Ezeli rekabet mi?
Kulüpler Birliği Vakfı'nın toplantıları öyle bir hal aldı ki; içeride konuşulanların dışarıya sızması ya da yanlış sızması, camiaları karşı karşıya bıraktı.
Saha içi için yapılanlara alıştık ama, masa başındakilere asla... Futbol bırakıldı, kulüplerin şampiyonluk yıldızları, başkanların hitabetleri konuşulur oldu. Kime faydası varsa?
Türkiye Futbol Federasyonu, "Komisyon kuracağız" derken, Galatasaray, "Sakın ha!" diyebiliyor. Oysa, "Komisyonda kimler olacak?" diye sormuyor, soramıyor. Sadece onlar mı? Siz, biz, kamuoyu, yöneticiler, kulüp başkanları bile, "Komisyonda kimler var?" demiyoruz, diyemiyoruz.
Korku şu; ya komisyondan Fenerbahçe için olumlu bir cevap çıkarsa...
Doğruyu değil, korkuyu içimizde büyütmek gibi bir vazifemiz var! Gerçeklere değil, renklere bakarak konuşmamız var.
* * *
Ya Galatasaray Başkanı Dursun Özbek'in, hitabetiyle ilgili tartışmalar... Evet, liderler aynı zamanda hatip olur. Ama o, siyasi liderler için geçerli... Rahmetli Süleyman Ağabey (Seba) kamera karşısında kısa, öz, kelimeleri seçerek konuşurdu. Ancak, meramını anlatırken, "Şeyi, şey ederseniz şey olur" derdi, herkes anlardı! Seba kötü bir başkan mıydı?
İki başkanın karşılıklı tartışmasını, "münazara" gibi görüyor 2. Başkan Metin Öztürk... Yanlış... Dursun Özbek pekala kendi fikrini anlatabilecek eğitim ve gelişkinlikte...
Üstelik, bundan Fenerbahçe'ye ne?
* * *
Saha içindeki "ezeli rekabet"in geldiği hale bak; yani, ağır olmasa "ezeli rezalet" denir ama iki tarafa da yakışmaz.
Bırakın taraftarı kaşımayı, sosyal medyayı gazlamayı... Bırakın ateşe körükle gidip, bazı defoları makyajlamayı...
Hani, VAR kayıtları açıklansın diyordunuz ya... Var mısınız, Kulüpler Birliği Vakfı'ndaki konuşmaları bir kamerayla kayıt altına almaya, içeride tartışılanları tutanakla yayınlamaya?
O zaman görsün herkes, kimin ne kadar hukuka bağlı olduğunu, arka kapıyı çalıp akıl almaz talepler bulunduğunu...
RTÜK eksik kalır
Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Büyükekşi'nin, geçen hafta Ankara'da bir dizi ziyaretleri oldu. Ancak en büyük ilgiyi, RTÜK (Radyo ve Televizyon Üst Kurulu) Başkanı Ebubekir Şahin ile yaptığı görüşme buldu.
Televizyonlarda, radyolarda yapılan, "hakaret boyutuna varan" eleştiriler(!) ele alındı, bunlara karşı alınabilecek tedbirler konuşuldu.
Evet; önlem için RTÜK bunların bir ayağıydı. Ama yeterli olur mu?
Mesela; maçın hemen ardından yöneticilerin yaptığı konuşmaların denetimini kim yapacak? Bunları veren televizyon ve radyolara müeyyide ne olacak?
Örneğin; youtube kanalı olarak ortaya çıkan, "ne kadar tıklanma, o kadar reklam" prensibiyle çalışıp, bırakın üç kişinin bir araya geldiği, oturup tek başına taraftara "gel-gel" yapanlar ne olacak? Mahkemeler bile hala, "sosyal medya"nın medya olarak sayılıp sayılmayacağını tartışırken, onlara yaptırım nasıl uygulanacak?
Gazetelerinde köşe yazanlar, internet sitelerinde yer bulanlar, "Taraftar böyle istiyor" diyerek, yazılarını, tuttuğu takımın renklerine bulayanlar ne olacak?
Sahi, bizim 6222 sayılı bir yasamız vardı, değil mi?
MADDE 22: Sporda şiddeti teşvik edecek şekilde basın ve yayın yoluyla açıklamada bulunan kişilere, fiilleri suç oluşturmadığı takdirde, beş bin Türk Lirasından elli bin Türk Lirasına kadar idari para cezası verilir. Fiillerin spor kulübü veya federasyon yöneticileri tarafından işlenmesi halinde, birinci fıkra hükmüne göre verilecek ceza beş katına kadar artırılır. Fiilleri işleyen kişiler, ayrıca idari tedbir olarak spor müsabakalarını seyirden yasaklanır. Fiillerin, haber verme ve eleştiri hakkının sınırları aşılarak yayımlanması halinde, ilgili basın ve yayın organının işleticisi olan gerçek veya tüzel kişiye, yüz bin Türk Lirasından beş yüz bin Türk Lirasına kadar idari para cezası verilir.
Hadi var mısınız?
Özel uçakların parası bile daha fazladır
Gözümüz, gönlümüz bugün Galatasaray'dan yana... Cim-Bom'u tutmasak da, Galatasaraylı olmasak da, bugün hep bir ağızdan, ülke puanı açısından, "Cim Bom Bom" haykıracağız. Tıpkı, 1-2 gün sonra Fenerbahçeli, Beşiktaşlı, Adana Demirsporlu olacağımız gibi...
Üstelik Galatasaray, mahallenin büyük ağabeyi... Olimpija Ljubljana, ne kendi sıkletinde ne de onun kulvarında... Rakibin transferine bakar mısınız; yaz döneminde yaptığı bonservis harcaması sadece 100 bin euro... Cim-Bom'un transferlerine gönderdiği özel uçakların masrafı bile bundan fazladır.
Eeeeee öyleyse, farkı da fark edelim!