Türkiye’nin araç yıkama alışkanlık ve tercihlerine ilişkin yapılan araştırma, sürücülerin yüzde 42’sinin aracını en az haftada bir yıkattığını ortaya koydu.
Genelde Türk insanının otomobiline düşkün olduğu hep yazılır, çizilir. Ancak bu düşkünlük, iş aracını yıkatmaya geldiğinde nasıldır pek bilmiyorduk. Türkiye’nin önde gelen 2.el araç ilan platformu "arabam.com", Türkiye’de araç sahiplerinin, araç yıkama alışkanlıkları ve tercihleriyle ilgili davranışlarını, düşüncelerini araştırmış. Aralık 2021’de 525 kişinin katılımıyla gerçekleşen bu minik araştırma, Türk sürücülerin, araçlarının temizlenmesi konusunda hassas olduğunu gösteriyor.
Araştırmada, tüketicilerin yüzde 41.9’u aracını haftada bir kez yıkadığını belirtirken, iki haftada bir yıkayanların oranı yüzde 20, ayda bir yıkayanların oranı da yüzde 30.3 çıkmış. Katılımcılara, bir oto yıkama firmasını tercih etmelerindeki en büyük etken sorulduğunda ise en çok verilen yanıt "ekibin profesyonel
Otomotiv üreticileri her yıl 100’den fazla yeni model çıkartıp teknolojiler geliştirirken, tanıtımlar yapıyor... Tüm bunları da büyük planlamalar, mühendislik çalışması ve bütçelerle gerçekleştiriyor. Ancak onlar da hata yapabiliyor ve özür diliyor işte. Ne demiş şair, hatasız kul olmaz!..
Dünya otomotiv endüstrisi gerçekten büyük bir dünya... Öyle az buz değil, ciddi üretim ve gelir rakamlarından bahsediyoruz. Ciddi bir mühendislik çalışması, teknoloji yüklemesiyle her yıl 100’den fazla yeni modele imza atıyor bu endüstri. Her bir otomotiv üreticisinin tasarım, planlama, araştırma, üretim, test, lojistik, pazarlama gibi bir dolu bölümü mevcut. Yine üreticilerin çevresinde yan sanayiciler, reklam ajanslarından tutun da, pek çok şirket bulunuyor ayrıca. Yani öyle bir sanayi ki, ‘matruşka’ benzeri yapıya sahip... Dolayısıyla da hata yapmaya oldukça uygun bir yapıdan bahsediyorum.
Benzerini bu hafta yaşanan örneklerle gördük ki, “otomotivciler de hata
Türkiye'nin otomobili için geri sayım sürerken, seri üretime yönelik hazırlıklar da tam gaz devam ediyor. Fabrikanın kaba inşaatının ocak ayında bitmesi ve Temmuz 2022'nin sonunda seri üretim araçların banttan inmesi planlanıyor
Türkiye'nin Otomobili Girişim Grubu'nun bünyesinde yerli otomobilin seri üretimi ve yollara çıkarılması amacıyla çalışmalar tüm hızıyla devam ediyor. İlk seri üretim aracını 2022 yılının son çeyreğinde üretim bandından indirmeyi planlayan Togg, bu kapsamda Gemlik'te kurulmakta olan fabrikanın bitirilmesi için
yoğun çaba harcıyor.
2 bin kişinin çalıştığı Gemlik Tesisi’nin kaba inşaatının Ocak ayında bitmesi beklenirken, boyahane ve gövde bölümlerinin hat kurulumunun yanı sıra robotik üretim entegrasyon çalışmalarına da başlandı. Üretimde kullanılacak 250 robotun 62'si fabrikaya gelmiş durumda.
Planlar aksamadı
Togg CEO’su M. Gürcan Karakaş, planlar dahilinde hedeflere adım adım yaklaştıklarını belirterek, "Akılla kalbi, doğu kültürüyle batı kültürünü, insanla
İri cüsseli, çekici, bakışları esir alan, "içinde korunaklı hissedeceğiniz" ama aynı zamanda her mekâna yakışan "farklı" bir araç isteyenler için dünya gerçekten "farklı" seçeneklere sahip. Standart, fabrikasyon zırhlı araçlara göre oldukça değişik tasarımlara sahip bu araçlar, kimi zaman gösterişli unsurlarla da donatılıyor.
Pek çok insanın gönlünde yatan aslandır "farklı olmak", fark yaratmak. Bunun için kimi zaman alışkanlıklarından, kimi zaman da "olmazsa olmazları"ndan fedakârlık eder insan. Ancak kimi zaman da, gerçekten fark yaratacağına inanıyorsa ve imkanı da varsa, "büyük bedeller" ödemeye hazırdır... Üstüne üstlük bu kişiler, özellikle güvenlik sorunu olan bir ülkede ya da bölgede dolaşmak zorunda olan zengin iş adamları veya siyasiler ise...
Bir dönem bu işler için iri kıyım Hummer'lar kullanılırken, yaklaşık 10 yıldır dünyanın farklı ülkelerinde farklı ve çok özel araçlar üretiliyor. İri cüsseli ve neredeyse "durdurulamaz" hissi yaşatan
Otomotiv üreticileri bir yandan elektrikli modeller geliştirerek yeni döneme hazırlık yaparken diğer yandan da mevcut fabrikalarını "değerlendirmenin" yeni yollarını arıyor. Örneğin fabrikada yenilenmiş 2. el araçlar gibi...
Tüm dünyada otomotiv şirketleri, "mecburiyetten ötürü" elektrikli araçlara yönelik yatırımlarına hız verirken, içten yanmalı motorlara sahip araçlar üreten mevcut tesislerinin geleceğini de düşünmeye çalışıyor. Nitekim bazı markalar, bir süre daha içten yanmalı motorların yanı sıra hibrit teknolojili araçların üretimini sürdüreceğini açıklasa da, bir kısım markalar, tesislere farklı görevler vermeye hazırlanıyor.
Çip kriziyle birlikte yeni otomobil arzının düşük kalması, buna karşılık pandemi nedeniyle bireysel ulaşım taleplerinde yaşanan artış, biliyorsunuz ikinci el otomobil satışlarının artmasına neden olmuştu. İşte otomotiv şirketleri, tam da bu konuda kendilerine bir kazanç yolu olabileceğini düşünerek, buraya yatırım yapmaya başladı. Bugüne kadar Mercedes, BMW, Porsche, Jaguar
Motosikletler ile otomobillerin "anlaşamadığı" yönündeki yaygın inanışın, "sürücüler dışında" pek de geçerli olmadığını söylemem gerekiyor. Zira yıllardan beri "bedeninde motosiklet motoruyla doğmuş" ya da güç alan otomobiller var...
Türkiye dahil dünyanın pek çok ülkesinde motosiklet ile otomobiller arasında "kediyle fare misali" bir anlaşmazlıktan söz edilir durur. Elbette bu "orman efsanesi"nden çok, her iki taşıtın da sürücülerinden kaynaklanan bir durumdur. Yani bir motosikletin otomobilden dert yandığı ya da otomobilin motosikletin ardından "Olmasaydı da olurdu!" gibilerinden dedikodu yaptığı görülmedi henüz!.. Hatta bu ikili, kimi zaman öyle "sıkı fıkı" olmuştur ki, birbirlerinin "ayrılmaz parçaları" haline gelmişlerdir...
İngiliz otomobil üreticisi Caterham, halen popüler olan “Super 7” modelini yıllar içinde farklı motor seçenekleriyle üretirken, bir de Suzuki “Hayabusha” motorlu versiyon da çıkarttı. 6 ileri sıralı vites kutusuna sahip otomobil, Hayabusha motorunun verdiği ağırlık avantajı,
Otomotiv üreticilerinin de keşfettiği “yıldönümü kutlaması” geleneği, ortaya güzel şeyler çıkmasına da vesile oluyor... Kimi zaman bazı markalar, eski modellerinin ya da önemli günlerinin kutlaması için kuru bir bülten yayınlarken, kimisi da anlı şanlı konseptler, özel seriler çıkartıyor...
Dünyanın en hassas olaylarından biri, kuşkusuz “yıldönümü”dür. Evet, yanlış duymadınız, kesinlikle yıldönümü kutlaması ya da anması... Yıldönümü, genelde insanlar arasında “anma” ya da “kutlama” şeklinde gerçekleşirken, bu gelenek, otomotiv şirketlerinde “kuru bir basın bülteni yollama”, (genelde Türkiye’de) “özel indirim kampanyası düzenleme”, “özel seri çıkarma” yahut “çok özel bir konsept üretme” olarak karşılık buluyor. Mesela ben, yıllar önce üretilmiş, “efsane haline gelmiş” ancak üretimi son bulmuş bir model için “mezarı başında anma” yapıldığına rastlamadım. Yahut
Avrupa'da sattığı araçların emisyonunu 2035'e kadar bugüne oranla neredeyse yüzde 100 düşürmeye hazırlanan Toyota, model yelpazesinin çok daha büyük oranda elektrikli ve elektriklendirilmiş araçlardan oluşacağını anlattı
İklim değişikliğinin hızlanması ve bireysel ulaşım ihtiyaçlarının artmasıyla pek çok ülke ve otomotiv üreticisi, planlarını revize ettiğini, çeşitli kısıtlamalara ve kurallara yönelik çalışmalarını hızlandırdığını açıklamıştı. Örneğin Jaguar 2025, Opel 2028, Ford ise 2030 yılından itibaren Avrupa'da tamamen elektrikli araç satacağını bildirmişti.
İşte Toyota da Avrupa'da bu konuda izleyeceği stratejiyi Brüksel'de otomotiv gazetecilerine bir "forum" aracılığıyla anlattı ve adeta "Her şey çok daha elektrikli olacak!" mesajını iletti. Avrupa'da sattığı araçların emisyon seviyelerini 2035’e kadar bugüne oranla neredeyse yüzde 100 düşürme konusunda hazırlıklarını yapan Toyota, model yelpazesinin çok daha büyük oranda elektrikli ve elektriklendirilmiş araçlardan oluşacağını anlattı.