İşte koronayla beraber geçireceğimiz bir bayram daha yaşıyoruz
Kırmızı etin insan vücudu için birçok faydalarının olmasının yanı sıra dikkatli tüketilmediği zaman birçok zararları da vardır. Öncelikle çok faydalı bir protein kaynağıdır. Bu özelliğiyle kas yapısını kuvvetlendirir ve bağışıklık sistemimizin güçlü olmasını sağlar. Aynı zamanda içerdiği çinko, selenyum gibi minerallerin de bağışıklık sistemimize katkısı olur. Kan yapıcı olan demir mineralini ve B 12 vitaminini içerir. Kırmızı etteki B12 vitamininin B6 vitamini ile birlikte hafızaya ve sinir sistemine de faydası vardır.
Hayvanın nasıl bir ortamda kesildiği hijyen şartlarına dikkat edilmesi önemli. Çünkü gerekli şartlara uyulmadığı takdirde bazı virüs, bakteri ya da parazitlerin insanlara bulaşması ve hastalık yapması mümkündür. Bu nedenle hayvanın gerekli sağlık kontrollerinin yapılıp bulaşıcı hastalıkları taşımadığından emin olmak gerekir. Etin saklanma koşullarına, soğuk zincirin korunmasına dikkat etmelidir. Evde mutfakta çiğ etin saklandığı kap, kesildiği yer hemen sonra
Covid-19 başımıza geleli beri artık virüslerle yaşamayı öğrenmeliyiz, bu virüsler hep hayatımızda olacak diyoruz. Bu hastalığın aşısı ya da doğru dürüst bir ilacı bulunana kadar normal hayatımızdan uzak yeni normalimizle yaşamaya alışsak iyi olacak. Ancak hayatımızdaki tek virüs yeni koronavirüs değil biz zaten yıllardır farklı birçok çeşitteki virüslerle beraber yaşıyoruz. Yarın 28 Temmuz Dünya Hepatit Günü. Bu tanımlama halk arasında sarılık olarak bilinen hepatit hastalığına dikkat çekmek için yapılmış. Yenisi, eskisi, SARS’ı MERS’i dâhil tüm koronavirüs sülalesi gibi A’sı, B’si, C’si dâhil bu da hepatit virüsü sülalesi. Koronavirüsün akciğeri tutup başımıza dert olması gibi bunlar da karaciğeri tutuyor ve bazen de büyük dertler açabiliyor. Burada da mikrobun bulaşmasını önlemek hastalığa yakalanmayı da önleyeceği için insanların bu konuda bilinçlenmesi büyük önem taşır. Kişi hastalığı geçiriyorsa teninde ve göz aklarında sararma olur. Bu
Susuz yaşamak mümkün değil ama suyla bulaşan hastalıklar da hayatımızı zehir edebilir, hatta ölüme kadar bile götürebilir
Su canlılığın şartı olmazsa olmazıdır. Susuz bir yaşam düşünülemez ancak suyun kendisi de kimi zaman tehlikeli bir hal alabilir. Suyla bulaşan hastalıklar basit bir karın ağrısı ve ishalden ölüme kadar giden sonuçlara sebep olabilir. Hızlı nüfus artışı, endüstri ve kentleşmedeki düzensiz gelişme, yerüstü ve yeraltı sularında bilinçsiz kullanıma bağlı hızlı tüketim gelecek nesilleri hatta günümüzde bizi su kıtlığına düşürecek dereceye ulaşmakta.
Endüstriyel ve evsel atıklar insan kaynaklı kirlenme, çevre kirliliği elimizdeki kısıtlı su kaynaklarının da işe yaramaz hatta zararlı hale gelmesine sebep olabilir.
Sağlık problemleri
Tüm bu problemler bir çevre sorunu gibi görünse de arkasında büyük halk sağlığı problemlerini de getirir. Yetersiz su nedeniyle olan temizlik eksikliği ya da kirletilmiş sular birer hastalık kaynağıdır. Sadece elimizi yüzümüzü, bedenimizi, giysilerimizi ve
Şöyle bir bakın etrafınıza, kaç kişi salgınla mücadele kurallarına doğru dürüst uyuyor? Keşke sorumsuzluğun başkalarının hayatlarını da tehlikeye attığını bir anlayabilseler... Keşke başkasının yaşam hakkını tehlikeye sokmanın hukuki ve vicdani boyutunu kavrayabilseler...
Sağlık Bakanımız Dr. Fahrettin Koca çok güzel bir soru sordu. Soru çok basit; insanları öldüren, ekonomimizi altüst eden, birçok kişiyi işsiz bırakan bu salgına karşı kaç kişiyiz? Kaç kişi bu salgının bitmesini ve normal hayata dönmemizi istiyor, kaç kişi istemiyor? Kaç kişi bu salgından kurtulmak için çaba harcıyor, üzerine düşeni yapıyor, kaç kişi hiç umursamıyor?
Bu kadar basit!
Üzerine düşeni yapmaktan bahsedince sanmayın ki bu fazladan bir görev ya da külfet. Aslında kişinin kendini hastalıktan korumak için yapması gereken minimum gereklilik. Ev dışında maske takmak, insanlarla arasındaki mesafeyi korumak, yüzüne, ağzına götürmeden önce elini yıkamak. İşte bu kadar basit. Eğer maske takmak sıcak mevsimde zor geliyorsa, o
Salgın döneminde özellikle yakın takip gerektiren kalp damar, hipertansiyon ve diabet gibi hastalıklara sahip olanlar hastanelere gitmekten kaçınarak kendilerini daha ileri sağlık problemleriyle karşı karşıya bıraktılar. Bu hastalıklar hayatı tehdit ettiğinden kontrolleri aksatmaya hiç gelmez. Bu kronik hastalıklar iyi tedavi edilmezse zamanla organlarda iyileşmesi zor hasarlar bırakabilir
Pandemi sürecinde çoğumuz evlere kapandık. Virüsten korunmak için kalabalık alanlardan uzak durmak elbette çok doğru bir fikir. Keyfi buluşmalarımızı, gezip tozmalarımızı, seyahatlerimizi bir süreliğine mecburen erteledik. Normalleşme sürecine girmekle birlikte bu yaz tatili döneminde korka korka da olsa tatile gidenlerimiz oldu. Çoğumuz da pandeminin seneye biteceğini varsayarak “olsun bir dahaki sefere acısını çıkarırım” diye düşünüp yine evde kalmayı tercih etti.
Sağlık ertelemeye gelmez!
Pandemiden korunalım derken yapmayı istediğimiz birçok şeyi erteledik. Bunlardan bir kısmını da elimizde olmayarak ertelemek zorunda kaldık. Sınırlar kapalıydı yurt dışına çıkamadık,
Koronavirüs bir solunum yolu enfeksiyonu gibi başlayıp, damarları tutarak başımıza başka işler de açabiliyor
Kovid-19 yüzünden kalp ve beyin enfarktüsü geçirmek, koronavirüsün damarlara verdiği zarar yüzünden olabiliyor
Kovid-19 hastalığının hiçbir belirti vermeden geçtiği gibi başağrısı, boğaz ağrısı, burun akıntısı, kas ve eklem ağrıları, aşırı halsizlik, yeni ortaya çıkan koku ve tat alma duyusu kaybı, ateş, öksürük, nefes darlığı, ishal gibi belirtilerle de seyrettiğini biliyoruz. Bazı vakalarda hastalığın akciğerleri tutarak ilerlediğini, böbrek yetersizliği, çoklu organ yetersizliği ile maalesef ölümlere yol açtığını da biliyoruz. Ayrıca ‘Lancet’ dergisinde yayımlanan bir çalışmada gösterildiği gibi, aylardır başımızın derdi olan bu mikrop, bir solunum yolu enfeksiyonu gibi başlayıp, daha sonrasında damarları da tutarak başımıza başka işler de açabiliyor.
Ani pıhtı oluşumu
Böylece bu saydığımız belirtilere inme ya da kalp krizi belirtileri de eklenebiliyor. Düşünsenize grip gibi damlacık yoluyla
Sağlık alanında elde ettiğimiz başarımız dünyaya örnek teşkil edecek bir başarı. Bunda tüm sağlık çalışanlarımızın, bilgisi, becerisi, fedakârlığı ve bu hizmetin yönetimi ana değeri taşıyor. Bu başarı bizim milli başarımız Türk insanının zekâsı, becerisi ve karakteri neticesinde ortaya çıkıyor. Aynı özellikler bize hayatın her alanında başarıyı getiriyor. Vatanseverlik duygusu ile yapılan her teşebbüs bizi diğer dünya devletlerinin arasında her zaman daha da yukarıya taşıyor.
Kişiye özel protez
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın yerli ve milli girişimleri desteklemesi ve teşvik etmesi sayesinde bu alanda çok önemli ilerlemeler kaydettik. Sadece Tıp değil teknoloji alanında da Türk’ün gücünü dünyaya gösteriyoruz. Geçtiğimiz günlerde Sanayi ve Ticaret Bakanımız Mustafa Varank’ın ziyaret ederek destek verdiği Gülhane Medikal Tasarım ve Üretim Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde (METÜM), 3 boyutlu yazıcılarla kişiye özel protez geliştiriliyor. Savaş, çarpışma ya da trafik kazalarında uzuv kaybı yaşayan
Ülkemizdeki sağlık sistemi başarımızın temelini oluşturuyor. Ancak unutmayalım ki bu başarının bozulmadan devam etmesi hepimize bağlı. Virüse karşı dikkatli olursak, maske, mesafe ve temizlik kurallarına uyarsak zafer yakında gerçekleşecektir.
11 Mart’ta ilk Covid-19 vakası ülkemizde görüldüğünden beri yaklaşık olarak 3 aydır hayatımızda birçok şey değişti. Çok konuşuldu, hâlâ da gündemde hep ana konu o. Nasıl olmasın ki? Büyük, küçük, çocuk, genç, yaşlı herkesi etkiledi, korkuttu, üzdü. İçimizden hayatını kaybedenler oldu, hâlâ da kayıplar devam ediyor. Evden dışarı çıkamaz olduk, bir yere dokunmaya korkar olduk. Maskeyle hele de bu sıcakta rahat nefes alamaz şekilde yaşamaya mecbur olduk. Hepimiz sıkıldık, bıktık. Artık bu virüs gitsin, bitsin istiyoruz.
Oyunbozanlar
Ancak maalesef biz böyle isteyince o gitmiyor. Onu tümüyle hayatımızdan göndermek için işte bize zor gelen bu külfeti çekmek gerekiyor. Ama hepimiz aynı şekilde ve aynı ciddiyetle hareket etmeliyiz. Aramızda oyunbozanlar