Hacıosmanoğlu ne zaman başkan olur?
Futbolda yıllar yılları kovaladı, defalarca yönetimler değişti; değişmeyen, yabancı sayısının tartışılması...
"Bu iş planlı yapılsın" diye ahkam kesen kulüpler, Türkiye Futbol Federasyonu'nun planlarını paçavraya çevirdi. Şimdi de, "12 yerine 14 olsun" derdindeler...
Yeni TFF Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu, "Kulüplerin federasyonu olacağım" demez mi! Bu federasyonun; aynı zamanda hakemlerin, teknik adamların, futbolcuların olduğunu unutanları unutmamalı Hacıosmanoğlu... Bu federasyon, kulüplerin değil, futbolun federasyonu olmalı...
Her talebi körü körüne kabul etmek, birine iltimas sağlarken, diğerine kötülük yapmak demek değil mi?
"Transfer yasağı" bulunanlara, el altından (!) izin vermek, diğerlerinin hakkını yemek demek değil mi?
Talimat değiştirerek, vergi ve SGK borçlarının, futbolcu tesciline engel olmasını kaldırmak demek, işini layıkıyla yapanları cezalandırmak demek değil mi?
Harcama limitlerindeki esneklik, zaten dağ gibi olan borçların sıradağ gibi uzayıp gitmesine imkân tanımak demek değil mi?
Prolisansı olmadan teknik sorumluluk görevinde bulunan "gölge teknik direktör"lere göz yummak, alın teriyle sertifika alanların, dünya kadar para yatıranların, hakkı olup da kursa katılamayanların hakkını yemek demek değil mi?
Daha söyleyeyim mi?
Hakem klasmanlarını ahbap-çavuş ilişkilerine göre ayarlamak, birini diğerinden farklı tutmak, kul hakkını yemenin dik alası demek değil mi?
Her kulüp eşit, ancak bizim kulüp biraz daha eşit(!) diyerek bakmak, adaletsizliğin sahaya inmesi demek değil mi?
Kulüp lisanslarını dağıtırken, hakka-hukuka göre değil, özel talebe ve isteğe göre vermek, "Sen İsveç'te mi yaşıyorsun?" diyenleri doğrulamak demek değil mi?
Türkiye Futbol Federasyonu'nun yeni Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu'ndan talebim, arzum, hatta ve hatta dayatmalı ricam; lütfen kul hakkı yemeyin, hak ve adaletten vazgeçmeyin, birini diğerinden farklı kabul etmeyin. Ve bilhassa, "Bana oy attı" diyerek diyet ödemeyin.
... Ki o zaman gerçek başkan olabilesiniz.
Askıda futbolcu devri
"Yabancı kontenjanı" denilen, pardon(!) "yerli kuralı" olarak söylenen 12 yabancı serbestliği, 14'e çıkarsa, A takımdaki 26 futbolcu sayısı da artacak.
Sanki 12 yabancı zorunlu tutuluyormuş gibi hepsini dolduranlar, ellerindeki fazlalıkları gönderememekten yakınırken, giden paraların ödenmesi daha da zor olmakta... Daha önceki, "Göndermeden alma" talimatından şikayetçi olanlar, geçmiş yönetimleri günah keçisi yapanlar, yarın yaptıklarından sorumlu olacak mı?
Sakın "Kulüpler Yasası" demeyin, şimdiden delik deşik oldu bile... Yasa, kullanıldığı zaman yasadır.
Ne Rezerv Lig var ne de U21... A takım düzeyine en yakın lig, U19... Bu, şu demek; 20 yaşından itibaren, A takıma yükselemediysen, vay haline...
Var mısınız, "askıda futbolcu" uygulamasına!
Eldeki fazlalıkları diğer kulüplere, alt liglere ve para sıkıntısı yaşayan kulüplere bedelsiz dağıtmaya ne dersiniz?
Bu durumda, henüz yeni yeni filizlenen futbolculara oynama imkanı verirsiniz, özellikle 2 ve 3. lig kulüplerinin üzerindeki yükü hafifletirsiniz. Belki de bunlar arasından birkaç tanesini yeniden kazanabilirsiniz.
Sen neymişsin be Timur?
Erden Timur'un taraftar nezdinde karşılığı çok fazla... Özellikle sosyal medya üzerinde...
Hele Galatasaray Yönetimi, transferi biraz geciktirdi ya, hemen bu durum Timur'a bağlandı. Yerine gelen İbrahim Hatipoğlu, yağlı kazığın üzerinde ayakta kalabilmek için çırpınıyor. Henüz daha iki adım atar atmaz batırdılar.
Hatipoğlu istediği kadar "şöyle-böyle" desin, rakiplerinin yaptığı her transfer, Cim-Bom'un yüreğine saplanan bir hançer...
Ben olsam, "Almıyorum" diye haykırırım. Menajerin cebini dolduracağıma, futbolcuların üç para fazla alabilmek için yaptığı oyunlar karşısında kulübü oyuncak yapacağıma, "Almıyorum kardeşim" diye bağırırım.
Almanya, Fransa, İtalya, İspanya ve İngiltere'de transfer dönemi, 30 Ağustos'ta sona eriyor. Türkiye'de ise, 13 Eylül'de... Gelecek ay sonunu bekle, Süper Lig'e yıldızlar ekle...
Üstelik kelepir...
Böyle bir süre beklenir.