Öyle "çağdaşım" demekle, çağdaş olunmadığı bir kez daha görüldü.
Kayserispor'un müstafi Teknik Direktörü Çağdaş Atan, İstanbul sevdasına, Başakşehir umuduyla, bir kalemde ekibini yolda bıraktı. Gerekçe, kulübün transfer yasağı... İmiş! Sanki yeni bir durum, sanki yeni bir gerekçeymiş gibi...
Kayserispor Başkanı Ali Çamlı'nın da çilesi! Kulüp başkanı değil, futbolun sorunlarını çözmeye çalışan bir hukukçu gibi... Beşiktaş ile Onur Bulut konusunda davalaştı, Çağdaş Atan ile şimdi de Uyuşmazlık Çözüm Kurulu'nda karşı karşıya kaldı.
Bir yandan transfer yasağını kaldırmak için uğraş, diğer yandan hocayla vedalaş...
Halbuki Çağdaş Atan, Kayserispor'da yaptıklarıyla teknik adamlık anlamında 1-0 öne geçmişti. Ama karakter müsabakasında, golsüz giden maçta 1-0 geriye düştü.
Aslında, emeklemekten kurtulup yürümeye çalışan genç bir teknik adam olarak, "çağdaşlık" ile "çağdışılık" arasındaki ince çizgiyi gösterdi bize...
Belki, kendine göre haklı
Türkiye'nin takım sporlarında gurur tablosu olan bir branş var; voleybol...
Filenin Sultanları'nın en son Avrupa Şampiyonu apoleti, 7'den 70'in herkesin gururla omuzuna konarken, spor aleminde birçok kişi, eminim ki voleybolun futbola nasıl yansımaları olabileceği konusunda kafa yormuştur. En kolay yolu da, bir dönem Türkiye Futbol Federasyonu Yönetimi'nde bulunan, Türkiye Voleybol Federasyonu Başkanı Mehmet Akif Üstündağ'ın, yeşil sahalara yakıştırılması...
Allah'ı var, Üstündağ da her yere yakışır doğrusu. Ama taşıma suyla değirmen döner mi? İyi işleyen dişli, başka makineyi düzgün çalıştırabilir mi?
Ya nasıl olacak?
Kadınlar Voleybol Ligi'nde de, Erkekler Voleybol Ligi'nde de, banka takımlarının üstünlüğü biliniyor. Her ne kadar büyük kulüpler, "Neden bu bankalar voleybola yatırım yapıyor ki?" diye hayıflansalar da, özellikle, kadınlarda Vakıfbank, erkeklerde de Ziraat Bankkart ve Halkbank, voleybola damgasını vuran ekipler arasında...
Ayrıca, Fenerbahçe'de Opet'in ağırlığı, yine filede Eczacıbaşı'nın destansı varlığı, buradaki rekabeti inanılmaz boyutlara
Tabii ki Beşiktaş Başkanı Ahmet Nur Çebi'nin idolü Süleyman Seba olacak. Tabii ki, Çebi, Seba gibi olabilmek için uğraşacak.
Kulüp içi mengene, transfer prangası ve sosyal medya kıskacı dayatmasında, basının karşısına çıkmak zorunda kalan Çebi, daha sözün başında, "Seba olabilmek" ile ilgili, duygu dolu ifadeler kullandı ve anısını aktardı.
Ne demişti bugünün Beşiktaş Başkanı?
"Süleyman Seba vefat ettikten sonra baş tacı yapıldı. Seba, 'Sen bana benziyorsun ve Beşiktaş’ın haklarını koruyacak başkansın, inşallah sonun bana benzemez' dedi. Seba’ya benzemeye gayret ediyorum. İnşallah sonum ona benzer de kıymetimiz ayrıldıktan ya da vefat ettikten sonra anlaşılır."
Bu sözlerin ardından insan ister istemez şunu düşünüyor; Seba'nın geleceği görmedeki ustalığını, kulübü yönetim şeklinde hatırlıyoruz. Ama bu kadar ileriyi görmesini de, doğrusu takdir etmek gerek!
Yoksa 2014'te vefat eden Süleyman Seba, 2019'da başkanlığa oturan Çebi'ye, "Sen bana benziyorsun ve Beşiktaş'ın haklarını koruyacak başkansın" demesini başka nasıl yorumlamak gerekir?
Ama
Kulüplere gönül vermek bir sevda işidir. Yönetimlerin içinde de yer almak öyle...
Ama bazen işler kişiyi öyle bir yere götürür ki, kalbinin en derininde bulunan takım yerine, başka bir kulüpte yer bulursun. Tıpkı Eyüpspor Başkanı Murat Özkaya gibi... Özkaya'nın Galatasaray sevgisini bilmeyen çok azdır. Takımı play-off'ta Süper Lig'i kaçırsa bile o, Galatasaray ile birlikte şampiyonluk kutlamalarına katılmaktan hiç çekinmedi. Kim görürse görsün, kim ne derse desin, maddi-manevi Cim-Bom'un hep yanındadır Özkaya...
Ama her şey legal yoldan olmalı değil mi?
Para mı vereceksin? Usulüne uygun... Transfer mi yapacaksın? Gerektiği şekilde... Galatasaray'ın yanında mı bulunacaksın? O zaman tribünde...
Ancak sarı-kırmızılıların Trabzonspor ile yaptığı maçta aşağıda radara yakalandı Özkaya... Cim-Bom adına akredite olan Mustafa Erhan Kaplan'ın kartını kullandı Eyüpspor Başkanı... Ve, temsilci raporlarıyla Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu'na sevk edildi.
"Belgelerin haksız kullanımı" ile ilgili Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu'nun
'Adalet' her yerde, her zaman geçerli bir durum...
Futbolda da lazım, aile arasında da, sosyal hayatta da, iş yaşamında da... Kulüp içi "adalet" de çok önemli... Bunu hakemlerden bekleyen yöneticiler, dönüp bir bakıversinler; "Ben bunu sağlıyor muyum?" diye...
Torreira özelinde ortaya çıkan son tartışma, birçok kulüpte de aynı aslında... Ne diyor Erman Özgür, Galatasaray'daki maaş adaletsizliğinden dem vuruyor, Uruguaylı futbolcunun da bundan rahatsız olduğunu söylüyor. Olimpija karşısında gördüğü kırmızı kart da üstüne tüy dikti.
Evet, yıldızlar çok kazanır; tabii ki onların diğerlerine göre bir artısı vardır. Ancak, hassas teraziyi dengeleyemedin sürece, vay haline...
Kayserispor maçında en çok kim arandı? Torreira... Ne alıyor? 2 milyon 750 bin euro... Icardi'ye 10, Tete'ye bir o kadar veriyorsan, aradaki bu fark ne? Kerem'i Torreira'dan çok daha fazla ayrı tutuyorsan, "adalet" bunun neresinde?
Sakın ola, bunun sadece Galatasaray ile bittiğini zannetmeyin. Daha dün Beşiktaş'ta Cenk Tosun ile Salih Uçan'ın
Kulüpler Birliği Vakfı'nın toplantıları öyle bir hal aldı ki; içeride konuşulanların dışarıya sızması ya da yanlış sızması, camiaları karşı karşıya bıraktı.
Saha içi için yapılanlara alıştık ama, masa başındakilere asla... Futbol bırakıldı, kulüplerin şampiyonluk yıldızları, başkanların hitabetleri konuşulur oldu. Kime faydası varsa?
Türkiye Futbol Federasyonu, "Komisyon kuracağız" derken, Galatasaray, "Sakın ha!" diyebiliyor. Oysa, "Komisyonda kimler olacak?" diye sormuyor, soramıyor. Sadece onlar mı? Siz, biz, kamuoyu, yöneticiler, kulüp başkanları bile, "Komisyonda kimler var?" demiyoruz, diyemiyoruz.
Korku şu; ya komisyondan Fenerbahçe için olumlu bir cevap çıkarsa...
Doğruyu değil, korkuyu içimizde büyütmek gibi bir vazifemiz var! Gerçeklere değil, renklere bakarak konuşmamız var.
* * *
Ya Galatasaray Başkanı Dursun Özbek'in, hitabetiyle ilgili tartışmalar... Evet, liderler aynı zamanda hatip olur. Ama o, siyasi liderler için geçerli... Rahmetli Süleyman Ağabey (Seba) kamera karşısında kısa, öz, kelimeleri seçerek konuşurdu. Ancak, meramını anlatırken,
Bu tür konular oldukça sıkıntılıdır. Duygusallıkla profesyonellik arasında sıkışıp kalır insan...
Durum aynı olmasa da, Beşiktaş, Galatasaray'ın Omar Elabdellaoui benzeri bir sıkıntının içerisine girdi. Şöyle bir hatırlayalım; Omar, evindeki yılbaşı eğlencesinde, elinde patlayan havai fişek ile yaralandı, aylar boyunca sarı-kırmızılılara fayda sağlayamadı. Sonra ne oldu? Mukavelesini feshetmek isteyen Galatasaray ile önce FIFA'lık oldu, ardından da, CAS'ta haklı bulundu. O hastalık sürecindeki desteği sağlayan, yardımı yapan Cim-Bom, paşa paşa tazminatı ödemeye mahkum oldu.
Şimdi sınav zamanı Beşiktaş'ta! Emrecan Uzunhan, yaşadığı bir trafik kazasının ardından saldırıya uğradı. Bağlarının zarar görmesi nedeniyle yapılan operasyonla futbol sahalarından 4-6 ay arasında uzak kalacak.
Şimdi gelelim işin spor sahasındaki tarafına... Beşiktaş bu süreç içerisinde, sözleşmenin gereklerini yerine getirecek midir? Tüm ödemeleri gerçekleştirirse, bu parayı saldırgandan isteme hakkına sahip midir? Ya da kulüp bu bedeli karşılamazsa, Emrecan şahsi olarak maaşını saldırgandan tahsil etme yoluna gidebilir mi?
Duydunuz değil mi? Suudi Arabistan'ın Al Hilal Kulübü, Mbappe'nin bonservisine 300 milyon euro, kendisine de 700 milyon euro önermiş. Şaşırmayın; bir yıllığı 1 milyar euro...
Sergej Milinkovic-Savic, Ruben Neves ve Kalidou Koulibaly'ye takım arkadaşı olması istenen Fransız golcünün, ne diyeceği bilinmez, ancak, Türkiye'de de bazı kulüpler, Al Hilal'e heveslendi, Türkiye piyasasının üzerinde transferler geldi.
4 büyüklerin bankalar konsorsiyumu ile yaptığı anlaşmanın, Türk futboluna yansımalarının çok fazla olacağı düşünülüyordu. Neden - di'li geçmiş zaman kullanıyorum. Çünkü, görünen, izlenen, hayretle takip edilen bir transfer dönemi yaşanıyor.
"1 Haziran'dan itibaren hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" deniliyordu. Hakikaten de hiçbir şey eskisi gibi olmuyor. "Harcama" diye limitlerdeki esneklik ya da kağıt üzerindeki tabiriyle "sapma payı", kulüplerin de yoldan sapmasına yol açtı.
"Sponsor, sponsor" diyerek, elindeki değerleri satıp yapılan transferler, tabii ki taraftarın gönlünü hoş edecek. Popüler