Neşet Ertaş’la uzun bir gece

1 Mayıs 2011

UNESCO’nun “Yaşayan insan hazinesi” ilan ettiği efsaneyi dinledim geçende, sabaha dek...
Neşet Ertaş, İTÜ Konservatuarı’ndan fahri doktora aldığı günün akşamında ekran konuğumdu.
Çıkışta, “Seni kaçırıyoruz Can gardaş” dedi.
Unutulmaz gece, bu müjdeyle başladı.
Ustalar sofrası
Ertaş’ın “Kara suratlı” diye sevdiği Hasan Saltık, Beyoğlu’nda bir mekân kapatmıştı. Vedat Çuhadar’la birlikte gittiğimizde bağlamanın üstatlarını bir arada bulduk:
Yıllar önce Ertaş’ı terk edildiği Almanya’da ikna edip Türkiye’ye döndüren Bayram Bilge Tokel...

Yazının Devamı

Unkapanı yerine Kurtkapanı

30 Nisan 2011

Türkiye’de bir süredir siyaseti kaset yönetmenleri tanzim ediyor. Son 15 yılımız, onların çektiği sansasyonel kasetleri seyretmekle geçti.
Zaman içinde yönetmenler değişti, teknik ekipman yenilendi, oyuncular çeşitlendi, ama içerik hiç değişmedi.
Ya kürsü konuşması ya yatak buluşması...
Senaryo hep buydu.
* * *
Sanırım sektör, Unkapanı’nı gölgede bırakan çıkışını 28 Şubat sürecinde yaptı.
“Psikolojik harp kasetleri”, dönemin “Top 10” listesinde zirvedeydi.

Yazının Devamı

Çılgın

28 Nisan 2011

Başbakan “Çılgın Proje”sini açıklarken diyor ki: “Bugün Boğaz trafiği yüzünden ata yadigârlarımız tehdit altında... Biraz da kültür varlıklarımızı muhafaza etmek adına bu büyük adımı atıyoruz.”
Ne güzel!
Ama ondan hemen önce şu cümleleri söylüyor:
“Bu zihniyet, Marmaray’ı 4 yıl erteletti bize... Kazılar esnasında çanak çömlek çıkmış diye yatırımı engelletti.”
Peki Boğaz’daki kültür varlıkları “ata yadigârı” da, Marmaray’ın altından çıkanlar niye “çanak çömlek”?
Çünkü Başbakan, bu toprakların tarihini Türklük ve Müslümanlıkla başlatıyor.
Öncesini “ata”dan saymıyor.

Yazının Devamı

Ali Kaptan, Cemile ve tecavüze dair

26 Nisan 2011

Ali Kaptan her zamanki gibi sarhoştu. Boşandığı eşinin evine destursuz girdi.
Çocukların okulda olmasını, küçük Osman’ın dışarıda oynamasını fırsat bildi.
Ve boşandığı karısı Cemile’ye döve döve tecavüz etti.
Osman eve döndüğünde annesini yaralar içinde yerde buldu.
Ve ertesi gün söylenenlere bakılırsa “Öyle Bir Geçer Zaman Ki”nin son bölümündeki bu sahne, “dizinin fanatiklerini bile isyan ettirdi.”
* * *
İyi de, bu sahnede isyan eden yüz binlerden birkaç yüzünün bile kocasının tecavüzü ve dayağı sonucu öldürülen Ayşe Paşalı olayında müdahil olmamasına, “kurmaca Cemile”yi sahiplendiği kadar “gerçek Ayşe”ye sahip çıkmamasına ne demeli?

Yazının Devamı

YSK krizinde kim kazandı, kim kaybetti?

24 Nisan 2011

AKP KAYBETTİ:
Krizin faturası haklı haksız AKP’ye çıkarıldı. Her ne kadar parti sözcüleri “Bizimle hiç ilgisi yok. Biz de YSK mağduruyuz” dedilerse de, her konuda anında refleks veren Başbakan’ın bu büyük kriz karşısında 3 gün susması, iktidarın bu haksızlıktan memnun olduğu şeklinde yorumlandı.
BDP’liler de Güneydoğu’daki tek rakiplerini buradan vurdular.
Cumhurbaşkanı Gül, gidişatı görüp devreye girmek istedi; ama bu çaba da -krizde bir Garry Adams rolü oynayan- Selahattin Demirtaş’ın randevu iptaliyle boşa çıktı.
AKP, YSK ile birlikte bu krizin kaybedeni oldu.

CHP KAZANÇLI:

Yazının Devamı

Milliyet

23 Nisan 2011

Geçen ay 10 yılı doldurdum Milliyet’te... Burada bir ömür geçirmiş meslektaşlarımınki yanında önemsiz bir süre, ama benim mesleki kariyerimin üçte biri...
“Ada”yı Milliyet’e taşırken “Devler ülkesindeki ada(m)” başlıklı bir yazı yazmıştım.
Milliyet, bir devler ülkesiydi; ben orada yeni bir adam...
“Ada”mdan ses verecektim.
Dört çizgi arasındaki bu köşeye, “anakara”dan bağımsız bu “Ada”ya, bu yazı toprağına harfler ekip fikirler büyütecek, onun bağımsızlığını savunacaktım.
* * *
“Ada”lılar bilir; siz ne kadar “Ada”da bağımsız yaşadığınızı düşünseniz de “Anakara”da olup bitenler kaderinizde etkilidir.

Yazının Devamı

Kasvet

21 Nisan 2011

Size son 24 saatimi anlatayım; ne halde olduğumuzu anlayın:
Önceki gece televizyon stüdyosundan çıktım.
Verdiğimiz haberlere şöyle bir baktım:
Bedri Baykam’ı bıçaklamışlardı. Onun yardım isteyen çığlıkları, çevredekilerin akıl almaz umursamazlığı, saldırganın “Tipini, konuşmalarını beğenmiyordum, bıçakladım” açıklaması hâlâ kulağımda çınlıyordu.
Sanatçıların tepkisine rağmen Kars’ta yıkım ekipleri, Erdoğan’ın “ucube” dediği İnsanlık Abidesi’ni yıkmaya hazırlanıyordu.
Yüksek Seçim Kurulu, zaten barajla ezilmiş BDP’nin bağımsızlarını seçime sokmamaya karar vermişti. Meşru siyaset tıkanırsa yeniden silahların konuşma ihtimalinden söz ediliyordu.
Başbakan, şifreli sınav rezaletini protesto eden öğrencilere karşı “Biz de kalkar onların karşısına 5-10 bin genç koyarız” diyordu.

Yazının Devamı

Yıkıcılar geldiler!

19 Nisan 2011

Kars’taki “İnsanlık Anıtı”nın son durumunu Metin Altıok’un dizeleriyle özetleyelim:
“Yıkıcılar geldiler/
Sıra balyozlarda artık...”
İmha ihalesini alan firma, anıtın temelini kazdı, iskeleyi kurdu, güvenlik şeridini çekti.
Bugün yarın, “Vurun İnsanlık’a” deyip “Ya Allah bismillah” girişecekler.
Dün, heykeli yapan Mehmet Aksoy’la görüştüm.
Yıkımın hiç de kolay olmayacağını söyledi. O kadar sağlam malzeme kullanmış ki, öyle Bağdat’taki Saddam heykeli gibi boynuna tel bağlayıp çekince devrilecek gibi değil...

Yazının Devamı