Londra
Global arenadaki Türk profesyoneller arasında Deutsche Bank ve Goldman Sachs (Yönetici Ortak) geçmişiyle finans dünyasında 1 numaralı koltuğun sahibi olan Dalınç Arıburnu, şimdi de, kurucu ortak olduğu yeni yatırım şirketiyle, dünyanın geleceğine yön vermek için hayata geçirilen “100 milyar dolarlık” teknoloji fonunda başrolde oynuyor.
Dalınç Arıburnu ile Londra’nın en lüks semtlerinden Mayfair’deki ofisinin hemen yanı başında yer alan ve üyelikle giriş kabul eden “5 Hertford Club”tayız. İngiliz ihtişamını açıkça ortaya koyan kulübün ikinci katındaki şömineli odanın cam kenarındaki koltukta Arıburnu’nun yanında tanıdık bir isim de var. Daha yeni, Londra’da 610 milyon dolarlık halka arza imza atan Global Yatırım Holding’in patronu Mehmet Kutman...
“Earl Grey” çayını yudumlarken milyar dolarlık işleri peynir, ekmek alıp satarcasına oldukça basit ifadelerle anlatan Arıburnu, karşısına oturanları kısa sürede etkisi altına alıyor. Dinledikçe dinliyor, sordukça soruyorsunuz. Bu keyifli iş hikayesi akıcı olduğu kadar uluslararası finans dünyasındaki Türk gücü adına da gurur verici.... Şimdi gelin Arıburnu’nun yeni kurduğu şirketin öyküsünü kendisinden dinleyelim...
‘10 milyar $’ınız
Londra
Pazardaki büyük boşluğu görerek “Global Ports” markasıyla dünya arenasında liman işletmeciğine soyunan ilk şirket olduklarını belirten işadamı Mehmet Kutman, kısa sürede 14 limana ulaştıklarını, hızlı adımlarla 5 yılda bu sayıyı 30’a çıkacaklarını söyledi. Global Ports Holding’in CEO’su Emre Sayın ise ufuktaki hedefin 50 liman olduğunu böylece 150 ana limanlık global pazarın 3’te 1’ini tek başına domine etmeyi planladıklarını söyledi.
Bu agresif büyüme adına gerek finansman gerekse prestij için Londra Borsası’nda 610 milyon dolarlık halka arz işlemine imza atan şirket, öncelikle Karayipler ardından da Asya bölgesinde büyüyecek. Avrupa ise grubun her zaman radarında. Afrika son coğrafya.
Rakipsiz ilerliyor!
“Peki 150 limanlık pazarda bu Türk şirketinin karşısında neden derli toplu bir rakip yok?”
Mehmet Kutman ve Emre Sayın ile Londra’da yaptığımız sohbette şirketin CEO’su bu soruyu şöyle yanıtlıyor:
“Dünyada bizim gibi bir örnek yok. Bırakın bir borsada halka açılmayı, halka açılmamış rakibimiz de yok. Yani böyle bir yapılanma yok. Bu acayip bir vizyon. Hiç kimse şu ana kadar bunu yapmayı düşünmemiş. Hep tek tek yönetilmiş bu limanlar. Genelde de devlet otoriteleri veya
Bir Başkan’ın yaptığı ilk dış seyahatler o ülkenin politikasının önümüzdeki yıllarda nasıl şekilleneceğinin hiç şüphesiz önemli göstergesi. Elbette hikayemizdeki Baş Aktör 18 trilyon dolarlık hacmiyle dünya ekonomisinin 4’te 1’ine hükmeden Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Başkanı olunca işin boyutu biraz daha değişiyor. Çünkü bu kişinin izleyeceği yol haritası sadece kendi ülkesini değil, dünyanın geriye kalan önemli bir bölümünün (Türkiye dahil) daha kaderini belirliyor.
ABD Başkanı Trump uzunca sayılabilecek ilk yurtdışı seyahatine iç politikada karmaşanın hakim olduğu bir süreçte çıktı. Seyahatin durakları ise oldukça dikkat çekici. ABD Başkanı’nın rotasında birinci sıra Suudi Arabistan’a ayrılmış durumda. Dün bu ülkeye iniş yaptı. İkinci sırayı İsrail alıyor. Üçüncü ziyaret noktası ise Vatikan...
Trump bu üç ülkenin ardından iki farklı durağa daha uğrayacak ama bunlar kim ABD Başkanı olursa olsun daha önceden planlanan toplantılar. 25 Mayıs tarihinde Belçika’da (Brüksel) düzenlenecek olan NATO toplantısı ile hemen ardından gelen İtalya’daki (Sicilya) G-7 toplantısı.
Bu yüzden biz özellikle seçilen ve herhangi bir toplantı başlığı için temsil zorunluluğu olmayan ilk üç ülkeye
İstanbul turizm gelirinde son iki yıldır düşüş yaşarken en büyük etki Sultanahmet ve çevresinde hissediliyor. Bir dönem 150-200 doların üzerinde geceleme fiyatlarıyla turist ağırlayan oteller 40-50 dolar fiyatlara kadar indi. Cıvıl cıvıl Kapalıçarşı nispeten sessiz, Sultanahmet’e gelen turist kitlesinde önemli değişiklik var. Ama güzel şeyler de olmuyor değil.
Turizmin merkezi Sultanahmet, bugünlerde önemli bir sanat etkinliğine ev sahipliği yapıyor. ‘Sharjah Art Foundation’ tarafından düzenlenen 13. Sharjah Bienali’nin İstanbul ayağı Sultanahmet’teki Abud Efendi Konağı’nda düzenleniyor.
Sürprizlerle dolu
15 aylık bir programla Dakar, Ramallah, Beyrut ve Sharjah‘ta düzenlenen bienalin İstanbul ayağının küratörlüğünü Zeynep Öz yapıyor. 10 Haziran’a kadar devam edecek bu ilgi çekici etkinliğin Sultanahmet ayağı Abud Efendi Konağı’nda gerçekleşiyor.
Ayasofya’ya çok yakın olan bu konak İstanbul’un her an sürprizlerle dolu olduğunu bir defa daha hatırlatıyor. 19. yüzyılın sonunda yapılan konak Suriye kökenli bir tüccar olan Ahmet Abud Efendi’ye ait.
Abud Efendi ve ailesi hem tüccar hem de bürokrat olarak Osmanlı toplumunda önemli yer sahibi olmuş. Sadece Sultanahmet’teki konakları değil,
İsrail ve Türkiye denildiğinde elbette önümüzde bembeyaz bir sayfa durmadığını biliyoruz.
Dönem dönem yakın seyreden ilişkiler, bir anda geçmişteki derin yaraların etkisiyle kopma noktasına gelebiliyor. Bu alışık olduğumuz bir durum. Bizim olduğu kadar İsrail tarafının da bunlara antrenmanlı olduğunu söyleyebiliriz.
Bu dönem iş seyahatleri sıklaştı. Geçen hafta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın da katıldığı Kuveyt’teki iş seyahatinde “Ortadoğu’nun yeni yıldız adayıyla sıcak ilişkiler içine gireceğimiz bir dönemin başlangıcına tanıklık” ettik. Bu yorumu yüzlere yansıyan gülümsemelere göre değil, planlanan dev projeleri hesap ederek yapıyorum. Aynı sıcak havayı İsrail’de de soluduğumuzu söyleyebilirim. Türk tarafı çok rahat, İsrail cephesi çok sıcak. Karşılıklı uyum ve enerji en üst seviyede.
Muhteşem yıl 2016
Dünkü çalışma yemeğinde yanı başımda oturan üst düzey İsrailli bir işadamının dediği gibi, “2016 muhteşem geçti, gerek Türk heyetler, gerekse İsrailli işadamları rekor seviyede temaslara imza attı. Şimdilerde karşılıklı ticaret hacmimiz 4 milyar dolar ama bunu kısa sürede katlarız. Biz yeni dünyada dönüşüm için iddialıyız, gelin bu dünyayı birlikte dönüştürelim.”
Türkiye İhracatçılar
Bir Türk müteahhitlik grubunun yurtdışında tek kalemde imza atacağı en büyük proje olan Kuveyt’teki dev havalimanı projesinin temel atma töreni iki ülke arasındaki ilişkilerin etkisiyle oldukça sıcak bir havada yapıldı.
Kuveyt Emiri El Sabah Türkiye’ye yakın zamanda yaptığı son ziyaretteki ağırlamaya karşılık vererek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı uçaktan iner inmez alanda karşıladı.
Mevcut havalimanının hemen yanıbaşındaki toz bulutlarıyla kaplı dev araziye kurulacak olan 4.4 milyar dolarlık bu yeni havalimanı, gerek bölge gerekse dünya adına eşsiz bir proje olmayı hedefliyor.
Biraz büyük gibi...
1 milyonu Kuveytli, 4 milyon nüfuslu (Ağırlık Hintli, Afrikalı işçi grubunda) petrol zengini Kuveyt için bu havalimanı biraz büyük gibi görünse de, ülkenin bölgedeki iddiası adına projenin önemi büyük!
Havalimanının işletmesine de şimdiden talip olan ve bunu dünkü törende Kuveyt Emiri’nin de bulunduğu salonda ilan eden Limak Holding’in Başkanı Nihat Özdemir tecrübeleriyle oldukça iddialı olduklarını belirtiyor.
Şirket projenin ikinci ayağı olan işletme hakkını da alırsa, Türkiye için bu yatırımın getirisi ballı kaymaklı olur.
Erdoğan’a teşekkür
Geçen yıl kurulan Türkiye Varlık Fonu (TVF), ardı ardına bünyesine kattığı Hazine varlıklarıyla uzun süre gündemden düşmedi. Bugüne kadar gelirlerini Hazine’ye aktaran bu varlıkların bundan sonra ne yapacağının bir türlü net olarak ifade edilmemesi soru işaretlerini de beraberinde getirdi.
Hazine’nin para basan bu varlıklarının bir anda “fon” çatısında toplanması endişeleri artıran husus olmuştu.
Ülkemizin geçmişindeki “fon” temalı olumsuz örnekler düşünüldüğünde, TVF de negatif algı olarak bundan nasibini aldı.
Aradan zaman geçti, kritik referandum süreci atlatıldı. Isınma turlarının ardından TVF’nin yönetim takımı ellerindeki varlıkların değerini çıkardı, gerek içerde gerekse yurtdışında birçok kişi ve kurumla teması hızlandırıldı. 70 kişiye yakın bir kadro Akmerkez’in 11. katındaki Borsa İstanbul’a ait ofise yerleşti. Yeni modeller, kurgular masaya yatırıldı. Piyasalarda hangi enstrümanlarla yer alınması gerektiği araştırıldı. Araştırılıyor...
Ama masadaki soru hâlâ aynı: Eldeki varlıklar ne için kullanılacak ve bu portföy ayrı ayrı değil de voltranı oluşturarak hareket ettiğinde nasıl bir sihirli dokunuşa imza atacak?
Hayalci olmayalım
Üç ay önce bu konuları iyi bilen uluslararası
İstanbul’da son yıllarda adı ‘kentsel dönüşümle’ anılan bölgeler arasında öne çıkan Kartal’ın Belediye Başkanı Altınok Öz, yeni projelerini ve ilçenin geleceğe yolculuğunu anlatmak için bir grup gazeteciyi Büyükada’da ağırladı.
Kartal yerine adayı seçen Altınok Öz, deniz taksiyi andıran hızlı teknesiyle Beşiktaş’a yanaşarak bizi aldı. Yarım saat sonra bu kez Büyükada’ya yanaşırken ‘Neden adadayız?’ sorusunun yanıtını, belediyeye ait tesisi göstererek anlattı:
“Kartal’da eskiden 5 plaj vardı. Özal döneminde sahil yolu yapılınca ilçemizde plaj kalmadı. 2008’de Hac öncesi adaptasyon yeri olarak kullanmak üzere bir kuruluş 276 bin liraya burasını kiralamış. Ancak, düşündükleri gibi işletememişler. 2009’da yeniden açılan ihalede Büyükada’daki tesisi 1.2 milyon liraya Kartal Belediyesi devraldı. Biz de o günden bu yana halkın hizmetine sunduk.”
‘Halk susturdu’
İlk başta, Büyükada’daki tesisi almalarına Kartal Belediye Meclisi’ndeki CHP’lilerin de karşı çıktığını hatırlatan Başkan Altınok Öz, “Önce kendi partime mensup üyelerden tepki oldu. AK Partili üyeler 4 yıl eleştiriyi sürdürdü. Ama sonra halk memnun kaldı, herkes sustu” ifadelerini kullandı.
Büyükada’da Kartal Belediyesi’nin uzun