Sizin gündeminiz ne?

23 Aralık 2018

Son bir aylık gazete taramasında köşe yazarlarının çoğunun gündeminin neredeyse ve sadece siyaset, partiler, seçim ve dış politika olduğunu söyleyebilirim. Sorun şu ki ‘sokağın sorunlarına’ köşe yazarlarının böylesine ‘yabancı’ kalması okurların da dikkatinden kaçmıyor.

Yırtılmış, parçalara ayrılmış bir gazetede yer alan dünya haritasını tekrar birleştiren çocuğun hikâyesini bilir misiniz? Baba sorar: Bu kadar kısa sürede bu haritayı nasıl yaptın? Çocuk yanıt verir: Bana verdiğin haritanın arkasında bir insan fotoğrafı vardı. İnsanı düzelttiğim zaman, bütün dünya düzeldi…

Bir ülkenin toplumsal inşasında medyanın ideolojik bir işleve sahip olduğu bilinen bir gerçek. Gazeteler çoğu kez takipçisi olduğu olaylarla gündem yaratır, köşe yazarları da gündemdeki konular üzerinden okurlarına ulaşılır, fikir üretir, çözüme yönelik öneri, değerlendirme ve uyarılarla sorunlara düşünsel katkı sağlar.

Milliyet uzun bir süredir kadınlara şiddeti, çocuklara tacizi, hayvanlara eziyeti, çevre katliamlarını ya da sağlık skandallarını manşetlerine taşıyor. Atılması gereken adımlar, alınması gereken önlemler ya da engellemeler, yeni düzenlemelerle birlikte…

Örneğin çocukların emanet edildiği

Yazının Devamı

Bir köşe yazarı “ders” verirse

9 Aralık 2018

Gazetecinin görevi ‘ders’ vermek değildir, aksine o ‘dersi’ kimden alacağının yolunu göstermektir. Medyanın artık bu eski usül gazetecilikten vazgeçmesi gerekir.

Sosyal medyanın haberi sunuş biçimi, kullandığı dilin haberleri daha tehlikeli bir mecraya dönüştürmesi medyanın da kimyasını bozmuş durumda. Tecavüze uğradığını anlatarak bir çıkış yolu bulmaya çalışan bir okuruna, bir köşe yazarının “İşte bu tür olaylar, genç okurlarıma örnek oluyor, iyi bir ders oluyor. Onlara verebileceğim öğütlerden çok daha fazla işe yarıyor. Her önünüze çıkan erkeğe hemen güvenmeyin, onu çok iyi tanımadan baş başa kalmayın. Bu olay sana bir ders olsun” demesi gibi. İlginçtir bu dili ve üslubu eleştiren, bu kez medyanın sürekli eleştirilerine maruz kalan sosyal medyanın bizzat kendisi oldu.

Bir haberde cinsel istismar ya da tecavüz söz konusu ise sadece medya açısından değil evrensel hukuk, sosyoloji ve psikoloji açısından da konu önem kazanır, kazanmalıdır da. Ancak tacizi, tecavüzü meşrulaştıran “haberleri” bugün hâlâ tartışmalı hale getiren; mağdur olduğunu iddia eden kadınların ya da tacize uğrayan çocukların erkek egemen kültürün yarattığı algıyla ve kullanılan dille daha da mağdur hale

Yazının Devamı

Haber kaynağınız insan mı robot mu?

2 Aralık 2018

Reuters Gazetecilik Çalışma Enstitüsü’nün bu yılın başında yayımlanan raporunda gazetecilerin gündemini belirleyecek üç şey öne çıktı: Sahte haber, yapay zekâ ve platformlar.

Oxford Üniversitesi Reuters Gazetecilik Çalışma Enstitüsü, 2012 yılından bu yana, yeni medya düzenini şekillendirecek yıllık “Dijital Haber Raporu” yayımlamakta. Dijital strateji uzmanı Nic Newman’ın hazırladığı araştırmalara dayalı bu raporlarda teknolojideki gelişmelerle bilginin nereye doğru yol aldığını görmek mümkün.

Türkiye’nin de bulunduğu 30’un üzerinde ülkeyi kapsayan raporların önemli bir bölümü medya sektöründe gazeteci olarak görev yapan insanlarla gerçekleştirildi. Raporların ortak özelliği; teknolojideki değişimin, kitlelere sunulan enformasyonun kalitesinde yarattığı etki, gücü ve büyüklüğüyle bunların nasıl regüle edileceği yönünde.

Geçen yılki raporda bir gazetenin geçmişinden gelen katılımcıların yüzde 33’ü şirketlerinin mali sürdürülebilirliği konusunda önceki yıldan daha endişeli olduğunu, yüzde 8’i ise daha az endişeli olduğunu açıklamıştı. Gazetecilerin öngörüleri ise şöyle sıralanıyordu: Habercilik sektöründe küçülme devam edecek, gazetecilerin her an sistemin dışına itilme korkusu

Yazının Devamı

Kamu spotu: Hukuk mu ahlak mı?

18 Kasım 2018

Kamu spotları, ancak toplumu ilgilendiren ve yayınlanmasında kamu yararı bulunan olay ve gelişmelere ilişkin konular içindir. Mesleğin etik kuralları toplumsal sorunları sadece bir haber olarak değerlendirmenin çok ötesinde belli bir sorumlulukla da hareket etmeyi gerekli kılar.

Önce parçalanmış hayatlar; tacize uğrayan çocuklar, şiddet mağduru kadınlar, çevre kirliliği, sağlık skandallarıyla dolu, toplumda moral paniğe yol açacak yığınla yaralayıcı haberi izliyorsunuz sonra ekran kararıyor; siyah zemin üzerine “zorunlu yayın” yazılı bir kamu spotu beliriyor…

Yatağın başucunda komodinin üzerinde duran bir gece lambası devrilmiş, şiddete yenik düşmüş bir kadın, elinde oyuncak bebeği, korkmuş, ürkmüş bir ifadeyle masanın altına saklanan küçük bir kız çocuğu, ilacını eğilip alamayacak durumda yaşlı bir hasta. Ve bu görüntülere eşlik eden bir ses şöyle diyor: “Bazen sorunlar içinden çıkılmaz olur, çözüm uzaklar da gibi görünür. Bazen kendinizi yalnız hisseder yardım isteyecek kimsenizin olmadığını düşünürsünüz. Bazen kendinizi çaresiz hisseder saklanmaktan başka bir çare göremezsiniz… Alo 183 aile, kadın, çocuk, yaşlı ve engelli sosyal destek hattı. Çözümü yalnız aramayın 183’ü arayın…

Ar

Yazının Devamı

Bir çocuk öldü! Duydunuz mu?

11 Kasım 2018

Sizce bir çocuğun ihmalkârlık sonucu ölümünün siyasiler, bürokrasi, yerel yönetimler ya da kamuoyu açısından önemi nedir?

Kadir Açık sekiz yaşında bir çocuktu. Bir parkta arkadaşlarıyla saklambaç oynarken trafonun kapağını açtı, elektrik akımına kapılarak hayatını kaybetti. Öldüğünde üzerinde çizgi film karakteri Donald Duck baskılı bir tişört vardı. Önce bir devlet hastanesi morgunda bekletildi, sonra ‘sessizce’ defnedildi. Sizce bir çocuğun ihmalkârlık sonucu ölümünün siyasiler, bürokrasi, yerel yönetimler ya da kamuoyu açısından önemi nedir? Acaba bir çocuğu parkta bile koruyamayan bir devlet bunun sorumlularını araştırmış mıdır? Bir çocuğun ölümü, diğer parklarda trafo ve panoların bulunup bulunmaması ya da kilitli olup olmadıkları sorusunu hiç mi akla getirmez?

Bu sorunun yanıtını yine basın verdi. Benzer tehlikenin ne yazık ki, diğer çocuk parkları için de geçerli olduğunu yazarak… Milliyet gazetesinden Çiğdem Yılmaz; İstanbul’un 5 ilçesinde 10 parkta yer alan elektrik panosundan sadece birinin kilitli olduğunu yazdı. Her ne kadar üzerlerinde “ölüm tehlikesi” ya da “dikkat” yazsa da, 2-6 yaş grubu çocukların bu uyarıları fark etmesinin mümkün olmadığını, panoların parkların

Yazının Devamı

Sinagog fotoğrafında kayıp parça!

4 Kasım 2018

“Nefret suçlarını önlemenin yolunun, silahlanmayı kısıtlamak değil, ibadet yerlerine güvenlik güçlerinin yerleştirilmesi” olduğunu söyleyen siyasi söylemler, acaba fotoğrafın elimizde olmayan eksik parçası olabilir mi?

Önce elimizdeki ‘fotoğrafı’ kesip saklayalım: Sarıkla, takkeyle veya kipayla gezdiğiniz, inancınızı rahatça dile getirdiğiniz demokratik bir ülkede, kutsal bir mekânda dua ederken, öldürülmenin fotoğrafını... Ve soralım: Nefret söyleminden beslenen, benzer öfkeleri paylaşan ve bu suçu işleyen kişilerin varlığı neyin, nasıl bir zihniyetin sonucudur?

Dünya medyası, bu soruya özellikle siyasilerin suça dönüşen kin ve nefret söylemleri üzerinden yanıt arıyor. Son dönemde tırmanışa geçen anti-semitik saldırılarla demokrasinin aldığı ölümcül darbeler ve benzer olayları zamana yayarak, görmezlikten gelmenin olası sonuçları üzerinde duruluyor. Örneğin; New York Times; Pittsburgh kentinde sinagoga düzenlenen ve on bir insanın ölümüyle sonuçlanan son saldırıyı “ABD’yi zehirleyen nefret” başlığıyla manşetine taşıdı. Ülkedeki anti-semitik saldırıların geçtiğimiz yıla oranla yüzde 57 oranında arttığını belirterek siyasilerin nefret söylemlerinin bu olaylardaki rolünü sorguladı.

Si

Yazının Devamı

Cinayetin kriptosu: Rezervuar Köpekleri!

28 Ekim 2018

Bir cinayeti kendi kurgusal gerçekliğinizden yola çıkarak değerlendiriyorsanız, bir süre sonra olayla ilgili somut gerçekleri ayırt edemeyecek bir aşamaya gelebilirsiniz. “Akıl oyunları” dediğimiz şey tam da budur; kurgusal olanla gerçek olanı ayırt edememek!

Rezervuar Köpekleri” filmini hatırlar mısınız? Beyaz gömlekli, siyah takım elbiseli beş karanlık adam. Birbirlerinin isimlerini dahi bilmeyen bir çete. Soygun sırasında küçük bir aksilik sonucu ortalığı kan gölüne çevirirler, biri diğerini, diğeri ötekini, öteki hepsini temizler. Biz soygunu görmeyiz ama bir soygun yapıldığını biliriz. İçlerinden birinin bütün hikâyeyi yönlendiren olduğunu anlarız. Ama filmin sonuna kadar sadece tahmin etmek zorunda kalırız. Polisin depoyu bastığını biliriz ama görmeyiz, soyguncuları tanırız ama hiçbirinin hikâyesini bilmeyiz… Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesi olayı giderek bu filmdeki gibi ‘tek plan çekim’ olayına dönüşüyor olabilir mi?

Gazeteci kimliğinizle bir cinayeti araştırıyorsanız, üstelik söz konusu olan cinayet, ülkeler arası diplomatik krizlere yol açacak ve başka bir ülkenin güvenliğini gölgeleyecek büyüklükteyse doğru soruları sormak ve öncelikle bu soruların peşine

Yazının Devamı

Gözüyle “yazan” foto muhabiri

21 Ekim 2018

Kendisini daima foto muhabiri diye ifade eden, “yüzyılın hafızası” Ara Güler, mesleği iyi icra etmenin yolunun bakarak değil görerek, bilerek değil hissederek yapıldığını ‘çaktırmadan’ öğretmişti

Bir gazeteci; kendi alanında uzmanlaşsa da, yaptığı haberin fotoğrafla daha da anlam kazandığını bilir. Bunu en iyi bilenlerden biri Ara Güler’di. O kendisini daima foto muhabiri olarak ifade ederken, bizim için de fotoğraftan daha öte, “yüzyılın hafızası” oldu.

Fotoğrafın ‘yaşamın bizzat kendisi’ olduğunu hepimize öğreterek aramızdan ayrıldı. Bize mirası büyüktür… Koca bir tarihin bizzat kendisini bırakıp gitti. O dünyayı gözüyle ‘yazan’dı. Deklanşöre her bastığında, hayata ve insana dair yaşanmış bir tarihi, önünüze milyonlarca fotoğrafla yığan bir arşivci… Hüznü, sevinci, kederi, üzeri çizilmiş hayatları ve toprağı, güneşi, bulutu kayıt altına alan bir gazeteci… Ve hatta her fotoğrafı anılarıyla efsaneleştiren bir romancı…

1990’lı yılların ortasında Ara Güler’i Radikal’de çalışırken böyle tanımıştım. Gazetecilerin gözünde yaşayan bir efsane olarak. O yıllarda gazetede bir Ara Güler fotoğrafı kullanılacaksa titizlik istenirdi; arşivciden muhabire, sayfa sorumlusundan matbaacısına

Yazının Devamı