Galatasaray Divan Kurulu, her zaman için, sarı-kırmızılıların "demokrasi meydanı"dır. Bundan önceki bazı başkanlar, kendilerine yapılan eleştirileri, zaman zaman fevri tavırlarıyla karşılasa da, Galatasaray Başkanı Dursun Özbek, kızsa da, belli etmiyor. Belli etse de hakaret etmiyor. Elinden geldiğince, bazen teğet geçerek usta manevralarla sıyrılsa da, elinden geldiğince cevap vermek istiyor.
Hakkını teslim etmeli...
Ancak, futboldaki iyi sonuçların büyüsüne kapılarak, "lay lay lom" içinde bulunanların göremedikleri, buradaki üyelerin gözünden kaçmıyor. Çünkü, derslerini çalışıp öyle geliyorlar.
Mesela Divan'ın kıdemli üyesi Hayri Kozak... Bizim de bilmediğimiz, kamuoyunun da gözünden kaçanları, dün kürsüye çıkarak birer birer anlattı. Bu rakamlardan kendisinin sorumluluğu içinde olduğunu söyleyerek, şöyle dedi Kozak:
"Bu sezon transfer edilen yabancıların maliyet ve yükümlülüğü; 87 milyon euro... Yerlilerin ise 24 milyon euro...
Toplamda 111 milyon 67 bin 700 euronun Türk Lirası
En son söyleyeceğimi, şimdi belirteyim. Bu yazı, ne bir menajerin PR'ı ne de onunla ilgili bir güzellemedir. Yıllardır yaşananların bir toparlaması ve bugüne yansımasıdır.
Mauro Icardi, Dries Mertens, Lucas Torreira ve son olarak da Nicolo Zaniolo... Dördü de, Galatasaray'ın birer yıldızı... Ancak dördünün ortak özelliği; İtalyan menajer George Gardi'nin aracılığıyla Türkiye'ye gelmiş olması...
Peki kim bu Gardi?
Bir dönem isimlerini duyuran Giovanni Becali, Jorge Mendes, William Davila gibi yabancı menajerlerin ardından, bugün Türkiye'de hakimiyetini hissettiren bir isim... Ülkemize Mario Gomez, Samuel Eto'o, Samir Nasri, Marek Hamsik, Gervinho, Peres gibi isimleri kazandıran George Gardi'nin Türkiye'de anlaşamadığı bir isim var; o da Fenerbahçe Başkanı Ali Koç...
İtalyan menajerin Koç ile yollarının kesişmesi, Eljif Elmas'ın transferi sırasında oluyor. 2019'da Fenerbahçe ile karşı karşıya gelen Gardi, Ali Koç'a şu ifadeleri kullanır:
"Bugüne kadar en yüksek bonservis kazancınız nedir?"
Ali Koç, "16 milyon euro" olduğunu söyler.
İtalyan menajer, ona bakarak,
Ağır bir yumruk gibi geldi suratımıza Basel yenilgisi...
Halbuki ne hayaller kurmuş, 4 takımımızla birlikte Avrupa'ya hükmedeceğimizi düşünmüştük. Kim bilir, belki de Konferans Ligi'nde; "Bir final olabilir mi acaba?" diye, Abdullah Avcı ile birlikte hülyalara dalmıştık.
Avcı tabii ki, Trabzonspor Teknik Direktörü olarak, bize göre daha büyük rüyaların peşindeydi. Bu da gayet doğaldı. Ancak hayaller Avrupa, gerçekler Akyazı oldu.
Ama Allah'ı var, zaten Avcı, daha maç öncesinde yüreğimizi hoplattı. Eren Elmalı varken, Larsen'i sol bekte oynattı. Denswil olsa, yine amenna... Ama genç Arif Boşluk bile oynayamadı.
Peres kulübede otururken, Bartra'nın sağ bekte olmasını sağladı. Böyle olunca, stoperde de yine lige göre farklı bir ikili sahaya çıktı. 5 gol yenilen Antalya maçının ardından kulübeye hapsolan Doğucan Haspolat, Basel karşısındaki iki karşılaşmada da ilk 11'de görev yaptı. Nedense...
Sanırsınız, "Football Manager" oynuyordu Abdullah Hoca...
Hocam, hazır elin değmişken, Uğurcan'ı da forvette bir denesen! Ya tutarsa...
Deus 'Bu işi yapabilirim' havası verdi
Bizde adettir, herkes popoya göre don arar, biz dona göre bulmanın telaşına gireriz! Tolunay Kafkas ile yollar ayrıldı ya, şimdi Ümit Milli Takımı'na, "Nasıl bir hoca alırız?" telaşı başladı. Arda Turan ismi bile ortaya atıldı; hem de kadrolarıyla birlikte(!); Hakan Balta, Uğur İnceman, Barış Özbek, Hakan Ünsal, Bayram Bektaş ve İbrahim Toraman varmış! Gerçi bu listedekilerin bir kısmı, "Ne alaka" diye tepkisini ortaya koydu ama, Arda Turan ile ilgili papatya falları açılmaya başladı.
Son depremde, müteahhitler ile onları denetleyenlere itirazlar vardı. Önüne gelen müteahhit olmuş, yok bunları kontrol edenler bazı şeylere göz yummuş! Ne farkı var teknik direktörlükten? Diploması bile olmayan bir isim, yetkin olup olmadığını denetleyecek olan Türkiye Futbol Federasyonu'nun gündemine gelebiliyorsa, bravo! Teknik direktörlük bugün müteahhitlikten çok daha kolay... Giydin mi sırtına birkaç kez milli forma, ondan sonra kendini yorma!
En büyük apolet, milli oyuncuların kariyeri... Saygı duyulmalı... Ancak, iş kariyerde bitiyor olsa; Gheorge Hagi bugün 2
Futbolun sadece futbol olmadığı bir ortamda bir aradayız.
Henüz yeni Merkez Hakem Kurulu'na bile alışamadık! Liderlikmiş, ikincilikmiş yok bilmem ne hesaplarıymış, bugün her şeyin ayıp saydığı bir pozisyon...
Beşiktaş Başkanı Ahmet Nur Çebi, neden linç yedi? Bir radyo kanalına yaptığı, kalan maçların hükmen olmaması konusundaki açıklamasından...
Şimdi birkaç soruyu arka arkaya sıralayalım. Söyledikleri ayıp mıydı? En azından zamanlama açısından yakışıksızdı. Futbol için zararlı mıydı? Tartışılmasına bile müsaade etmediler. Bugün alınan karar yanlış mı? En azından kamuoyu vicdanı kabul ettiğine göre, doğru... Yarın bir kulüp bunu Tahkim Kurulu'na götürür mü? Bence mümkün değil...
Ancak birçok popülist tartışma içerisinde herkesin atladığı, birçok kişinin tartışmayı bile kendinden uzak tuttuğu bir karar var. Ligden çekilecek (Hatay, Gaziantep gibi) takımların yabancıları için, Türkiye Futbol Federasyonu ek bir kontenjan sağlayacak, 14 yabancı dışında, bu takımlardan iki isim gelebilecek.
Ancaaak, buradaki nüans, gelecek
"Arda Güler neden oynamıyor" öyle mi?
"Fenerbahçe'nin en değerli ismi kenarda mı otururmuş", öyle mi?
Bunun günahı da, vebali de, ne Teknik Direktör Jorge Jesus da ne de teknik heyetten başka birinde...
Başta Kulüpler Birliği Vakfı başkanlığının koltuğunda oturan Ali Koç ile diğerlerinde...
Geçen sezon tamamlandıktan sonra, Süper Lig statüsünü yazacak olan Türkiye Futbol Federasyonu yetkilileri, bu sezon işleyecek çok önemli bir maddeyi, -kulüplerin isteğiyle- iptal etti.
Bu "günah" on kere, yüz kere, bin kere hatırlatılsa da, kulüpler, "Biz ne yaptık?" demez, o başka... Ama gençlerin elinden alınan mı, yoksa çalınan mı desek, ilk 11 forması, belki de, çok hakkı olmadığı düşünülen bir yabancıda...
Ne diyordu 2022-23 sezonuna yönelik düzenlenen, sonra da iptal edilen maddede:
İlk on birde, 15-21 yaşları arasında en az 2 sezon veya 24 ay kulüpte yer alan, 01.01.2001 ve daha sonra doğmuş bir futbolcunun bulundurulması zorunludur. Bulundurulmaması halinde hükmen mağlubiyet kararı verilir.
Futbol, sadece futbol değil... Yöneticisi, teknik heyeti, hakemi, futbolcusu, her biri etten-kemikten oluşan bir insan sonuçta... Para, elbette profesyonel oyunda en büyük faktör ama, futbol aktörlerinin de duygu derinlikleri, duyarlılıkları olacak.
Zaten kulüplerde transfer döneminde yöneticiler de demezler mi; "Sadece futbolculuğuna değil, karakterine de bakıyoruz" diye... Gerçi ligimize o kadar "karaktersiz" futbolcu geldi ki, hadi bunlara da "iş kazası" gözüyle bakmak gerek...
Transfer yarın başlıyor ya, kulüpler için çeşit çeşit isimler yazılmaya başladı. Bu mali sıkıntıda ne kadarı alınır, ne kadarı alınmaz göreceğiz ama Beşiktaş için öyle bir isim söyleniyor ki, herhalde yanlış olmalı diye düşünmekten, insan kendini alamıyor.
Vincent Aboubakar... İki dönem Beşiktaş'ta görev yaptı. İlkinde Porto'dan kiralandı, ikincisinde bedelsiz olarak siyah-beyazlıların kapısına dayandı.
Büyük futbolcu mu? Çok büyük golcü... Ancak, siyah-beyazlılara "attığı çalımla" kalbini kırdı. Kartal'ın şampiyon olduğu ikinci
Zarafet, nezaket, asalet... Tüm güzel özellikleri bir arada toplamış Nuri Şahin...
Hocalığını beğenirsiniz, beğenmezsiniz; teknik direktör olup olamayacağına karar veremezsiniz, ancak "adam"lığın tüm niteliklerini bir araya getiren bir figür olduğunu da göz ardı edemezsiniz.
Fenerbahçe maçında -doğru ya da yanlış- canı yanmış, sahadan "sıfır" puanla ayrılmış, fakat yeşil zeminde nabzı "Nirvana"ya dayanmış oyuncularına kalkan oldu Antalyaspor Teknik Direktörü...
O sinir harbinden çıkıp, basının karşısında da "ders" verdi, Nuri Şahin... Biliyordu ki, itiraz etse de, bir şey değişmeyecekti, VAR kayıtları yayınlansa da, giden puan geri gelmeyecekti. Bunu da, açık açık dillendirdi genç teknik adam...
Başkalarının yaptığı gibi, yarınlar adına psikolojik bir baskı kurmanın telaşı içerisine düşmedi. "Bunun diyetini alırım" gibi bir çaba içerisine de girmedi.
Nuri Şahin'in yaptığı, iyi bir fair-play dersi, centilmenlik hevesi değildi. Onun doğal bir refleksi olmalıydı. Aldığı kültürün yansıması, karakterinin bir aynasıydı.
Lütfen; Fatih Terim, Şenol Güneş,