Şükrü Andaç

Şükrü Andaç

sukru.andac@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

2000’li yılların başı. Şimdilerde adını pek duymadığımız ABD’li Motorola o zamanlar cep telefonu işinden çıkmamış hatta global pazarda iddialı ilk üç firma listesine adını yazdıran bir konumda. İsveç’in Stockholm kentindeyiz.
Bir kış ayı, kasım.
Eksi 25 derecede daracık sokakların çevrelediği ‘eski şehir’de Motorola’nın Avrupa’da araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) üssü olarak konumlandırdığı küçük bir binadayız.
Çipler, işlemciler, cep telefonlarına sığan minicik dijital fotoğraf makineleri, internet, 3G denilen bir şey, genç beyinler. Yanımda Yurtsan Atakan. “İşte gelecek bu” diyor.
Bu söz hiç aklımdan çıkmıyor. Teknoloji dalında veya internet alanında yeni tanıtılan bir buluş, öncü bir girişim duyduğumda hep bu söz aklıma geliyor.
Motorola yanlış yaptı, oyunun içinde kalamadı. Ama teknoloji öyle değil. O günden bugüne binlerce hatta onbinlerce yeni girişim hayat buldu. Bunların çoğu battı, onlarcası milyar dolarlık iş haline dönüştü.
“Türkiye neden bu oyunda yer almıyor, almalı” diyen Yurtsan Atakan, uzun süre bu konuya kafa yordu. Projeler, fikirler, öncü yaklaşımlar. İnternette özgürlüklerin savunusucuydu. Ama olmadı, olmuyor, olamıyor. Türkiye bu oyunu yanlış oynuyor. Onun da ömrü vefa etmedi.
Türkçe’nin bilgisayar ortamında en hızlı yazılmasına aracılık eden F klavye için büyük savaş verdi, o da olmadı. Kimse “F”nin aslında bir sembol olduğunu anlamadı, anlamak işlerine gelmedi.
Onun istediğinin tam tersi oldu. Türkiye on milyarlarca dolarını hâlâ yabancı standartlara ödemeye devam ediyor. İnatçıydı ama karşısında bir o kadar da inatçı Türkiye vardı...

Haberin Devamı

Yurtsan Abi içim sızladı
Türkiye’de ilklerin yaratıcısıydı. Şu anda Türkiye’de bilişim gazeteciliğinden söz edilebiliyorsa onun sayesindedir. Gazetelerin internet sitelerini kurdu, blogların ve sosyal medyanın önemini çok önceden fark etti, büyük gruplarla birlikte birçok işe soyundu.
Büyük Rus romancı Dostoyevski’nin “Hepimiz Gogol’un paltosundan çıktık” dediği gibi Türkiye’nin teknoloji yazarları da Yurtsan Atakan’ın paltosundan çıkmıştır.
Dünyanın dört bir yanındaki konferanslarda, toplantılarda, fuarlarda her zaman en ön sırada yerini aldı.
Bilişimi bildiği kadar keyfi, iyi yaşamayı da bilirdi. Meraklı, kültürlü ve donanımlı az rastlanır bir gazeteciydi.
Yakalandığı hastalık ona hiç yakışmadı.
Yaklaşık sekiz yıl mücadele etti.
Birçok kez yendi. Hiç belli etmedi.
Hep, “Şükrü ben iyiyim. Defne nasıl, çocuklar nasıl?” dedi.
Ama hastaneye yaptığı o son yolculuk, gerçekten de bir son oldu.
İçim sızladı.
Başımız sağolsun Lale Abla.