Basit bir boğaz enfeksiyonu nasıl oluyor da kalp hastalığına sebep oluyor diye düşünebilirsiniz. Hepimiz hayatımızın değişik dönemlerinde çocukken ya da erişkin dönemde birçok kere boğaz enfeksiyonuna yakalanmışızdır. Özellikle içinde bulunduğumuz pandemi sürecinde boğaz enfeksiyonu denince aklımıza hemen yeni koronavirüse bağlı bir enfeksiyon geliyor. Doğal olarak da endişeleniyoruz. PCR testi yaptırıp da test negatif çıktığında bu hastalığa yakalanmamışız diye çok seviniyoruz. Oysa çok basit sandığımız boğaz enfeksiyonlarında başımıza büyük işler açabilecek tehlikeli başka mikroplar da vardır. Bunlar kolayca gözden kaçabilir. Vaktinde uygun antibiyotik ile tedavi edilmezse ilerleyip kalp gibi başka organlara da zarar verebilir.
Beta mikrobu ile olan boğaz enfeksiyonu
Bir üst solunum yolu enfeksiyonu olan boğaz enfeksiyonları bakteri ve virüs olmak üzere çeşitli mikroplar nedeniyle karşımıza çıkabilir. Bunların birçoğu biraz istirahat, vitamin, iyi beslenme ile vücut direnci sayesinde kolayca iyileşebilir. Bazen de mutlaka antibiyotik
1 Aralık 2019 tarihinde Çin ‘in Hubei bölgesinin başkenti olan Vuhan’da başlayan ve koronavirüs ailesinden bir virüsün sebep olduğu hastalık, özellikle 2020 yılı ocak ayından sonra büyük bir artış göstererek bütün dünyaya yayıldı ve 1 Mart 2020’de Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi yani küresel salgın ilan edildi. Kovid-19 pandemisi olarak adlandırılan hastalık, damlacık yoluyla bulaşan ve başlangıçta üst solunum yolu enfeksiyonu gibi seyreden, daha sonra da ölüme kadar gidebilen birçok komplikasyonlara da yol açabiliyor. Bu hastalıktan da diğer benzeri enfeksiyonlarda olduğu gibi maske, mesafe ve temizlik kurallarıyla korunmak mümkün. Ancak tarihteki pek çok salgında olduğu gibi bundan da kesin olarak kurtulmak için aşı ile kazanılan bağışıklık önemli. Toplumun büyük kısmının aşılanmasıyla mikrobun mutasyon ve bulaşıcılık gücünün kırılması mümkün. Bu nedenle salgının başından itibaren konuyla ilgili bilim insanları var gücüyle ve en hızlı şekilde aşı
Kırmızı et tüketiminin kalp damar hastalığını artırdığı yönde bilgilendirme yaparken hep kolesterol yüksekliğine sebep olduğu üzerinde dururuz. Ancak kırmızı et tüketiminin kolesterol yüksekliğine ek olarak damar tıkanıklığına yol açan ve pek bilinmeyen bir sebebi daha vardır.
Suçlular TMAO ve bağırsaktaki bakterilerimiz
Maalesef burada yine bir ihanet ve işbirlikçi öykü mevcut. Cleveland Klinik Koruyucu kardiyoloji bölümünde görevli kardiyolog Dr. Stanley Hazen başkanlığında yürütülen bir çalışmada bu olay tüm açıklığıyla ortaya konmuş. Bize bu hainliği yapan mikrop kendi bağırsağımızda yaşayan bakteriler. Bu bakteriler, kırmızı et ve bazı enerji içecekleri ve çeşitli gıda takviyelerinde bol miktarda bulunan bir madde olan karnitini sindirerek TMAO’ya (trimetilamin N-oksit) dönüştürüyorlar. Karnitin sadece kırmızı ette değil, tavukta, balıkta, ördekte, süt ve süt ürünlerinde de var. Ancak en çok kırmızı ette bulunuyor. Bu bakteriler bağırsakta ne kadar çok ise o kadar çok TMAO
Sağlık için spor yapın, hareketsiz kalmayın, kalp sağlığı, kas, kemik sağlığı ve ruh sağlığı için spor çok önemlidir diyoruz her zaman ama bunu söylerken de doktorunuza, daha doğrusu kardiyoloğunuza danışmayı ihmal etmemek gerektiğini de sık sık tekrarlıyoruz. Spora başlamadan önce kalbiniz sağlam mı bunu kontrol etmek çok önemlidir. Fakat kalp sağlığınız nasıl olursa olsun yazın sıcağında ya da güneşin altında spor yapmaya kalkışmak en sağlam kalpte bile birtakım sorunlar yaratabilir.
Ter ile birlikte su ve mineral de kaybederiz
Güneşli hava başlangıçta aydınlık ve enerjiyi çağrıştırsa da ardından gelen aşırı sıcaklar yorgunluk ve halsizlikle beraber sağlığımızı da tehdit eder boyutlara ulaşabilir. Sıcak havada vücut ısı dengesini korumak için birtakım tedbirler alır. Bu nedenle ortam ısısı arttıkça terlemeye başlarız. Ciltteki ter buharlaştıkça da bir miktar ısı kaybı olur. Böylece sıcağa tahammülümüz bir miktar kolaylaşır. Ancak bulunduğumuz ortamda nem oranı fazlaysa buharlaşmaya engel olur. Bu nedenle nemli havalarda sıcaklık daha da bunaltıcı hal alır.
Sıcak
Yaz mevsiminin gelmesiyle birlikte tatil havasına girmeye de başlarız. Özellikle de yaz tatili, denize havuza girmek ile geçtiği için bir de zayıflama telaşı başlar. Kış mevsiminde kalın giysilerin ardına kolaylıkla gizlenebilen fazla kilolar yazın tiril tiril incecik kıyafetlerinin ardından kendini kolayca ve acımasızca belli eder. Hal böyle olunca da insan var gücüyle ve jet hızıyla kilo vermek ister. İşte problem de burada başlar. Zira sağlıklı bir şekilde bu kadar hızlı kilo vermek asla mümkün değildir. Ancak tabi ki insanların bu dileğini kullanıp şu kadar kısa sürede şu kadar çok kilo verdiriyoruz diyerek birbirleriyle yarışa giren fırsatçıları bu dönemde çok görüyoruz. Diyetle bu işin yeterince zor olduğunu görenler de zayıflatıcı adı altındaki ilaçlara başvuruyorlar. Bu ilaçlar sözde diyet yapmayı kolaylaştırıyor, yemek yedikleri halde kilo verdiklerine kanıyorlar. Üstelik bunu kısa süre içinde sağlıyorlar. Buraya kadar her şey ideal gibi duruyor. Ne kadar kolay ne kadar güzel. Mucize gibi bir ilaç hem ye hem kilo ver. Hem de kısa
Bugün arife ve yarın Kurban Bayramı başlıyor. Bayram tatilinin uzaması bu süreyi bir yaz tatili olarak değerlendirmek ya da ailesini sevdiklerini görmek üzere memleketine gitmek isteyenler için güzel bir fırsat oldu. Ancak bu sürede yeni koronavirüsün de hâlâ aramızda dolaştığını bize bulaşmak hasta etmek için fırsat kolladığını unutmayalım. Aşılanma ile alınan tedbirlerle bulaşıp hasta edecek imkân bulamazken o da boş durmayıp mutasyonlara uğruyor. Daha bulaşıcı daha da hasta edici hal almaya çalışıyor. Çünkü hayatta kalabilmesi için buna ihtiyacı var. Eğer insana bulaşıp onun vücudunda bir parazit gibi yaşayıp üreyemezse yok olup gidecek. Hatta ne kadar çok insana bulaşırsa onun için o kadar iyi çünkü bu sayede mutasyonunu da kolayca yapıp varlığını garantiye alıyor. Böylece de biz daha çoook bayramları yeni koronavirüsle birlikte geçirip onun hayatımızı tehdit ederek kısıtlamasına maruz kalıyoruz ve kalacağız gibi de gözüküyor. Türk insanının sıcakkanlılığı, aile ve dostluk bağlarına verdiği
Kalp damar hastalıklarını önlemede yediklerimizin büyük rolü olduğunu hepimiz biliyoruz. Yüksek kolesterol düzeylerinin özellikle de kötü kolesterolün damardaki tıkanmada, plakların oluşumunda rol aldığını ve bu süreci olumsuz yönde etkilediğini de biliyoruz. Bu nedenle daha çok zeytinyağlılardan zengin Akdeniz diyetini öneriyoruz.
Zeytin ağacının sağlık üzerine olan bu olağan üstü faydaları insanların çok eskiden beri dikkatini çekmiş olmalı ki mitolojide bile ayrı bir yeri var. Antik Yunan mitolojisinde zeka, sanat, strateji, ilham ve barış tanrıçası Athena, Akropolis’e ilk zeytin ağacını dikmiş. Bu nedenle de günümüzde Yunanistan’ın başkenti olan Atina’ya onun adı verilmiş. Zeytin dalı aynı zamanda barış tanrısı da olan Athena’nın sembollerinden biriymiş. Antik Olimpiyat Oyunları’nda birinciler zeytin dalıyla ödüllendirilirmiş. Zeytin dalının barışın bir sembolü olarak kullanılması MÖ beşinci yüzyılda Yunan oyun yazarı Aristophanes’in Barış (Irini) adlı eserinde
Son zamanlarda aşı karşıtlarının neredeyse zil takıp oynamalarına sebep olan bir haber yayıldı. Bu haberde Pfizer/Biontech aşısının daha doğrusu mRNA aşılarının kalp kasında enflamasyon yani bir tür iltihaplanma yaptığına dair edinilen sonuçlardan bahsediyordu. Bu sonuçlara göre Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), ve Amerikan Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC) mRNA aşıları için hekimleri miyokardit (kalp kası iltihaplanması) ve perikardit (kalp zarı iltihaplanması) belirtilerine karşı tetikte olmaları uyarısında bulundu. CDC’den yapılan değerlendirmede 12-39 yaş aralığındaki erkeklerde ikinci doz aşının üç hafta sonrasında bir milyonda 12,6 kişide bu rahatsızlığın görüldüğünü belirtilmişti. CDC, 30 yaş altında kalp kası iltihaplanması nedeniyle hastaneye 309 kişinin yattığını, bu kişilerden 295’inin taburcu edildiğini bildirildi.
Nadir görülen bu etki daha çok 20’li yaşlar ve altındaki erkeklerde gözleniyor ve hafif belirtilerle, çoğunlukla da tam iyileşme ile atlatılıyor. Yaş yükseldikçe, özellikle 50 yaşının