Doç. Elif Küçük Durur’un araştırması, medyanın sağlık çalışanlarına yönelik şiddet haberlerini adi bir vaka gibi sunduğunu, kaynağını sorgulamayıp şiddeti meşrulaştırdığını ortaya koyuyor.
Son altı yılda sağlık çalışanlarına yönelik kayda geçen şiddet vakası sayısı 68 bin 375... Dikkate alınması gereken bir rakam. Peki, sorunun kaynağı nedir? Sağlık çalışanları ve çalışma koşullarındaki eksiklikler, hasta ve yakınlarının eğitimsizliği, sosyo-kültürel sebepler yanında medyadaki sağlık içerikli haberler de sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin nedenleri arasında sayılabilir mi?
Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyelerinden Doç. Dr. Elif Küçük Durur “Medyada şiddetin bir başka yüzü: Doktora saldırı” başlıklı bir araştırmayla konuya ışık tutuyor. Gündelik suç olayları olarak haberleştirilen doktora saldırı haberlerinde çoğunlukla bu tür olaylara kaynaklık eden toplumsal ya da sistemsel sorunlara değinmekten ziyade yüzeysel bir şekilde olayın görünen yüzüne, şiddetin kendisine ve taraflarına (hatta bazen tek tarafına) odaklanıldığını hatırlatıyor. Başka ifadeyle, medya bu olayları kamusal bir sorun olmasına rağmen bireysel problemler olarak resmediyor.
Doç. Dr. Durur
İnterneti kullanırken nelere dikkat etmeniz gerektiğini, haklarınızı, yasalara aykırı, gereksiz ve orantısız bir müdahaleye maruz bırakıldığınızda ne yapmanız gerektiğini ya da kısıtlamalarla ilgili olarak başvurulabilecek mevcut yasal çözümleri biliyor musunuz?
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin; “İnternet Kullanıcıları İçin İnsan Hakları Rehberi“ bütün bu soruların yanıtını veriyor. Kılavuz internet bağlamında, pratikte hak ve özgürlüklerin neler olduğu, bunların nasıl kullanılabileceği ve bunun yanı sıra, hukuksal yollara nasıl başvurulabileceğiyle ilgili bilgiler sunuyor.
Belirli dönemlerde güncellemeye açık, gelişmekte olan dokümanda kısaca şu bilgilere yer veriliyor:
- Kamu yetkilileriyle, internet hizmet sağlayıcılarıyla veya diğer gruplarla veya kullanıcı gruplarıyla ilişkilerinizde, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din veya inanç, siyasi veya diğer görüş, ulusal veya sosyal köken, ulusal bir azınlıkla bağlantı, mülk, doğum veya etnik köken, yaş veya cinsel yönelim gibi diğer durumlarınız nedeniyle size karşı ayrımcılık yapılmamalıdır.
- İnternet üzerinden çevrimiçi olarak kendinizi ifade etme ve diğerlerinin bilgi ve görüşlerine erişim özgürlüğüne sahipsiniz. Buna,
Bir gazeteci için, bir davadan çıkan karar yığınla soruyu arkasında bırakıyorsa o dava bitmemiş demektir. Almanya’daki “NSU davası” böyle bir dava.
Beş yıldır dünya medyasının gündeminde olan dava karara bağlandı: 8’i Türkiyeli 10 kişinin ölümünden sorumlu tutulan Neo-Nazi terör örgütü (NSU) üyesi Beate Zschaepe’ye ömür boyu hapis cezası vererek… Oysa dava dosyası bu kadar basit değil. Dosya; Neo-Nazi terör örgütünün 2000 ile 2007 yılları arasında işlediği 10 cinayet, 24 kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan üç bombalı saldırı ve 15 banka soygununu kapsıyor. Buna karşın çıkan “göstermelik” karar, demokrasinin beşiği olarak tanımlanan ülkelerde ırkçılıkla beslenen yabancı düşmanlığının geldiği nokta açısından da oldukça düşündürücü.
Davanın arkasındaki o derin yapı aydınlatılmadı, gerçek sorumlular yok sayıldı; neo-Nazilerin işlediği onlarca cinayette polisin ihmal kasıt ve görevi kötüye kullanıp kullanmadığı sorgulanmadı. Mahkeme davanın gidişatını değiştirecek belgelerin, dosyaların, delillerin yok olmasından istihbaratın sorumlu olduğu yönündeki iddiaları bile yok saydı. Öyle ki; bir ara katil diye mağdurlar sorgulandı. Türkiye medyası duruşmalara alınmadı. Bu şu demektir: Benzer
Haber sadece kamuoyunu bilgilendirmek için değildir. Bir ülkenin ortak tarihi öneme sahip değerleriyle ilgili olası tehlikelere dikkat çekmesi açısından da önemlidir.
Bir olay gerçekleşmeden önce onun olası sonuçlarını kamuoyu ile paylaşmak, doğuracağı tehlikelere dikkat çekmek, uzmanların araştırma, görüş ve raporlarıyla yetkililerin kararlarını yeniden gözden geçirmesini sağlamak bir gazetecinin başarıya imza atması demektir. Bu toplumsal bir bilinç yaratması açısından da son derece önemlidir.
Türkiye’de bir dönem araştırmacı gazetecilik; siyaset ve derin devlet haberleri üzerinden yapılan bir haberci faaliyeti gibi algılanırdı. Oysa bugün her haberin ve bilginin bir gazetecinin sonuna kadar takip etmesinin önemine ve bilincine sahip çok değerli meslektaşlarımız ve bunu değerlendirebilecek, sayıları az da olsa bir medyaya sahibiz. Örnek çok ama biz yakın tarihe bakalım.
2015 yılında Süleymaniye Cami’nin arkasındaki Botanik Bahçesi, Osmanlı döneminde Şeyhülislamlık makamının bulunduğu gerekçesiyle İstanbul Üniversitesi’nden alınarak Diyanet İşleri Başkanlığı’na tahsis edildi. Botanik Bahçesi’nin taşınma işlemleri gündeme gelince Milliyet muhabiri Mert İnan “5 bin endemik türde yok
Türkiye’de toplumsal cinsiyet odaklı haberciliği konu alan çevrimiçi kütüphane başta gazeteciler ve medya çalışanları olmak üzere bu konuya eğilmek ve kendini geliştirmek isteyen herkes için önemli bir kaynak.
Bianet (Bağımsız İletişim Ağı), Toplumsal Cinsiyet Odaklı Habercilik Kütüphanesi kurdu. Avrupa Birliği Demokrasi ve İnsan Hakları İçin Avrupa Aracı Fonu’nun desteğiyle iki yıldır yürütülen proje kapsamında kurulan çevrimiçi kütüphane, basın yayın iletişim öğrencileri için de bulunmaz bir kaynak. Kütüphanede, “Rehberler”, “Araştırma ve analizler”, “Haber ve söyleşiler”, “Sözlük” ve “Kaynakça” olmak üzere beş ana bölüm bulunuyor. Rehberler bölümünde, toplumsal cinsiyet eşitliği üzerine yazan medya çalışanlarının yararlanabileceği ulusal ve uluslararası kaynaklar yer alıyor. Rehberler bölümünde “Kadın odaklı hak haberciliği”, “LGBTİ odaklı hak haberciliği” ve “Toplumsal cinsiyet odaklı barış haberciliği” alt kategorileri bulunuyor.
Araştırma ve analiz bölümü, toplumsal cinsiyet odaklı habercilik konusunda hazırlanmış raporlar, araştırmalar, akademik tez ve makalelerden oluşurken,“Haber ve söyleşiler” kategorisinde ulusal ve uluslararası medyada yayınlanan haberler yer alıyor.
Dünyada sosyal medyadaki haberlere güven yüzde 23 oranında. Türkiye’de ise bu oran yüzde 33. Yani dünya ortalamasının üstünde. Buna karşın kullanıcılar kamuya açık platformlarda fikir beyan etmek yerine WhatsApp gibi kapalı platformlara yöneldi.
Türkiye, bugün yeni dönem milletvekillerini ve beş yıllığına görev yapacak cumhurbaşkanını seçmek üzere sandık başında olacak. Seçim sürecinde sosyal medya yalan ve çarpıtılmış haberlerle seçmenin tercihlerini etkilemeye çalıştı. Bu sadece bizde değil, dünyada da ciddi bir sorun olarak algılanıyor. ABD’de başkanlık seçimleri ve Fransa’da cumhurbaşkanı seçimi öncesi, yanıltıcı ve/veya kışkırtıcı haberin kullanılması bunun en iyi örneği.
Ciddi etkileri oluyor
İletişim bilimcilere göre; sanal haber platformları ve sosyal medyada küresel çapta bir artış yaşayan sahte ve yanıltıcı haberlerin pek çok ülkede ciddi etkileri oluyor. Ancak siyaset, ekonomi ve toplumsal olaylarda “tahribat gücü yüksek kitlesel bir silaha dönüşen” sahte habercilikle mücadelede alınan önlemler yetersiz… Oxford Üniversitesi Reuters Enstitüsü’nün 37 ülkede yaptığı son araştırma da yine dezenformasyon ve yanıltıcı haber üzerine. Türkiye, sahte habere maruz kaldığını
Birleşmiş Milletler ve dünya medyasının üzerine düşen sorumluluk, Yemen’deki trajedinin sadece istatistiğini tutmak olmamalıdır. 18 milyon Yemenlinin açlık dramına çözüm üreterek katkı sağlamak zorundayız.
Dünya medyası, son birkaç yıldır defalarca yazdı: Yemen’de, milyonlarca insan açlıktan ölecek! Son olarak Birleşmiş Milletler (BM) yıl sonuna doğru açlıktan ölme tehlikesi altındaki Yemenlilerin sayısının 8.4 milyondan 18.4 milyona çıkacağını bildirdi. Bu, Holokost sırasında öldürülen Yahudilerin tahmini sayısının üç katı büyüklüğünde. Görünen o ki; dünya medyası Yemen’de yaşanan insanlık dramını defalarca gündeme getirse de, her yıl önümüze konulan rakamlar bu sorunun giderek büyüdüğünü gösteriyor.
Demek ki, bir felaketi sadece istatistiklerle anlatamazsınız... Hele ki sürekli kapılarını savaşa, felakete, açlığa, ölümlere aralayan bir ülkede, gerçek sorumlular, dramatik insan hikâyelerinin arkasına saklanıyorsa… Yemen’deki trajediyi hemen her yıl kamuoyu ile paylaşan BM’nin ve dünya medyasının üzerine düşen sorumluluk, işin sadece istatistiğini tutmak değildir, bu insanlık dramına çözüm üreterek de katkı sağlamak zorundadır. İstatistikleri verirken, gerçek sorumluları satır
Türkiye’deki Facebook kullanıcıları şüphelendiği haberleri Facebook’a bildirecek. Facebook, doğrulanması için teyit.org’a iletecek. Sahte haber paylaşan sitelerin linkleri “asılsız haber” olarak işaretlenecek. Kullanıcıların sahte haberleri görme olasılığı yüzde 80 azalacak.
Facebook sahte haberlerin platform içinde yayılmasını önlemek için 10’dan fazla ülkede üçüncü taraf haber doğrulama programını uyguluyor. Artık buna Türkiye de dâhil. Teyit.org dünyanın önde gelen medya kuruluşlarından Poynter’ın bünyesinde faaliyet gösteren Uluslararası Doğruluk Kontrolü Ağı tarafından yayımlanan İlkeler Kılavuzu’nu imzalayarak Facebook’un üçüncü taraf doğrulama programının Türkiye uygulayıcısı oldu. Programın amacı; Facebook’ta şüpheli bulunan haberleri incelemek, haberlerin bulgularını kontrol ederek doğruluğunu tespit etmek. Bu, asılsız haberlerin önüne geçmek için önemli bir adım.
Teyit.org kurucusu Mehmet Atakan Foça, Türkiye’de insanların haber ve bilgi tüketmek için ağırlıkla sosyal medyaya yönelmesinin, yanlış bilginin hayatımızdaki etkisini daha fazla hissettirdiğini hatırlatarak bu işbirliğinin, Türkiye’de insanların doğru bilgiye ulaşması ve asılsız haberin yayılmasının önüne geçmek