Bir ülke düşünün ki, başındaki şahıs, kendisini birkaç yıl hapis ve siyasetten men cezasından kurtarmak için, milletinin yıllar önceki kaderini, soykırımını başka bir halka uyguluyor. Bir ülke düşünün ki, 6 milletvekili olan bir parti, Filistin halkını Filistin’den tümüyle söküp atmak için bu katil başbakana destek veriyor. Bir ülke düşünün ki, kendisi de anne olan bir milletvekili, ülke silahlı kuvvetlerinin öldürdüğü her Filistinli bebek için parlamentoda sevinç konuşması yapıyor.
Ve bu ülkenin vatandaşları, yavaş yavaş başka ülkelere göç ediyor.
Bu ülke, dünyada başka bir benzeri olmayan Siyonist İsrail’dir.
Filistinlilere İsrail’in kurulmasından bile önce uygulanmaya başlanan evlerinden sürme, köylerini işgal etme, tarlalarına, bahçelerine el koyma, Filistin veya İsrail topraklarını terk ederek komşu ülkelere gitmek isteyenlere izin verme, gitmeyenlere hayatı çekilmez hale getirme siyasetine, Batılı ülkelerin ders kitaplarında “occupation colonialism” (işgal sömürgeciliği) adı veriliyor.
Filistinliler, önceleri kelimelerin yanıltıcı cazibesine kapılarak, “iki devletli çözüm” formülünü benimsedi. Ne gariptir ki, onları sınırları bile olmayan “ikinci devlet” saydıkları Batı Şeria’daki Beyt Cala, Beytüllahim, El Halil, Cenin, Ariha, Kudüs, Nablus, Tul Kerim’den Gazze’deki Bet Hanun, Beyt Lahya, Deyr Bala, Cibaliye, Han Yunus ve Refah’a gitmek için dahi önceden izin başvurusu isteyen ve sırası gelenleri saatlerce (bazen günlerce) bekleten İsrail yöneticileri de bu “çözüm” modelini benimsiyor. Garip ötesi! Bu işte bir iş olduğunu bazı İsrailliler bile anladı da, hala Mahmut Abbas ve çevresindeki sözüm-ona “ikinci devlet” yöneticileri anlamıyor.
Neden? Çünkü İsrailli, Amerikalı ve Avrupalı Siyonistler, işgal sömürgeciliğinin dünyanın gözü önünde sürmesi için “İki devletli çözüm” tanımından uygun bir kılıf bulamaz: Devletse devlet, çözümse çözüm! “Devlet” kısmının bütün parasını ABD veriyor; pasaportlarını İngiltere basıyor. “Çözüm” kısmı ise hiç işlemedi, işlemiyor ve işlemeyecek.
Bu gerçeği anlayan ve İsrail denen “Siyonist varlık” içinde artık kendilerine bir gelecek olmadığını fark eden Museviler, akınlar halinde evlerini, işlerini terk edip, Yunanistan, İtalya, Moldova (ve hatta Almanya) gibi ülkelere göç ediyor. Çünkü her Yahudi Siyonist değil; her Siyonist de Netanyahu gibi gözü dönmüş bir soykırımcı katil değil. Çünkü İsrail, Yahudiler için de bir “devlet” olmaktan çıktı; bir cinayet, katliam, soykırımı makinası oldu. Ancak kaçmak da çözüm değil; çünkü bıraktığınız Apartheid (ırk ayrımı) ülkesinde, bir tencere çorba almak için gelen çocuklar öldürülmeye devam ediyor.
İsteseniz de istemeseniz de, o devletin yurttaşı olduğunuz sürece, elinize değilse bile vicdanınıza kan bulaşır. Bu durumu reddeden dürüst Yahudiler ve cesur Filistinliler el ele vererek yeni çözüm üretiyor.
İsrail’de Haaretz gazetesi yazarı ve kamuoyu araştırmacısı Dr. Dahlia Scheindlin, Filistinli öğretim üyesi Dr. Rula Hardal, Oslo Anlaşmalarının mimarı Roy Pundak’ın kızı olan İsrailli insan hakları eylemcisi May Pundak ve daha bir çok Müslüman, Yahudi ve Hristiyan’ın kurduğu A Land for All (Herkes için Toprak), bu çözüm önerilerinden birisi. “İki Devlet, Tek Vatan” sloganı ile bir araya gelen bu hareket binlerce üyeye ulaştı. Amerikalı bilim insanı Noam Chomsky ve İsrailli Profesör Ilan Pappae’nin “Tek Devletli Federasyon” önerisi, başka bir hızla benimsenen çözüm önerisi.
Bu öneri ve hareketlerin ortaya koyduğu bir gerçek var: Filistin ulusal söyleminin kendini yeniden tanımlaması gerekiyor. Filistin halkı, kim olduğunda fikir birliğine varmalı ve sonra onları bu topraklarda ortak olarak benimseyen Yahudilerle birlikte, İsrail denen cinayet şebekesini ortadan kaldırmalılar.
Bu kolay bir iş değil. Hele bu cinayet şebekesinin arkasında, Trump denen narsisist kişilik bozukluğu hastası varken. Ama inanmak zorundayız ki insanlığın da sabrı bir yere kadar!