Hareket fırkası Temel fıkrası

29 Mayıs 2011

“Kasetgate skandalı”, uluslararası komplo mu? Ankara’da bir yetkili bu sorumu popüler bir Temel fıkrasıyla cevapladı:
Temel ıssız adaya düşmüş. Bakmış ki adada biri daha var: Cindy Crawford... Gece birlikte olmuşlar. Temel sabah gururlu ama huzursuz uyanmış.
Cindy, “Neyin var” diye sormuş.
“Benim için bir şey yapar mısın” demiş Temel...
“Ne istersen...”
Temel kızın saçını kesmiş; kestiği saçtan bıyık yapmış. Karşısına oturtup elini omzuna atmış ve demiş ki:
“Dün gece kimi götürdüm biliyor musun?”

Yazının Devamı

Entelektüele övgü

28 Mayıs 2011

Başbakan, “Entelektüel kesimle değer yargılarımız örtüşmüyor. Bize gerekli desteği vermemekte direniyorlar” demiş.
Erdoğan “düşünür”ü “mürit”le karıştırıyor.
Ondan “biat” bekliyor.
Oysa entelektüelin evrensel değer yargıları “demokrasi, ifade özgürlüğü, insan hakları”dır.
Bu değerlerle buluşamamak Başbakan’ın kaybı; “biat” beklentisinin karşılıksız çıkması ise, entelektüelin şanıdır.
* * *
Entelektüel, sözünün kıymetini, otoriteye kafa tutmasından, bağımsızlığından, ödünsüzlüğünden damıtır.

Yazının Devamı

Kasetlerin AİDS etkisi

26 Mayıs 2011

MHP kasetlerinin siyasi etkisi ağır... Kulislerde arkasının geleceği, bu kez “zirveyi vuracağı” söyleniyor. Ancak kasetlerin asıl kalıcı etkisinin sosyal alanda olacağı anlaşılıyor.
Çünkü kasetler, “MHP’yi teşhir” amaçlı kullanıldıktan sonra, muhafazakâr yaşam tarzı dayatmasının manivelası haline sokuldu.
* * *
Benzer bir süreç, 1980’lerde AİDS’le yaşanmıştı.
Bir virüsten, bir ahlak normu yaratılmıştı o zaman da...
Hastalıkla mücadele edileceği yerde, AİDS’lilere karşı ayrımcılık, dışlama, damgalama başlamış, bu kampanya da hastalık gibi bulaşıcı olmuştu.
AİDS’lilerin yaşam tarzı eleştirilmiş, kilise devreye girmiş, sadece virüslüler değil, “çarpık ilişkiler” de lanetlenmiş, AİDS’in yayılması, ahlaki değerlerin çöküşüne bağlanarak “kıyamet alameti” diye nitelenmişti.

Yazının Devamı

Güneydoğu 2. balkon konuşmasını bekliyor

24 Mayıs 2011

Diyarbakır kitap fuarında imzadayım. Gelenlerin çoğu lise, üniversite öğrencisi gençler...
Kitaba sevdalı, bilinçli, pırıl pırıl yüzler...
İsimlerini soruyorum:
“Berfin, Tekoşin, Helin, Berivan, Nazdar, Siyabend, Hivda, Pelda, Ruken, Dengin, Dara...”
Yanlış yazmayayım diye, kimi nüfus kâğıdını koyuyor önüme, kimi heceliyor tane tane...
“Yeni isimler”le tanışma seansımız bu...
Daha önce de gelmiştik. Ama Kürt isimliler ya gelmiyordu, ya Türk ismi söylüyordu.

Yazının Devamı

Vay gözüm, Diyarbakır!

22 Mayıs 2011

Diyarbakır’a ilk gidişim 1981 yılındaydı. Üniversitede öğrenciydim. Radyo-televizyon okuyordum.
1 ay staj yapmamız gerekiyordu. TRT’den başka seçenek yoktu. Bütün okul, Ankara ve İstanbul TRT’ye yığılmıştı.
Üç arkadaş (Mehmet, Şule ve ben) fırsattan istifade, memleketin tanımadığımız bir diyarına gitmeyi kararlaştırdık. Stajımızı Diyarbakır Radyosu’nda yapacaktık.
Çalıştığım işyeri izin vermedi. Kafam attı; istifa ettim ve bir temmuz günü Diyarbakır otobüsüne bindim.
* * *
Şehitlik’teki DSİ misafirhanesine yerleştik.
Sokağa çıktığımızda 12 Eylül, cehennem ateşi gibi çarptı yüzümüze... Ölüm sessizliğinin hüküm sürdüğü kent, adeta askeri bir kuşatma altındaydı.

Yazının Devamı

Sahipsiz 19 Mayıs için öneriler

21 Mayıs 2011

23 Nisan’ı Meclis sahipleniyor. 30 Ağustos’u Genelkurmay...
29 Ekim Çankaya’nın himayesinde...
19 Mayıs sahipsiz...
* * *
Gazetelerin şablon 19-20 Mayıs manşetleri vardır. Açın arşivi bakın; yıllardır değişmez.
Dünkü Hürriyet yine “Bayram Coşkusu” başlığıyla çıktı.
Sabah, “Bu Coşku Bitmez” demişti.

Yazının Devamı

En büyük skandal

19 Mayıs 2011

MHP kasetlerini izledim. Batı’da “peep show”lar vardır. Bir yatakta kadın soyunur, çevreleyen tek kişilik kabinlerde erkekler parayla açılan bir pencereden röntgenler.
Kayıtları izlerken insan röntgenci gibi hissediyor kendini...
Baştaki merak duygusu, yerini hızla utanca terk ediyor.
Kayıtların yapıldığı yer, özel ev ya da otel odası...
Duvara, lambaya kamera yerleştirilmiş.
Ağır cezalık suç bu... Mahremiyet ihlali...
Özel hayat, sözde anayasal güvence altında... Ama “Ne özeli, bu genel” diyen bir Başbakan varken kim kendini güvencede hissedebilir ki...

Yazının Devamı

Viagra (de)jenerasyonu

17 Mayıs 2011

1990’ların sonuydu. Yüzyıl bitiyor, bin yıl kapanıyordu.
“Yeni çağ müjdesi”ni Amerika verdi. İktidarsızlığa çare olacak mucize ilaç keşfedilmişti.
İlaç, hemen Avrupa’ya ihraç edildi. “Yaşlı Batı”, bir anda Viagra ile ayağa kalktı.
Sonra da Refik Erduran ağabeyimiz Milliyet adına Amerika’ya gitti ve 70 yaşında, “mavi hapı deneyen ilk Türk” olarak izlenimlerini yazdı.
Zafer satırlarında, iktidara kavuşmuş bir liderin coşkusu vardı:
“Ne yalan söyleyeyim; böyle bir deneyimi gençliğimde bile yaşamadım. Yüzde 100 değil, yüzde 110 başarı...”
* * *

Yazının Devamı