Türk futbolu için yeni bir dönem başlıyor.
Fenerbahçe, satışlardan gelen konforla(!) önce Dzeko'yu getirdi, ardından da Tadic'i... Bunları geçtik, Szymanski için 9 milyon 750 bin euro verildiği açıklandı. Yani, Arda'nın yarı parası Dinamo Moskova'ya uçtu. Kent, zaten "en eski" yeni...
İsimlerin güzelliği ve özelliği, ligimizi ne kadar renklendireceği bilinmez ama Fenerbahçe'nin kasası için ciddi anlamda sarsıcı...
Hele Galatasaray...
Gelin küçük bir hesap yapalım. Küçük dediğime bakmayın ha, dev bir şey... Ve yine gelin sadece Icardi'yi konuşalım.
Alındığında, 10 milyon euro olacağı konuşuluyor, Arjantinli yıldızın yıllık parası... Ama toplam yükümlülükler tam bir vicdan yarası...
3 yıllık sözleşme yaptın, eder 30 milyon...
Komisyonu mu? Bilemiyorum ama, en az 5 milyon... Resmi menajerine, eşine, babasına, çoluğuna, çocuğuna... Giydir babam giydir! Alacağı 30 milyonun gelir vergisi, yüzde 40'tan eder 12 milyon... Paris Saint Germain'e de bonservis için verilecek 10 milyon euro...
Fenerbahçe, geçen sezon Kim Min-Jae'yi satarak, sezonu mali anlamda kurtardı. Bu kez de Arda Güler ile nefes alacak. "Suni teneffüs" böyle bir şey...
Bakmayın siz, "Arda Güler bizi istemedi" diye hayıflandıklarına... İçin için, kıs kıs gülüyorlar belki de... Oysa, eldeki değerli taşlar bir bir eksilirken, yenileri de gelmeli...
Gençlerbirliği, satıştan alacağı paya karşılık, paket anlaşmayla 2.5 milyon euroya tav olmuştu. Transfer yasağını kaldırdı, rahatladı. Oysa bugün olsa, bu rakam en az 4 milyon euroya ulaşacaktı.
Buna rağmen Gençlerbirliği, Arda'nın transferinden bir bedel alacak. Neden?
Fenerbahçe'nin Kamuyu Aydınlatma Platformu'na yaptığı açıklamayı hatırlıyor musunuz? "FIFA talimatları gereği doğacak olan dayanışma katkı bedelleri Real Madrid CF tarafından ödenecektir" yazıyordu. FIFA'nın talimatında, "Dayanışma mekanizması" olarak tanımlanan bu durum, oyuncunun bonservis bedeli karşılığında transferi durumunda, bunun yüzde 5'ini 12-23 yaş arasında bulunduğu eski kulüplerine dağıtılmasını hükmediyor.
Yani Gençlerbirliği, oyuncusunu gönderdiği 20 Şubat 2019
Bilindiği gibi, Türkiye Futbol Federasyonu, Süper Lig'deki futbolcuların uygunluğunu yeniden belirledi. Yapılan değişiklikler, bir anda Galatasaraylı Yusuf Demir ile Beknaz Almazbekov'a indirgendi.
Ne diyordu kuralda? 14 yabancıya ek olarak, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan vatandaşı olan, en fazla bir futbolcu ve başka ülke milli takımlarını seçen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı veya bu haklara sahip mavi kartlılara bir kontenjan daha açıyordu.
Gelin bir fikir cimnastiği yapalım... Sizce, soydaşlarımıza verilen ayrıcalıkta, bir eksiklik yok mu?
2021 yılında, Nihat Özdemir'in başkanlığı döneminde, Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi (Türk Konseyi), ülkelerinin futbol federasyonları arasında işbirliği anlaşması imzalandı. Anlaşmaya imza atan ülkeler arasında, özel turnuvalar, maçlar ve birlikte kamplar düzenlenmesi, altyapı, eğitim, hakemlik ve gelişim programları başta olmak üzere birçok sportif konuda ortak çalışmalar yapılması kararı alındı.
Hangi ülkeler vardı bu konseyde? Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan,
Arda Güler gibi bir yetenek, sadece Türkiye'ye değil, Avrupa, hatta dünya futboluna nadir gelir. Küçük Alex demek hafif kalır, küçük Messi lakabını -böyle giderse- rahat alır.
Akıllı olursa dünya devleri, Fenerbahçe'nin önünde kuyruk olur. Sözleşmesinde, "17.5 milyon euroya serbest kalır" maddesi varken, daha birçok kulübün ağzı sulanır.
Ancak Ümit Bey var ya Ümit Güler... Yani baba Güler, biraz akıllı davranırsa, herkesin yüzü daha çok güler.
Ham meyveyi koparmayın dalından... Futbol lezzetine, nefasetine doyum olmayacak Arda'ya kıymayın, ne olur.
* * *
Sana gelince Arda...
Senin yaşında yurt dışına gidenleri bir düşün...
Türk futbolunda her şey tamam, bir Süper Lig A.Ş. eksik! Ne diyor Kulüpler Birliği Vakfı Başkanı Ali Koç, Avrupa'daki Premier Lig örneğini vererek, İngiltere'de futbolu kulüplerin yönettiğini, diğer ülkelerde ise, katılımcı olduklarını dile getiriyor.
Bu nerede konuşuluyor?
Kulüpler Birliği Vakfı'nın toplantısında... Kulüpler olarak daha kendi aralarında birlik olamamış bir vakıfta, her şey tamam, bu eksik!
Hadi gelin sesli düşünelim;
Kulüpler, naklen yayın paylarını nasıl bölecek? Sonuçta, paylaşımda şampiyonluk sayısı önemli değil mi? Mesela, Fenerbahçe, "28 şampiyonluğum var" dediğinde, Galatasaray ya da Beşiktaş ne kelam edecek?
Örneğin; deprem sonrasında Kulüpler Birliği Vakfı toplandı. Burada birlik çıkacak mıydı? Çoğunluktan "hükmen" kararı çıktı, Beşiktaş, "oynamıyorum" diyerek küsüp bıraktığında ne olacaktı?
Veya; MHK Başkanı'nın kim olacağı konusunda, kulüpler arasında bir konsensüs yaşanır mı? Fenerbahçe Başkanı ve Kulüpler Birliği Vakfı'nın başı Ali Koç, "Lale Orta devam etsin" derse, kaç kulübü
Sivasspor'un amblemini, bir çırpıda hatırlayanınız var mı? İki tane S harfinin iç içe geçmiş halinin üzerinde, üç yıldız bulunuyor.
Ya Bursaspor'un logosundaki 5 yıldızı anımsayan...
İkisinde de yıldızlar bol... Tıpkı Fenerbahçe'nin gelecek yıl kullanacağı ya da kullanmak istediği logoda olduğu gibi...
Bu iki kulübün logosundaki yıldızları, Fenerbahçe'ninki ile özdeşleştirmek kimin aklına gelirdi? Avukat Fatih Şaşıoğlu'nun, sosyal medyası var da, haberimiz oldu. Şaşıoğlu, paylaşımına şöyle bir yorum getiriyor:
"Logoda yıldız kullanımını yasaklayan talimat hükmü yoktur. Fenerbahçe, önümüzdeki sezon 5 yıldızlı yeni logosu ile müsabakalara katılım sağlayabilecektir. 5 yıldızlı logonun üzerine TFF tarafından şampiyonluklar için sağlanan 3 yıldızın eklenmesi bir zorunluluk değil, tercihtir. Dolayısıyla Fenerbahçe böyle bir olumsuzluk yaşamayacaktır."
Doğru, bunu engelleyen bir talimat maddesi bulunmuyor. Ancak şampiyonluk yıldızları için bir madde mevcut:
"En üst profesyonel ligde şampiyon olmuş kulüpler, her 5 şampiyonluk için
Süper Lig'de en başarılı teknik direktör kim?
Böyle bir anket yapılsa, yoğunluk ve de çoğunluk, Galatasaray Teknik Direktörü Okan Buruk etrafında birleşir. Neredeyse şampiyonlukla kucaklaşacak bir takımın hocası olmasından dolayı, kimse, ne Ziraat Türkiye Kupası'ndan elenmesinden söz eder ne de kaybedilen puanlardan... Bana da sorsalar, fanteziye kaçmazsam eğer, "Okan Buruk" derim.
Ama Galatasaraylılar’ın gönüllerinden hiç kabul etmeyeceği, rahatsızlık verecek bir senaryoya gidelim. 30 Mayıs'ta Ankaragücü, Cim-Bom'u sahadan silecek, Fenerbahçe de 4 Haziran’da Ali Sami Yen'de ezeli rakibini dize getirecek. Üstüne üstlük, Kadıköy ekibi bir de Ziraat Türkiye Kupası'nı da müzesine götürecek.
Ya da başka bir senaryoyu uygulamaya koyalım.
Galatasaray, Ankaragücü ile berabere kalırken, Fenerbahçe, Antalyaspor'u 1-0 ile geçer; şampiyonluk, Galatasaray-Fenerbahçe derbisine kalır. Ve öykü bu ya, Fener bu karşılaşmadan 3-0 galibiyetle ayrılır. Dolayısıyla Cim-Bom ikili averajın avantajını kaybettiği gibi, genel
Türk futbolunun "en garibanları" teknik direktörlerdir. Ne kimseye yaranır ne de yönetimler arkasında durur...
Bunları demeyi çok isterdim. Çünkü bu sözlerin hakikat payı muhakkak vardır, ancak suçun büyüğü yine de onlardadır. Sözleşme gereği aldıkları, yanlarına kar kalır. Birçoğu, attıkları imzanın ardından, "Gönderirlerse göndersinler. Ben paramı alırım" mantığındadır. Kendi transfer ettiklerini oynatmaya can atarlar ama eldeki malzemeyi kullanamayan yine onlardır.
Buna rağmen...
Yıpranmışlık, en kolay onlar için geçerlidir. Yoksa, 5 yılda 10 hoca değiştiren bir başkan, hala görevde olabilir, hala da sonuncuyu gönderip yenisini getirmeyi düşünebilir miydi?
Ya da, -ne kadar yetenekli ve süper olsa bile- Arda Güler, hocasına el hareketi yapabilir miydi? Arda'yı, 7'den 70'e sevmeyen var mı? Futbolunu övmeyen var mı? Ama, "zeki-çevik-ahlaklı" olması için dua edilen 18'lik delikanlı, Beşiktaş maçında aldığı çakma penaltıyla ya da aldattığı hareketle, ilk sabıkası kayda alındı. Trabzonspor karşılaşmasında, hocasına yaptığı el