Erbil
Koç grubunun turizm alanında 56 yıllık geçmişi olan Divan oteller zinciri ilk yurtdışı operasyonuna Kuzey Irak’ın Erbil kentindeki “5a” yıldızlı (5 ile 7 yıldız arasındaki kategori) otelle başladı. 2016’ya kadar 26 otel hedefi bulunan Divan yurtdışı yatırımlarına Bakü ve Budapeşte ayaklarıyla devam edecek. Divan, Erbil’e alanın iddialı uluslararası marka zincirlerden önce girmenin avantajını kullanmak istiyor. Yıllık ciro hedefi ise 50 milyon dolar.
Önceki gece 2 bin 500’ü aşkın davetlinin katılımıyla gerçekleşen resmi açılışa Kuzey Irak’ın Başbakanı Neçirvan Barzani, Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç, Boyner Holding Yönetim Kurulu Başkanı Cem Boyner, TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, Koç Holding Turizm, Gıda ve Perakende Grubu Başkanı Tamer Haşimoğlu, Enerji Grubu Başkanı Erol Memioğlu ve grubun çok sayıda üst düzey temsilcisi katıldı.Tamer Haşimoğlu açılış öncesi yaptığı sohbet toplantısında Erbil sonrası Bakü (Azerbaycan) ve Budapeşte (Macaristan) otellerinin bu yıl içinde açılacağını söyledi.
16 yeni otel geliyor
Şu anda 10 otele ulaşan Divan, içeride de Adana, Gaziantep, Diyarbakır ve İstanbul (Güneşli) otellerini halkaya katmaya hazırlanıyor.
Düsseldorf
Yıl 1965. Türkiye’den Almanya’ya işçi göçünün başladığı yıllar. Gaziantep Islahiye’den Aziz çocuklarına daha iyi bir hayat için Almanya’daki bilinmezlere doğru yola çıkar. Sirkeci’den kalkan Münih treniyle sınırları aşar, Almanya’da son derece aşağılayıcı sağlık kontrollerinden geçer ve çalışma izni karşılığı “istenildiğinde Almanya’dan sebepsiz gönderileceğine” dair belgeye imza atar. İlk görev yeri şartların son derece ağır olduğu bir madendir. Sadece çalışma koşulları değil Almanların tavrı da zorludur.
Aziz, Almanya Acı Vatan’da ayakta kalabilmek için yanında getirdiği birikmiş parasını ilk iş olarak dil kursuna yatırır. Artikelinden gramerine Almanca öğrenmek tek hedefidir ve bunu başarır...
Almanya’da mücadeleye devam ederken en büyük mutluluğu ailesinden gelen mektuplardır. Bir gün babasına yolladığı mektup, üzerinde “Bu kişi vefat etmiştir” damgası ile ona geri döner. Büyük üzüntü yaşayan Aziz’in kafasında çözemediği bir soru vardır. Çünkü babasının ismi ile en büyük oğlunun ismi aynıdır. “Mustafa...”
Aziz kaybettiği kişinin babası mı, oğlu mu olduğunu o günün şartlarıyla ancak Islahiye’deki evine dönünce öğrenir. Dönüş yolu boyunca sorular,
Kazandığından daha fazla harcamak günümüzde hem bireylerin hem de devletlerin ekonomideki en büyük sorunu. Tasarruf yapmak yerine eldekinden fazlasını harcamak bir süre yürütülebilse de sonrasında mutlaka krize neden oluyor. Avrupa bölgesindeki son krizin, öncesinde Amerika’da yaşanan finans krizinin temel sebebi de bu. Türkiye’nin en zengin işadamlarından bir ismin harcama biçimi bütün iş dünyasının, birçok ülkenin ve bireylerin örnek alması gereken ipuçları içeriyor.
Bu işadamı Türkiye’nin en büyük holdinglerinden birinin tepesinde, iş geçmişi bundan 52 yıl öncesine dayanıyor. 74 yaşında. Uzmanlığı bankacılık, finans ama holdingin tüm iç ve dış operasyonlarında son derece etkili bir isim.
Konuşurken, dinlerken karşısında oturana büyük güven ve rahatlık veren bu işadamı Türkiye’de istikrar denilince akla gelen önemli isimlerden, Sabancı Topluluğu’nun Yönetim Kurulu Başkan Vekili Erol Sabancı. Kendisiyle holdingin merkezinde, Levent’teki İstanbul manzaralı Sabancı Center kulelerinin tepesindeki ofisinde buluştuk. Çoğu özel olan konuşmada alışkanlıkların başarıdaki rolünde en çok tasarruf öne çıktı...
İşte birkaç örnek
Erol Sabancı son derece yoğun bir tempoda
Türkiye katma değerli işler çıkarmak, cari açığı azaltmak, dışardan sermaye çekmek için başta Başbakan Tayyip Erdoğan ve Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan olmak üzere tüm kabinesiyle ‘yatırımcı’, ‘girişimci’ peşinde koşuyor. Hatta devlet olarak yatırımcıya, harcayacağı paranın üzerinde teşvik vaat ediyor.
Bizden çok uzaklarda bir yerlerde ise ‘özel sermaye fonları’ gözüne kestirdiği, önü açık şirketlere yatırım yapıyor. Önce cesaret veriyor. Sonra yere sağlam basmasının, ardından da zıplamasının önünü açıyor. Sonrasında “Katma değer işte budur” dedirten fiyatların ortaya çıktığı satınalma işlemleri gerçekleşiyor. Burada bir çerçeve program yok. Buradaki olmazsa olmaz kriter fark yaratmak, yenilikçilik, yaratıcılık.
Milyar dolarlık bebek
İnternetin henüz 2 yaşındaki bebeği sosyal paylaşım tabanlı fotoğraf paylaşım ağı Instagram’ı, yeni ekonominin 8 yaşındaki oğlu Facebook 1 milyar dolara satın aldı. 2004 yılında o tarihte 20 yaşında olan Mark Zuckerberg’in kurduğu Facebook’un çok yakında 100 milyar dolarlık piyasa değeriyle halka açılacağını hatırlatalım.
Özel sermaye fonları, melek yatırımcı şirketler devlet gibi düşünmüyor. Arsa bizden, su bizden, elektrik bizden, vergin de bizden
Haftasonu bir kitabı elime aldım ve sonuna gelmeden bırakamadım. Türk ekonomi, politika ve basın tarihini son derece akıcı bir dille anlatan çok samimi bir kitaptı okuduğum. Bu kitap Milliyet’in ekonomi yazarı Güngör Uras’ın Türkiye İş Bankası Yayınları’ndan çıkan “Saf ve Bakir Anadolu Çocuğu” başlıklı nehir söyleşisiydi. Haşim Akman’ın sorularıyla şekillenen 675 sayfalık kitaptaki hikayeler hem çok ilgi çekici hem de çok iyi bildiğimiz isimlerin, olayların hiç bilinmeyen yönlerini anlatıyor.
* 1960’ların ortası... Devlet Planlama Teşkilatı’nda (DPT) uzmanlar fikir geliştirme çabasında. İçinde Güngör Uras’ın yer aldığı uzmanlar, Almanya’daki otomobil fabrikalarında çalışan Türk işçileri de içine alan bir yerli oto projesi hazırlar. Müsteşar (Memduh Aytür) beğenir, çalışmalar başlar. Ama Şubat 1966’da bu iş son bulur. Çünkü dönemin hükümeti, yerli otomobil için Sanayi Bakanlığı’na başvuran Vehbi Koç’a izin verir. “Anadol” üretilir ama bir sonuç alınamaz... Hâlâ hazırladıkları projeye olan inancını koruyan Uras’ın bu konudaki son sözü şöyle: “Eğer Anadol DPT’nin projesiyle birlikte üretilebilseydi Anadol markası bugün yaşıyor olabilirdi.”
Kritik görgü tanıklığı
*