Gece yarısı balkona çıkıp kendi adını “Dünya lideri” sıfatıyla haykıran kalabalığı “Mağrur olmayın” diye yatıştıran bu adama hayran olmamak elde mi?
Yanında eşiyle “Haydi bi daha” şarkısını okuyuşuna bakıp “İşte aradığımız lider” dememek mümkün mü?
“Kıskananlar çatlasın” sloganına “Çatlamasınlar, onları da kucaklayacağız” diye karşı çıkışından, kırdıklarından helallik isteyişinden, daha fazla demokrasiden dem vuruşundan etkilenmemeye imkân var mı?
“Tertemiz bir sayfa açtık; herkesin yaşam tarzı bizim için mübarek bir emanettir” sözü iç ferahlatıcı değil mi?
* * *
Değil.
Ne yazık ki değil...
Dün gece ülkenin bambaşka köşelerinde farklı insanlar, değişik heyecanlar, kaygılar, umutlarla yattı yatağa...
Türlü çeşit düşüncelerle uyudular; garip rüyalara daldılar.
* * *
Gariban simitçi, “Seherde uyanıp fırına koşmalı ve erkenden sandık başında olmalıyım” planı yaparak uyudu.
Çöpçü çocuk, seçim yasakları başlar başlamaz bir seçim enkazı kaldırır gibi toplayıp büyükçe çuvallara doldurduğu bayrakların kaç para edeceğini hesaplayarak uyudu.
Hapisteki milletvekili adayı, hücresinin yosun tutmuş duvarına dikti gözünü; seçimi kazandıktan sonra, tahliye sırasında kendisini bekleyenlere ne diyeceğini ezberleyerek uyudu.
Yıllardır onun çıkışını bekleyen kızı, babasına nasıl sımsıkı sarılacağını hayal ederek uyudu.
Kamuoyu araştırmacısı Adil Gür’ün tahmini gerçekçi görünüyor:
Bu seçimde yarışan tüm partiler kazanacak.
Görünen o ki, AKP, son seçimde aldığı yüzde 38,8’lik oyun üzerine çıkacak ve bunu başarı sayacak.
Erdoğan’ın 2007’deki oyu 46,5’ti.
Bugün anayasayı referanduma götürecek Meclis çoğunluğuna ulaşabilmek için bu oranı aşmak zorunda...
İktidar partisi (ve Türkiye) için kritik eşik budur.
* * *
Çok sevdiğim “Mor ve Ötesi” grubunun solisti Harun Tekin, genç rockçılar içinde en bilinçlilerden biridir.
Muhaliftir. Sözüne kıymet verilir.
Radikal’de Ezgi Başaran’la söyleşisi o yüzden anlamlı...
Bugüne dek Baykal’lı CHP için “Siyaset sahnesinden silinsin” diye düşünenlerdenmiş Harun...
Referandumda “Evet”e ikna olmamış. “Hayır” da dememiş.
Boykot etmiş.
Balyoz davası konusunda ise “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz, herhalde bir şeyler vardır” diyenlerdenmiş.
Milliyet’le Başbakan yaşıt sayılır. Aralarında 4 yaş var. Erdoğan gençken Milliyet’i görür müydü bilmem, ama Milliyet, Erdoğan’a gelene dek çok başbakan gördü.
Çoğu, muhalefet sevmezdi. Karşıt fikirden hazzetmezdi.
İktidara geldiklerinde ifade hürriyetinden, basın özgürlüğünden dem vurur, işler biraz sarpa sardı mı, “Basın bana karşı” paranoyasına kapılıp saldırganlaşırlardı.
* * *
Daha Erdoğan’ın Kasımpaşa’da ilkokula başladığı zamanlarda Çetin Altan, Meclis’i baskı altına alıp gençlerin üzerine ateş açtıran iktidarın zulmüne karşı isyanını Milliyet’teki tek cümlelik tarihi yazısıyla dile getirmişti:
“Bugün canım yazı yazmak istemiyor.”
O zulmü yapan Başbakan devrilip insafsızca idama yollandığında, askeri yönetimin baskısına direnerek darağacının fotoğrafını basmayan da yine Milliyet olmuştu.
1962 sonu... Nâzım Hikmet, 2 yıllık eşi Vera Tulyakova ile Paris’e gitti.
Paris, balayını geçirdikleri kentti.
Bir İtalya gezisi dönüşünde uğramışlardı Fransız başkentine... Orada dostlarla buluşacaklardı:
Abidin ve Güzin Dino’yla...
Avni Arbaş’la... Hıfzı Topuz’la...
Aragon’la, Picasso’yla, Regis Debray’la...
Pazartesi gecesi 2 saat boyunca NTV stüdyosunda beraberdik CHP lideri ile...
Aynı gün içinde 4 miting yapmış olmanın yorgunluğu yüzünden, sesinden belli oluyordu. Yine de herkese karşı güler yüzlü ve nazikti.
Oğlu yurtdışından dönmüştü. Gece yarısı ayrılırken;
“Şimdi gidip onu göreceğim, sabah da erkenden Diyarbakır’a gideceğim” dedi.
Tüm partilerden ikişer temsilciyle oluşturulacak “Akil Adamlar Komisyonu” önerisini de o programda ilk kez dillendirdi.
Komisyon, tam da bu isimle, 3,5 yıl önce DTP Grup Başkanı Ahmet Türk tarafından gündeme getirilmişti. Güney Afrika, İrlanda gibi çatışma alanlarında çözüm için devreye giren heyetlerin de “Akil Adamlar Komisyonu” adını taşıdığını hatırlatalım.
* * *
Kürt sorununun çözümünde çok geç kaldık. Kangren olmuş bir hastalığa şifa arıyoruz. İlaç yetmiyor artık... Ameliyat gerekiyor.
Belki köprüden önceki son çıkışta, belki bir çözümün kıyısındayız.
Atacağımız adımlara göre karaya da çıkabiliriz, deniz bizi alıp götürebilir de...
* * *
Önce sulara kapılıp batma seçeneğini değerlendirelim:
Hiç de yabana atılmayacak bir ihtimal bu...
İki tarafın silahlı çözüm yanlısı şahinleri, uzun süre birlikte yaşayan çiftler gibi tıpatıp birbirine benzemeye başladı.