrupa Merkez Bankası (ECB) geçen hafta politik duruşunda değişikliğe gitmedi. Bu tutumda önemli faktör Euro bölgesindeki problemlerin yapısal olduğuna olan inanç ve bu nedenle piyasaya daha fazla para pompalamanın etkili olmayacağı görüşü.
ECB’nin önündeki Fed örneğini de unutmamak lazım. Fed’in kriz döneminde pompaladığı likiditenin 2.5 trilyon dolar gibi önemli bir kısmı piyasalara sürülmek yerine bankaların Fed’deki hesaplarında yatıyor. Kredi vermek yerine cüzi bir faizle Fed’de tutmak tercih ediliyor.
Bir benzetme ile anlatayım. Musluğun ucuna takılı bir hortum düşünün. Amacınız bahçeyi sulamak. Ama musluk gürül gürül açık olduğu halde hortumun ucundan damla damla su geliyor. Başınızı kaldırıp baktığınızda hortumun düğümlendiğini ve musluktan akan suların bu düğümü aşamayıp adeta balon oluşturduğunu görüyorsunuz. İşte ABD’de de buna benzer bir durum var şu anda. Fed para musluklarını sonuna kadar açmış olduğu halde banka kredilerinde beklenen canlılık görülmüyor, 2.5 trilyon dolar para bankacılık sistemine takılı kalmış vaziyette.
ABD’deki bu durum problemin sadece likidite kaynaklı olmadığına ve kredilerin canlanması için başka etmenlerin de devreye girmesi

Yazının Devamı

KADINA DOĞUM İZNİ 2 YIL OLMALI

7 Mart 2014

8 Mart Dünya Kadınlar günü yaklaşırken Türkiye’de kadınların iş gücündeki yerini gözden geçirmekte fayda var. Kadınların işgücüne katılımının artması nüfusumuzun yarısını oluşturan bir kitlenin ekonomik özgürlüğüne kavuşmasını sağlayacak, ekonomik büyüme potansiyelimizi arttıracak ve kişi başına gelir seviyemizi yükseltecek önemli bir faktör. Ancak yurdumuzda kadınların işgücüne katılım oranı maalesef yüzde 30 civarında.
Yani her üç kadından sadece biri ücret karşılığı çalışıyor ya da iş arıyor. Kayıt dışı olarak çalışan kadınları da göz önünde bulundurursak bu rakam belki bir parça daha yukarıya çıkabilir. Fakat yine de oldukça düşük bir katılım oranından bahsediyoruz. Dünya Bankası tarafından hazırlanan çalışmada 183 ülke arasında 164’üncü sıraya yerleştirmiş bizi bu rakam.
Listede bizim altımızda kimler var diye bakarsak en aşağılardaki ülkelerin ağırlıklı olarak Irak, İran, Ürdün, Suudi Arabistan, Mısır, Pakistan gibi Ortadoğu ülkeleri, en üst sıralardaki ülkelerin ise Zimbabve, Uganda, Rwanda, Tanzanya gibi Afrika ülkeleri olduğunu görüyoruz.

Milli gelir ile ilişkiler
Yapılan çalışmalar işgücü katılım oranı ile kişi başına düşen milli gelir arasında U

Yazının Devamı

Endonezya’nın mucizesi mi? Merkez Bankamız’ın hatası mı?

28 Şubat 2014

Saygın ekonomi dergisi The Economist son sayısında Endonezya’ya yer ayırmış. Mayıs 2013’ten bu yana ihracatta yaşanan artış ve dolayısı ile cari açıkta yaşanan daralma bu ülkenin merkez bankasının uyguladığı para politikalarının başarısına bağlanmış. Türkiye’nin içinde bulunduğu sıkıntıların faturası ise kanımca yanlış ve aceleci bir yorumla Merkez’e çıkarılmış.
The Economist dergisi analizleri dikkatle takip edilen değerli bir dergi. Ancak bahsettiğim makale yazılırken Türkiye’de uygulanan para politikası hakkında yeterli bilgi toplanamamış olmalı. Bunda kısmen Merkez’in Mayıs 2013-Ocak 2014 döneminde uyguladığı iletişimi zor politikaların da etkisi var tabii.

The Economist yanılmış...
Karşılaştırma yapılırken Endonezya Merkez Bankası’nın Mayıs 2013’ten Kasım’a kadar geçen yedi aylık dönemde politika faizini kademeli olarak 175 baz puan arttırdığı, Türkiye’de ise faiz artırımı için Ocak 2014’e kadar beklendiği ve geç kaldığı için 550 baz puanlık çok büyük bir faiz artırımına gitmek zorunda kaldığından bahsedilmiş.
Merkez’in son faiz artış kararında geç kalıp kalmadığı tartışılabilir elbette. Ancak yaz döneminde faiz arttırmadığı yanlış bir ifade. Temmuz ve

Yazının Devamı

Merkez üzerine düşeni yaptı artık sıra hükümette

21 Şubat 2014

Bundan yaklaşık üç hafta önce politika faizini 500 baz puan üzerinde yükseltmiş olan Merkez’in salı günkü toplantıda faizleri sabit tutması piyasaları şaşırtmadı. Yakın zaman önce atılmış böyle büyük bir adımdan sonra Merkez bir süre bekleyecek ve faiz kararının ekonominin alt kanallarına etki etmesini bekleyecektir. Bu noktadan sonra ekonominin iyileştirilmesi konusunda yapılacak işler artık hükümet kanadına düşüyor. Nedir o işler?

1) Merkez Bankası ve para politikası konusunda yorum yapılmaması
Para politikasının etkili olabilmesi için siyasetçilerin para politikası konusunda yorum yapmamaları çok önemli. Aksi takdirde olumlu olarak yapılan yorumlar bile Merkez’in bağımsızlığı konusundaki izlenimleri olumsuz etkileyebiliyor. Çünkü bir politikacının en basitinden “Merkez’in kararını beğendim” demesi bir ebeveynin “Aferin benim çocuğuma, doğru kararı verdi” övgüsünün altında yatan gizli baskıya benziyor. Bu da para politikası işleyişinde kritik önem taşıyan beklenti oluşumunun bozulmasına sebep oluyor.

2) Siyasal risk sürecinin iyi yönetilmesi
17 Aralık sonrasında yaşanan gelişmeler Türkiye risk primini yüzde 20’den fazla artırdı. Türkiye’ye ait risk algısının

Yazının Devamı

Yellen bize diyor ki: Canınız çok yanabilir

14 Şubat 2014

ABD Merkez Bankası (Fed) tarihinde ilk kez bir kadın başkanlık koltuğuna oturdu. Jenet Yellen bu hafta ilk konuşmasını yaptı ve yılda iki kere hazırlanan para politikası raporunu sundu. Yellen akademi kökenli bir iktisatçı. Uzun yıllar profesör olarak çalışmış. İktisada damgasını vuran en önemli katkılarından biri olarak Nobel ödüllü eşi George Akerlof ile işsizlik ve adil ücret konusunda yaptığı çalışmalar sayılabilir. Buna göre çalışanların kafasında emeklerinin karşılığı olacak bir “adil ücret” kavramı vardır.
Eğer işveren bu adil ücretin altında bir ödeme yaparsa o zaman çalışanın motivasyonu azalır. Gerçek potansiyelinin altında bir performans sergiler, işten kaytarmanın yollarını arar. Bunun bilincinde olan işveren maaş belirlerken piyasadaki denge fiyatının üzerinde de olsa adil ücret ödeme konusunda istekli olur. Çünkü bu şekilde çalışanından daha iyi performans alacağını bilir.

Kritik nokta, işsizlik
Başkanın bu çalışmalarından işsizlik konusundaki duruşunu ve Fed politikalarında izleyeceği tutumu tahmin etmeye çalışabiliriz. “Adil ücret” hipotezine göre piyasalarda belirlenecek ücret, işsizliği ortadan kaldırmak için gerekli olan denge fiyatının üzerinde

Yazının Devamı

Reel faiz cari açığı tetikler mi?

7 Şubat 2014

Geçtiğimiz salı gecesi gelen faiz artırım kararının yankıları daha bir süre daha gündemi meşgul edecek. Kararın hemen ardından hızla değer kazanan liranın sonraki günlerde tekrar düşüş eğilimi sergilemesi “Merkez’in kararı işe yaramadı mı?” sorusunu gündeme getirdi.
Kurdaki bir haftalık harekete bakıp böyle bir sonuca varabilmek için henüz çok erken. Çünkü faiz kararının ekonomi üzerinde etkilerini görebilmek için zamana ihtiyaç var. Kaldı ki iktisatta bir politika aracının etkili olup olmadığını anlayabilmek için o araçla elde edilmesi beklenen hedefin ne kadar uzağında kaldığımıza bakmak yeterli olmuyor. Şartları geriye çevirip eğer o adım atılmasaydı durumun ne vaziyette olabileceğini tahmin edebilmemiz çok zor. Çünkü bir yandan politika aracı değişirken bir yandan da hedefi etkileyen başka faktörler devreye giriyor. O zaman da politika aracının net etkisini ölçmek zorlaşıyor.
Bunu dersleri düzenli takip eden bir öğrencinin sınavdan istediği notu alamayınca “Derse girmek işe yaramıyormuş” sonucuna varmasına benzetebiliriz. Öğrenci derslere devam etmeseydi muhtemelen daha da düşük bir not alırdı. Ayrıca dersten alınan not için devamlılık dışında etkili olan faktörler

Yazının Devamı

Erdem Başçı mantar tabancasını bıraktı eline bazukayı aldı

30 Ocak 2014

Salı gecesi sürpriz bir kararla haftalık repo faizini yüzde 5.5 artıran Merkez Bankası, tek seferde bu büyüklükte bir politika faizi artışıyla literatüre geçti. Bir süredir geleneksel olmayan araçlar denemekte olan Merkez’in son kararı para politikasını tekrar geleneksel çerçeveye oturttu.
Global kriz döneminde Merkez fiyat istikrarı ve finansal istikrarı bir arada götürmek amacıyla bir dizi yeni ekonomik araç geliştirdi. Bunlardan bir tanesi faizlerde bir artış gerektiğinde sadece koridorun üst sınırını yükseltmek ve bu şekilde ekonomik şartlar düzeldiğinde hızla faizleri geri çekme esnekliğine sahip olmaktı. Buna “geçici” sıkılaştırma adımı diyebiliriz. Merkez’in salı gecesi üst sınırla beraber diğer faizleri de yükseltmesi ekonomik risklerin uzun bir süre daha bizimle olacağına inanan “kalıcı” bir adımı gösteriyor. Nedir bu riskler:
1) Fed’in tahvil alım programlarında azaltıma geçerek gevşek para politikasından çıkış sürecini başlatmış oluşu. Fed’in dünkü toplantısında tahvil alımlarının 10 milyar dolar daha azaltılmış olması sürecin tam hız devam etmekte olduğunu gösteriyor ve Merkez’in varsayımını doğruluyor.
2) Yolsuzluk soruşturmalarının yarattığı siyasi riskler.

Yazının Devamı