Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Ülke ve dünyadaki sıcak gelişmeleri izlerken bir solukluk molayla aile arasında MİLLİYET’in 75’inci yıldönümünü kutladık, pastamızı kestik... Ama bu anlamlı günden bahsetmeden önce yaşamını yitiren Sırrı Süreyya Önder’in veda töreni sonrası CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e yönelik alçak saldırıyı kınıyor; siyasetteki gerilim ortamının artık son bulmasını diliyoruz...

★ ★ ★

Cumhuriyet tarihinde 75 yaşına ulaşmış çok az sayıda kurum vardır. Birçok çalkantılı döneme rağmen MİLLİYET yayın hayatına başladığı 3 Mayıs 1950’den bu yana okuruyla kurduğu kuvvetli güven bağı ve onlardan aldığı güç-cesaretle fırtına ne olursa olsun açık denizde yoluna devam etmiş, ekol yaratmış, ismi saygı uyandıran, genel yayın yönetmenini şehit vermiş bir gazete olarak Türk basın tarihine damga vurmuştur… Bunda da temel dayanak MİLLİYET’in haber odaklı yayın anlayışıdır. Yine markalaşmasındaki en büyük etkenlerden biri de sosyal duyarlılığı önceleyen toplumun sesi, daha doğrusu ta kendisi olma kararlılığıdır… Bunların hepsi de doğrudan genetik kodlarından kaynaklı MİLLİYET ruhuyla alakalı bir durumdur...Meşale bayrak yarışı gibi elden ele devredilir. Yıllar geçse, devirler, nesiller değişse de bu ruh asla değişmez. Çünkü MİLLİYET bir gazete olmasının ötesinde sürekli yeni mezunlar veren bir okul ve hiç sönmeyen meşalesinin ısıttığı sımsıcak bir yuvadır aynı zamanda. Her dönemi bir başka anıyla doludur,sevgi, saygı ve paylaşma üzerine kurguludur... Hele de marka aidiyeti çok yüksektir… Bir şekilde ayrılan, yuvadan uçanlarda bile...

Haberin Devamı

Bunlar da göstermelik, dönemlik değil, ebedidir. Unutmak, unutulmak yoktur...

★ ★ ★

İnanması belki bazılarına zor gelebilir ya da garip veya abartı diye düşünenler olabilir… Nitekim 1976’da mesleğe başlamış Ankara Rüzgârlı Sokak kökenli genç bir gazeteci olarak ben de 44 yıl önce MİLLİYET’in Cağaloğlu Nuruosmaniye Caddesi’ndeki eski binasının kapısından içeri girdiğimde benzer duygular içindeydim. Sanki mesleğe yeni adım atacak bir stajyer gibi ürkek ve çekingendim. Nasıl bir ortamla karşılaşacağım, her biri ayrı efsane olan 1979’da katledilen “Abdi İpekçi’nin yakın çalışma arkadaşları arasında kalıcı olabilecek miyim?” diye...

Haberin Devamı

Cam bölmelerle ayrılmış yazı işleri katında Ergin Ünal’ın yönetimindeki ilk görev yerim Haber Merkezi’yle bitişik odadaki isim yaşadıklarını, hissettiklerini kalbiyle dillendiren kalem ustası Halit Çapın idi. Yine bir başka röportaj ustası Mete Akyol da cam bölmeli yerimizin müdavimlerindendi… Her ikisinden de hem meslek hemde hayat adına öyle dersler aldım ki... Çok geçmeden de Ankara günlerimde olduğu gibi muhabir olarak İstihbarat Servisi’nde sürdürdüğüm MİLLİYET serüveni, daha sonraları müdürlük ve yazarlığa kadar uzandı. O süreçlerde de arkadaşlık, dostluk halkalarına yenileri eklendi... Tüm zamanlarda da hemen her gün bir başka efsanenin odasında ağır muhabbetlerin yanı sıra şamata gırgır vazgeçilmezlerdendi... Bina girişindeki görevliden yazarına, Genel Yayın Yönetmeni’ne kadar öyle bir aile ki kederde sevinçte hep beraberdik… O günden bu yana geçen zamanda da tüm aile fertlerimizle beraber bazılarında bizim de imzamızın bulunduğu sayısız haberlerle, yazılarla gündeme damga vurduk, vuruyoruz. Hem ülke içinde hem de dünya genelinde...

Haberin Devamı

Bunları yaşarken de kendi iç dünyamızda, medyadaki gelişmelere de yakından tanıklık ettik aynı zamanda…

İletişimde jetonlu telefondan önce çağrı cihazı ve telsize, ardından cep telefonuna devamında akıllısına, dijital çağa geçiş ile teleks, daktilo ve nihayetinde Babıali dönemine veda günlerini yaşadık… Hüzün ve umut içeren karmakarışık duygularla...

★ ★ ★

Her şey hep iyi değildi elbet, sıkıntı veren, acı yaşatan zamanlarda vardı… En acıları da birer birer gelen yaşama vedalara tanıklık ve her daim hissedilen yokluklardı... Ama onları düşünürken de ustalarımızdan Hasan Pulur’un şu sözlerini anımsadım, anımsıyorum hep:

Öyle anılar var ki daha dün gibi/Öyle arkadaşlar var ki hâlâ ölmemiş gibi...

Bir de MİLLİYET’te uzun süre çalışma rekortmenleri Sami (Kohen-aralıksız 66 yıl) ve Doğan (Heper-toplamda 53 yıl) ağabeylerimize ilgili “Aynı yerde bu kadar uzun süre nasıl çalışılır?” diye sorguladığım zamanlar geliyor aklıma ve gülümsüyorum... Çünkü onlar kadar olmasa da ben de 24 yaşında geldiğim MİllİYET’te bugün kesintisiz 44 yıl çalışmış ve hâlâ devam eden 70’ine merdiven dayamış ağır ağabeylerden biriyim artık... Bundan da onlar gibi büyük onur duyuyorum... Meşalenin emin ellerde bizim göremeyeceğimiz 100’üncü yıla taşınma kararlılık inancını da biliyor ve mutlu oluyorum...