Kendisini daima foto muhabiri diye ifade eden, “yüzyılın hafızası” Ara Güler, mesleği iyi icra etmenin yolunun bakarak değil görerek, bilerek değil hissederek yapıldığını ‘çaktırmadan’ öğretmişti
Bir gazeteci; kendi alanında uzmanlaşsa da, yaptığı haberin fotoğrafla daha da anlam kazandığını bilir. Bunu en iyi bilenlerden biri Ara Güler’di. O kendisini daima foto muhabiri olarak ifade ederken, bizim için de fotoğraftan daha öte, “yüzyılın hafızası” oldu.
Fotoğrafın ‘yaşamın bizzat kendisi’ olduğunu hepimize öğreterek aramızdan ayrıldı. Bize mirası büyüktür… Koca bir tarihin bizzat kendisini bırakıp gitti. O dünyayı gözüyle ‘yazan’dı. Deklanşöre her bastığında, hayata ve insana dair yaşanmış bir tarihi, önünüze milyonlarca fotoğrafla yığan bir arşivci… Hüznü, sevinci, kederi, üzeri çizilmiş hayatları ve toprağı, güneşi, bulutu kayıt altına alan bir gazeteci… Ve hatta her fotoğrafı anılarıyla efsaneleştiren bir romancı…
1990’lı yılların ortasında Ara Güler’i Radikal’de çalışırken böyle tanımıştım. Gazetecilerin gözünde yaşayan bir efsane olarak. O yıllarda gazetede bir Ara Güler fotoğrafı kullanılacaksa titizlik istenirdi; arşivciden muhabire, sayfa sorumlusundan matbaacısına kadar herkes uyarılırdı.
Bu dokunulmazlığı mı onu mesleğinin en muhteşem adamlarından biri yapmıştı yoksa mesleğinin hakkını verdiği için mi bu kadar dokunulmaz olmuştu bilmiyorum, belki de hepsi… Ama biliyorum ki; eline en iyi marka fotoğraf makinalarını alıp soluğu onun yanında alan genç gazetecileri azarlayarak; “Fotoğraf makinayla değil, yürekle çekilir” demesi onu herkesin gözünde tam da bu nedenle farklı kılıyordu.
Teknik olarak; fotoğrafın bütün inceliklerini ondan öğrenmek mümkün olmadı ve hatta onunla söyleşi yapmak onun fotoğraflarına ulaşmaktan daha da zordu ama o bir mesleği en iyi icra etmenin yolunun bakarak değil görerek, bilerek değil hissederek yapıldığını ‘çaktırmadan’ öğretmişti…
Aphrodisias Antik Kenti’nin bulunmasını sağladı
Yani sadece çekmiyordu haberin kokusunu da alıyordu. Basında “haberin kokusunu” alan bir gazeteci olmanın önemi büyüktür. 1964’ler Türkiye’sinden bize sadece “görsel hafıza” bırakmadı. Aydın’ın Karacasu ilçesine bağlı kırsaldaki Geyre Mahallesi’nde Roma İmparatorluğu’na ait, tarihi M.Ö. 500’li yıllara dayanan ve ismini tanrıça Afrodit’ten alan Aphrodisias Antik Kenti’nin bulunmasını da sağladı. Öyle ki; Geyre’de yatan o muhteşem tarihi kimse bilmese de peşini bırakmadı, çektiği fotoğrafları Time dergisine göndererek fotoğrafların bir anda dünyanın ilgi odağı haline gelmesini sağladı. Aphrodisias Antik Kenti’ni 1987’de UNESCO’nun Dünya Kültür Miras Listesi’ne alması onun sayesindedir. 2007’de Prof. Dr. Baskın Oran’ın da olduğu Beşiktaş’ta bir balıkçı restoranında onunla sohbet ederken; hâlâ Ara Güler’i bizim gözümüzde bu kadar değerli yapan şeyin ne olduğunu anlamaya çalışıyordum; yoksa o kendi döneminin yarattığı en şaşalı eserin bizzat kendisi miydi?
90 yıllık bir eser…
Program yapımcısı Fuat Kozluklu sorar: “Bu neyin finali? “
“Artık bitişin, finalin habercisidir 90 yaş… Yaşamanın finali” der..
Fuat Kozluklu: “Finale hazır mısın?” Ara Güler: “Finale hazır diye bir şey yoktur, final zaten gelecekse gelir. Finale sen ancak ‘merhaba’ çekebilirsin!”
İşte en iyi fotoğrafı çekmek dediği şey bence tam da buydu… Finalde bile çekmek!
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024