Türkçenin edebiyatla bestelendiği öyküler

11 Nisan 2021

O küçük kızın annesiyle birlikte parasız yatılı sınavına gidişinin üzerinden tam 50 yıl geçti. Şimdi 60’larını sürüyor olmalı. Öğretmenlikten emekli olmuş, yorgun. İhtimal kilo almıştır epey. Gözlerinin kenarında derin kaz ayakları. Saçlarında tutam tutam beyazlar, dip boyalarla renklendirilen. Annesi vefat etmiş. Kendi çocukları büyümüş. Torun da gelmiş. Yaşlılığa doğru son bir iki... Ama gelin görün ki onun hikâyesinin anlatıldığı Füruzan’ın “Parasız Yatılı”sı bugün 50’sinde bir bahar dalı gibi. Yarım asrı geride bırakmasının anısına Yapı Kredi Yayınları, “Füruzan’ın ilk kitabı Parasız Yatılı 50 yaşında” adı altında özel bir baskı yaptı. O kadar özenle, o kadar güzel hazırlanmış ki. Siyah, beyaz ve kırmızının muhteşem uyumundaki kapakta Füruzan’ın 70’li yıllarda çekilmiş bir fotoğrafı var. Yıllar içinde yapılan farklı yayınevlerinden farklı baskılarda hep hüzünlü bir kız çocuğu fotoğrafı olurdu kapaklarda. Bu defa kullanılan Füruzan’ın kendi

Yazının Devamı

İktidar hırsının çarpıcı bir portresi

4 Nisan 2021

Sinema Yazarları Derneği (SİYAD) üyelerinin oylarıyla belirlenen 2020 yılı Türk sinemasının “En İyileri” bu hafta açıklandı. Ercan Kesal’ın yazıp yönettiği “Nasipse Adayız”, En İyi Film, En İyi Senaryo, En İyi Yönetmen ve En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dallarında kazandığı dört ödülle öne çıktı. ‘Nasipse Adayız’, Türkiye prömiyerini İstanbul Film Festivali’nde yapmıştı. Ulusal Yarışma’da En İyi Yönetmen ve En İyi Kurgu ödüllerini kazanan film Adana Film Festivali’nde de En İyi Film ve En İyi Senaryo dâhil beş ödül birden almıştı.

Pandemi koşullarının nadir sanat üretimlerinden biri olan filmde, Kesal, 2000’li yılların başında Beyoğlu belediye başkanı adayı olduğu dönemdeki kişisel sürecinden esinleniyor. Bu süreci anlattığı aynı adlı romanından uyarlama yaparak. Filmdeki aday karakteri Dr. Kemal Güner. Biz onun seçim kampanyasındaki bir gününü izliyoruz. Önemli bir gün bu, çünkü o akşam bir düğün salonunda seçmene vereceği yemekte aday

Yazının Devamı

Toni Morrison’ın ‘Yuva’sında hasret gidermek

28 Mart 2021

1993’te Nobel Edebiyat Ödülü’nü ilk defa Afrika kökenli Amerikalı bir kadın yazar kazandı. Akademi, yaratıcı gücü ve şiirsel anlatımının damga vurduğu romanlarında Amerikan gerçeğinin yadsınamaz bir yönüne hayat verdiği için bu ödülü aldığını açıkladı. Söz konusu gerçek Amerikan ırkçılığı altında her türlü mezalimden payını almış siyahların yaşadıklarıydı. Yazarın adı Toni Morrison’dı. 5 Ağustos 2019’da kaybettik Morrison’ı. O dönem bu köşede yazdığım yazıda “Nobel konuşmasında ‘Ölüyoruz. Hayatımızın anlamı bu olabilir. Ama dil ‘kuruyoruz’. Hayatımızın değeri ise bu olabilir’ demişti. Bir dil kurmak. Bunu öğrendiğim yazarların başında gelen Morrison’a hem bu yüzden hem de kitapları sayesinde hayatıma, kadın ve yazar olma bilincime kattığı değerler için teşekkür ederim” diye yazmıştım. Edebiyat ailemin en kıymetli üyelerinden biriydi Toni Morrison. Kan bağına ihtiyacımız yoktu. Siyahların yaşadığı zorlukları, Amerikan ırkçılığını, kadının varoluş

Yazının Devamı

Gelin, bugün ‘Cimri’yi provadan izleyelim

21 Mart 2021

Molière’in “Cimri”sini ilk kez üniversite yıllarımda İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda izlemiştim. Tiyatro tarihinin en önemli eserlerinden biri, bildiğiniz gibi. 1668’de yazılmış. Aynı yıl sahneye koyulmuş. Hatta Cimri karakteri olan Harpagon’u da kronik öksürük krizleri içinde Molière oynamış. Paris burjuvazisinin parayla ilişkisini eleştirmek üzere kaleme alınan oyun, zenginlerin para hırsını hicveden, para tutkuları nedeniyle değerlerini kaybetmiş, kendisine yabancılaşmış insanları anlatan bir kara mizah örneği. 

Cimrilik bir tür kişilik özelliği. Duygusal cimrilik, sosyal cimrilik ve psikopatik cimrilik gibi türleri var. Cimri insanlar hayata karşı ağır bir güvensizlik içindeler. Kendilerini güvende hissetmek için tek araçları para. Bu nedenle ihtiyaçlarından çok daha azını harcıyorlar. Harcama yapmak onları sıkıntıya düşürüyor zira. Durumlarını eleştirenlere karşı savunmaları da hep aynı: Ben cimri değilim, tutumluyum. Oysa ikisi farklı kavramlar.

Cimrilerin parasını muhafaza etmek için başvurdukları

Yazının Devamı

İyi yazar, kötü insan çelişkisi

14 Mart 2021

Amerikalı yazar, eleştirmen, sinemacı, tiyatro yönetmeni, aktivist. 20. yüzyılın en saygın düşünürlerinden biri. Daniel Schreiber’in deyişiyle, “entelektüel bir ikon”. Bu tanımlamaların hepsi muhteşem bir yazarı anlatır: Susan Sontag. Türkiye onu “Bir Metafor Olarak Hastalık” adlı kitabıyla tanıdı. Ardından “Ben, Vesaire” adlı öyküleri yayımlandı. Onları diğer kitapları izledi. Bu kez Epsilon Yayınları’ndan Ayça Sabuncuoğlu’nun çevirisiyle çıkan “Daima Susan” adlı biyografisiyle karşımızda Sontag. Kitabın yazarı Sigrid Nunez. Amerikalı bir yazar. Türkçeye tek kitabı çevrilmiş. Adı “Dost”. Bugün 70 yaşında olan Nunez, Columbia Üniversitesi’nde Güzel Sanatlar Yüksek lisansını bitirdikten sonra henüz 25 yaşında umut vaat eden genç bir yazarken tanışıyor 43 yaşındaki Susan Sontag ile. Sontag’ın keskin zekâsı ve denemeleriyle efsanevi bir kişiliğe dönüşmeye başladığı yıllarda.

Nunez ve David

Nunez bir süre Sontag’ın asistanlığını yaptıktan sonra yazarın oğlu

Yazının Devamı

Yola revan olmak

7 Mart 2021

Venedik’te aldığı Altın Aslan’ın yanı sıra, pek çok festivalde çok sayıda ödül kazanan “Nomadland” son olarak geçen hafta En İyi Yönetmen ve En İyi Drama Filmi dalında Altın Küre’nin de başını döndürdü. Daha önümüzde Oscar var. Oradan da haklı ödüllerini alacağına neredeyse kesin gözüyle bakılıyor. Biz filmi 39. İstanbul Film Festivali kapsamında, filmekiminin sadece iki gösteriminde izleyebildik. Pandemi nedeniyle salonları doldurması için biraz daha bekleyeceğiz gibi.

“Nomadland”, Jessica Bruder’in “ Surviving America in the Twenty-First Century/Yirmi Birinci Yüzyılda Amerika’da Hayatta Kalabilmek” adlı kitabından Chloe Zhao tarafından sinemaya uyarlandı. Başroldeki Fern karakterini ise sinema dünyasının en iyi oyuncularından biri olan ve bu filmde de hayranlık uyandıran Frances McDormand canlandırıyor. Film boyunca, filmin derdini ifade eden hikâyeler anlatıyor yüzüyle. Bir bakış, bir gülümseme, bir mimikle...

Peki, kim bu Fern?

Fern, kocası Bo ile mutlu bir hayat süren, 60

Yazının Devamı

Orhan Veli’yi tanımak

28 Şubat 2021

Bir kitabı yazarının hayat hikâyesini bilerek okumak, okuma deneyimini zenginleştirir. Yaşar Kemal’in Çukurova’yla ilişkisini biliyorsanız, romanlarından daha büyük bir haz duyarsınız. Orhan Pamuk’un Nişantaşı’yla bağını bilenler için “Masumiyet Müzesi” daha derin anlamlar kazanır. Sevgi Soysal’ın siyasi duruşu “Yenişehir’de Bir Öğle Vakti”ni daha anlamlı kılar. Nâzım’ın trajik yaşamını bilmeden şiirlerine tam nüfuz edemezsiniz. Aynı şey Dostoyevski ve romanları için de geçerli. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Simone de Beauvoir, Marguerite Duras, Iris Murdoch, Anais Nin, Bronte Kardeşler, Sylvia Plath, Toni Morrison... Bu şahane kadınların şahane romanlarının gerisindeki hayat hikâyeleri sözgelimi... Bilmeden olmaz. Yalınkat kalır okumanız. Bu nedenle, biyografi, otobiyografi, günlük, anı gibi türler çok önemlidir.

Seray Şahinler’in yazdığı, Doğan Kitap’tan çıkan “Ağabeyim Orhan Veli” bu bağlamda çok kıymetli bir kitap. İtiraf etmeliyim, Orhan Veli hakkındaki

Yazının Devamı

‘Var mısınız?’ yasınızı kitapla tutmaya

21 Şubat 2021

Salı günüydü. Sabah yürüyüşü için evden çıktım. Kulağımda kulaklıklar, Doğan Cüceloğlu podcast’lerinden birini dinleyerek yürümeye başladım. Şişli, Osmanbey derken, Harbiye sokaklarına kadar uzandık Doğan Hoca ile. İnsanın kendisiyle kurduğu ilişki üzerine konuştuğu eski bir podcast’ti dinlediğim. Her adımıma bir bilgi eşlik etti durdu yürüyüş boyunca. Konuşmasının bir yerinde “Kalbim iyi, zihnim berrak; mutluyum” diyordu. “Aman hocam, sağlığınız daim olsun” dedim içimden. Kafamda podcast’ten kalan üzerinde düşünülmesi gereken konular ve sorularla eve döndüm. Aradan iki saat geçti geçmedi, bir mesaj geldi telefonuma: “Doğan Hoca’yı kaybettik”. Ama nasıl olur? Daha sabah bir buçuk saat onu dinledim. Sanki bu ölmemesi için bir mazeretmiş gibi. Bir ateştir düştü içime, tarif etmesi zor.

Okuduğum kitapları geçti gözümün önünden. Yüksek lisansta psikolojiye giriş ders kitabımız olan, hocanın yazdığı “İnsan ve

Yazının Devamı