Klasik otomobil isteyen ama “Günümüze ayak uydursun, daha dayanıklı ve kolay kullanımlı olsun...” diye bir sürü özellik isteyenlere getirilen çevreci çözümler, giderek popülerleşiyor. Yani klasikleri elektrikliye dönüştürmek...
Vallahi sizden bir şey saklamaya çalışacak değilim, zira maalesef hala tam anlamıyla bir "elektrikli otomobil adamı" olamadım. Yani "8 ya da 12 silindir manyağı" olduğumu da söyleyemeyeceğim ama en azından gerçek motor sesini, "vızıltı" ya da "bilgisayar oyunu tadında" olanlara tercih ettiğim doğrudur. Sanki o ses olmasa, kullanılan şey "gerçek otomobil" değilmiş gibi geliyor bana... Tabii bu, benim çevre düşmanı olduğum anlamına gelmiyor. Bu konuda evde ciddi anlamda çabalarım söz konusu ama buradan değil de, bir çay/kahve sohbetinde anlatırım diye düşünüyorum... Bununla birlikte "hibrit" teknolojisi, "hidrojen" gibi çözümlere daha fazla ilgi gösterdiğimi de, huzurlarınızda buradan belirtmek isterim... Saygılarımla...
Yok, tabii ki yazı burada bitmedi. Şöyle arkanıza
BDDK'nın otomotiv kredi limitleri ve vadeleriyle ilgili olarak yaptığı güncelleme sayesinde, yüzde 70'ine kredi alınabilecek araçların fatura değerleri yeniden düzenlendi. Böylelikle yüzde 70'ine kredi alınabilecek model sayısında artış olacak.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK), uzun süredir sektör tarafından beklenen adımı atarak, otomotiv kredi limitleri ve vade sayısılarına ilişkin yeni bir düzenleme yaptı. Buna göre kredi kullanılabilecek orana karşılık gelen fatura/kasko bedelleri yeniden ayarlanırken,
vade sayıları değişmedi.
Yapılan son düzenlemeyle, fatura bedeli daha önce 120 bin TL ve altı araçlara uygulanan 48 aylık vade sınırlaması, 400 bin TL ve altındaki araçlar için geçerli olacak. Bununla birlikte 120 bin ile 300 bin arasındaki araçlara uygulanan maksimum 36 ay kredi vade sınırı da, bundan böyle nihai fatura değeri 400 bini aşan ve 800 bin TL'ye kadar olan araçlar için geçerli olacak. Aynı düzenlemeyle, 24 ay vade sınırı getirilen miktar 300.001 ile 750 bin arasındayken, 800 bin- 1 milyon 200 bin TL arasına
Özellikle pandemi döneminde başlayan Avrupa'daki elektrikli otobüs seferberliği, geçtiğimiz yıl hızlandı. Nitekim Avrupa'da elektrikli otobüs pazarı yüzde 48 artarak 3 bin adedi aştı
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) pandemisi döneminde, Avrupa'da adeta bir elektrikli otobüs seferberliği başlarken, bunun 2021 yılında daha da hızlandığı belirtiliyor. Nitekim toplu taşıma yatırımlarını kesmeyen ve daha çevreci filo alternatiflerine ağırlık veren Avrupa kentleri, bir önceki yıla göre elektrikli otobüs satışlarının yüzde 50'ye yakın artmasına neden oldu.
Yayınlanan son verilere göre, geçen yıl Batı Avrupa pazarında satılan elektrikli otobüs sayısı, bir önceki yıla oranla yüzde 48 artışla 3 bin 282 adet olarak gerçekleşti. Bu sayı, 2020'nin tamamında 2 bin 62 adet olurken, 2012'den bu yana bu kıtada yollara çıkan elektrikli otobüs sayısının 8 bin 500 adedi aştığı kaydediliyor.
Türkler de var
Bununla birlikte ilk kez üç Avrupa ülkesinde elektrikli otobüs satışları yıllık 500'er adedin üzerine çıktı. Buna göre Almanya, 555 adetle
Otomobilin icadından bu yana sürücü ve yolcular kendilerini iyi hissetsin diye pek çok donanım konuldu araçlara. Bunların kimisi o dönem "garip" kabul edilirken, bugün standart haline geldi. Tabii bir de "devrimsel yenilik" diye tanıtılıp, "puff" diye kaybolanlar da var... Haydi gelin, bir göz atalım...
Otomobilin icat edilmesinin üzerinden 100 yılı aşkın bir süre geçmiş olsa da, hala üzerinde sürekli oynanan, geliştirilen bir nesne olmaya devam ediyor. Hatta, "gelişmiş teknolojinin, en son moda trendlerinin, yeni fikirlerin en çok kullanıldığı varlık otomobildir" desem, başım ağrımaz bile...
Modayla hiçbir uzaktan yakından ilgisi bulunmayan bir kişi bile olsanız, muhtemelen kullandığınız "0" km otomobilinizin döşemeleri üretildiği dönemin en popüler renk seçeneklerini, kumaşlarını ya da desenlerini barındırıyordur da, farkında değilsinizdir... Marketten aldığınız etin evinizdeki buzdolabına gidene kadar bozulmaması için aracınızdaki "soğutmalı toprido gözü"nü kullanıyor da olabilirsiniz... Mesela yani!..
Dediğim gibi, otomotiv üreticileri,
Otomotiv üretimi ve ihracatı, yeni yıla "yavaş" başladı. Gerek üretim gerekse de ihracattaki bu durumun önümüzdeki aylarda değişmesi bekleniyor.
Otomotiv Sanayii Derneği'nin (OSD) açıkladığı 2022 yılının Ocak ayı verileri, Türk otomotiv endüstrisinin bu yıla "yavaşlama" ile başladığını ortaya koydu. Nitekim yılın ilk ayında toplam üretim bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 15 azalarak 90 bin 520 adet olurken, ihracat ise aynı dönemde adet bazında yüzde 13 azalışla 67 bin 799 adedi buldu.
Söz konusu verilere göre yılın ilk ayında ticari araç üretimi bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 14, ağır ticari araç grubunda yüzde 12, hafif ticari araç grubunda da yüzde 15 arttı. Bu dönemde, yük ve yolcu taşıyan ticari araç üretimi 42 bin 742, traktör üretimi de 3 bin 594 adet olarak gerçekleşti. Pazara bakıldığında, 2021 yılı Ocak ayına göre ticari araç pazarı yüzde 7, hafif ticari araç pazarı yüzde 9 arttı, ağır ticari araç pazarı yüzde 1 oranında azaldı. Baz etkisi
Üretildiği fabrikada "Dünyanın en iyi otomobili" diye yazan bir araçtan bahsedeceğim bu hafta... 1967'den bu yana üretimde olan, "egosu gayet yüksek", "otururken ses yapmasın diye" koltuklarında kumaş döşeme kullanılan, aracın gövdesi aynı zamanda "ayna" görevi gören Toyota Century'den...
Her zaman benzer şeyler olmasın, bu kez farklı ve çok özel bir şey yazmak istemiştim. Sanırım öyle de olacak. Zira başka hangi otomobil, "Dünyanın en iyi otomobili" gibi iddialı ve "ego düzeyi yüksek" bir tabelanın asılı olduğu fabrikadan çıkabilir ki? Yani ben "o otomobil" olsam, daha fabrikadan çıkarken "Heyyy diğerleri, kenara çekilin. Gerçek otomobil geldi!.." filan derdim, öyle emin konuşurdum yani... Yahu başka hangi otomobilin gövdesi, aynı zamanda "ayna" görevi görsün diye özel olarak parlatılır ki? Bugün hangi otomobilin üretimi için özel el aletleri kullanılıyor ki? Az bile söylemişim, daha "ukala" ve "bencil" davranabilirdim Toyota Century olsam...
Toyota'nın (maalesef benimle yaşıt) en eski ve "muhafazakâr"
Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) verilerine göre, otomotiv sektörünün Ocak ayı ihracatı yüzde 1.6 düşüşle 2.2 milyar dolar oldu. Yaşanan düşüşe rağmen Türkiye ihracatında yine ilk sırada yer alan sektörün toplam ihracattan aldığı pay ise yüzde 12.7 oldu.
OİB Yönetim Kurulu Başkanı Baran Çelik, "Yarı iletken çip krizi, ham madde tedarik problemleri ve artan maliyetler gibi sorunların gölgesinde girdiğimiz 2022 yılının ilk ayında, en büyük ürün grubu yine tedarik endüstrisi oldu. Binek otomobillerde yüzde 21 düşüş, otobüs-minibüs-midibüs ihracatında ise yüzde 39 artış kaydettik. Ülke bazındaysa Birleşik Krallık, ABD ve Mısır gibi ülkelere yüzde 40'lara varan oranlarda yüksek oranlı artışlar yaşandı. Fransa ve İtalya’ya ise çift haneli düşüş yaşadık" diye konuştu.
Ürün grubu bazında "tedarik endüstrisi" ihracatı, geçen ay yüzde 7 artarak 951 milyon dolar olurken binek otomobil ihracatı yüzde 654 milyon dolar, eşya taşımaya mahsus
Otomotiv dünyasında pek çok marka ve model adının, öyle ya da böyle bir öyküsü, ortaya çıkış nedeni vardır mutlaka... Bazı isimler hüzünlü bir hikaye barındırsa da geri planda, bazıları "onur"dur, "onurlandırma"dır aslında... Hep söylerim; otomotiv dünyasına ve markalara sadece "sıradan şeyler" gözüyle değil de, kimi zaman "gönül gözüyle" bakmak, hikayeleriyle tanımak, tanıyarak ve bilerek kullanmak, satın almak, bahsetmek gerekir... Biz de her hafta işte tam da bu nedenle buluşuyoruz zaten bu köşeden...
"Mesela" deyip başlayalım bence... "En beğendiğim Ferrari'lerden biri", "Dino" olabilir mesela... O katı ve acımasız gibi görünen adamın, Enzo Ferrari'nin "acısının anıtı" gibidir Dino... Sadece bir Ferrari'de değil Fiat'ın bir modelinde de kullanmıştır Enzo o adı. Hatta onu gölgelemesin diye Ferrari Dino ve Fiat Dino'da marka amblemlerinin kullanılmasını istemez, bu konuda da inatçı davranır... Niye mi bu kadar değerlidir Dino? O doğduğunda yarışçı olan Enzo Ferrari, Dino için pistleri bırakır ve kendi markasını kurmaya yönelir. Dino da