Sebepleri
Kansızlığın birçok sebebi olabilir. Kaybı ya da yapımındaki yetersizlik ve eşlik eden başka hastalıklar başlıca sebepleri arasındadır.
Kan kaybı
Kan sayımındaki düşüklüğün sebeplerinden biri kan kaybıdır. Bu ani görülen abondan dediğimiz fazla kanamalarla olabildiği gibi ufak ufak hissettirmeden olan kronik kanamalarla da meydana gelebilir. Ani gelişen hızlı ve bol miktardaki kan kayıplarının sebep olduğu klinik tablo biraz gürültülüdür. Genel durum bozukluğuyla beraber hastaneye acil müracaat gerektirir. Kayıp olan kan miktarını kan transfüzyonu ile acil yerine koymak gerekebilir.
Kronik yani uzun zaman içinde az az olan kanama ise göze çarpmaz ama ciddi kansızlıklara yol açabilir. Buna en belirgin örnek mide ya da bağırsak hastalıklarında olan kronik kayıplardır. Böyle durumlarda dışkı simsiyah olabilir. Buna melena denir. Yalnız burada dikkat edilmesi gereken bir nokta vardır. Demir eksikliği tedavisi için ilaç alanlarda da siyah dışkılama gözlenebilir. Bu durum yanıltıcı olabilir, ayrımı iyi yapmak gerekir. Demir içeriği yüksek
Kanser hangi organda ortaya çıktıysa ağırlıklı olarak o organa tesir etse de bu melun hastalık vücutta birçok organı da az veya çok derecede olumsuz yönde etkileyerek zarar verir. Kanser tedavisi bulantı, kusma, halsizlik gibi istenmeyen yan etkiler yapabildiği gibi bizim için çok önemli bir organımız olan kalbe de olumsuz etkilerde bulunabilir. İşte o zaman işin ciddiyeti de farklı bir boyut kazanır.
Kanser tedavisine bağlı olarak kalp ile ilgili yan etkiler ortaya çıkabilir
Kanser tedavisinde kullanılan çeşitli ilaçlara ve radyoterapiye bağlı olarak ya da kanser hastalığının kendisi nedeniyle ortaya çıkan pıhtılaşma bozukluklarıyla olan damar tıkanıklıkları, kalp ritim bozuklukları, kalp krizi, kalp kapaklarında fonksiyon bozukluğu ve kalp yetersizliği gibi sorunlarla karşılaşılabilir.
Kanser tedavisinde kullanılan ilaçların etken maddesine göre karşılaşılan yan etkilerini şöyle sıralayabiliriz. İmatinib, Bortezomib ödeme, Mitomycin, Doxorubicin ve diğer antrasiklinler, Mitoxantrone Kalp yetmezliğine, Arsenic trioxide, Lapatinib EKG’de Q-T uzaması yaparak kalpte tehlikeli ritm
Kalpte delik olması doğuştan gelen kalp hastalıkları arasında sık rastladığımız bir durumdur. Sıklıkla çocukluk çağında tespit edilmekle birlikte erişkin yaşlarda da tesadüfen yapılan bir ekokardiyografi sonucu saptandığı görülebilir.
Kalp deliklerinin çeşitleri
Delik kalp denince hemen insanın aklına üzerinde delik olan bir organ geliyor. Neyse ki buradaki delik öyle için kan dolu bir torbadaki delik gibi bir delik değil. Bildiğiniz gibi kalp dört tane odacıktan oluşuyor. Bunu iki katta yan yana ikişer oda gibi düşünebilirsiniz. Bu odacıkları ortadan ayıran bir duvar, üst ve alt odacıkları da ayıran kapakçıklar var. Üstteki odacıklara atrium yani kulakçık alttaki odacıklara da ventrikül yani karıncık deniyor. İşte delik de bu odacıkların ortasındaki duvarda oluyor. Eğer delik kulakçıklar arasındaki duvarda ise atrial septal delik, karıncıkların arasındaki duvarda ise ventriküler septal delik olarak adlandırılıyor.
Kalpte delik neden olur?
Anne karnında bebek oluşumunu tamamlarken odacıklar arasındaki duvarın oluşumunda tam kapanamama olunca kalpte delik ortaya çıkar.
Kalbimiz hasta olunca işler fena halde karışır. Hayatımız tehlikeye girer. O yüzden de bu organımıza göz bebeğimiz gibi bakmalıyız. Ancak kimi zaman da olay hiç de kalbimizle ilgili değildir. Hatta ona komşu bile olmayan alakasız bir organımızdadır. Ama sonuçta kalbimizi de etkiliyorsa işte o hastalıkları da iyi bilmeli tedbirimizi de ona göre almalıyız.
Önümüzdeki 29 Eylül Çarşamba günü Dünya Kalp Günü olması sebebiyle bu önemli organımızı korumaya dikkati çekmek için onu hasta eden hastalıklara gelin beraber bir göz atalım.
Diabet
Kalbi olumsuz etkileyen hastalıkların başında diyabet yani şeker hastalığı gelir. Bu hastalık vücuttaki bütün damarları bozduğu gibi koronerleri yani kalp damarlarını da hasta eder. Bu hastalık damarların iç yüzünü döşeyen tabakanın hastalanmasıyla başlar. Endotel dediğimiz bu tabakada işler öyle bir dengededir ki vücuttaki bir akım değişiklikler bu dengeyi bozarsa tabakanın bütünlüğü de bozulur. Böylece damarın içinde duvara yapışık içi kolesterol, kalsiyum,
Hipnoz en yaygın olarak bilinen bilinçaltını okuma ve telkin ile yönlendirme tekniğidir. Yunancada uyuma anlamına gelen bu kelime uyku ile uyanıklık arasında bir durumu tarif eder. Hipnoz genellikle hipnozu yapacak olan kişi tarafından bir obje, ışık, bakış veya telkin yoluyla gerçekleştirilir. Hipnoz olan kişi çevresindeki seslere ve uyaranlara karşı kendisini kilitleyip sadece hipnozu yapan kişinin yönlendirmelerinin etkisi altına girer.
Herkese kolayca yapılamaz
Hipnoz öyle herkese istenildiği an yapılacak kadar kolay değildir. 6 yaşından küçük çocuklar ve 70 yaşından büyüklerde daha zordur. Zekâ geriliği ve zihinsel rahatsızlığı olan kimseler, bunama geçirenler, hipnoz olmak istemeyenler ve kontrolü elinden bırakmak istemeyenler hipnoz olamazlar. Buna karşılık hayal gücü zengin olanlar, askerler, sporcular, disipline ve emir almaya alışkın kimseler kolay hipnotize olur.
Değişik yöntemleri vardır
Hipnoz değişik şekillerde yapılabilir. İlaçla hipnoz kolay hipnoz olmayan kişilerde hipnotik ilaçların kullanımı ile yapılan hipnozdur. Otohipnoz ise kişinin kendi kendine
Depresyon insanlık tarihi kadar eski. Bunun bir örneğini antik Yunan çağında ilginç bir hikâyede bulabiliyoruz. Üstelik bu hikâye bizim topraklarımızda geçmiş. O zamanlar Magnesia olarak adlandırılan şimdiki Manisa’nın Sipylos Dağı yakınlarında yarı tanrı Tantalos’un kızı Niobe tanrıça Hera ile çocukluk arkadaşıymış. Daha sonra Niobe, Thebai kralı Amphion ile evlenir ve yedisi kız, yedisi erkek on dört çocuğu olur. Çocukluk arkadaşı ve Zeus’un eşi Hera’nın ise Apollon ve Artemis olmak üzere iki çocuğu vardır. Zamanla Niobe, tanrıça Hera’yı küçümser ve Thebai halkına, kendisine tapmalarını buyurur. Hera’nın sadece iki çocuğunun olduğunu söyleyerek kendisini Hera’dan üstün görür. Hera bunu duyup öfkelenir. Çocuklarına Niobe’yi cezalandırmalarını söyler. Apollon ve Artemis de oklarıyla Niobe’nin bütün çocuklarını öldürür. Niobe, üzüntüyle günlerce ağlar. Sonunda Tanrı Zeus, Niobe’nin haline acır ve ıstırabına son
Dünyada covid-19 pandemisinden etkilenmeyen ülke kalmadı. Bu etki hem sosyal hem de ekonomik hayatta dramatik değişikliklere yol açtı. İki yılı bile bulmayan bu süreç içinde milyonlarca kişi hayatını kaybetti. Halen ülkemizde her gün bir uçak dolusu insan ölüyor. Düşünün bir kere her gün bir uçak düşse, tepkiniz ne olur? Sebebi nedir diye düşünürsünüz. Aman acilen bir önlem alınsın dersiniz. Sonunda acil bir önlem alınır. Bu önlem hakikaten de uçağın düşmesini engelleyecek bir önlemdir. Ancak aradan bazıları çıkar ve bu önleme karşıt fikir geliştirmeye çalışır. Bunun için de bulduğu en önemli bahane önlemin çok hızlı geliştirildiği ile ilgilidir. Her gün düşen uçakları bu kazalardan kurtaracak tedbirin en az 4 yıl denenmiş olması gerektiğini savunur. Düşünsenize 4 yıl boyunca her gün bir uçak düşmeye devam edecek. 365x4 ‘den siz hesap edin artık toplam kaç kişi daha ölecek.
Bu kişilerin diğer bir iddiası da bu önlem
Pandemi dönemi uzadıkça hepimizin psikolojisi de olumsuz yönde etkilenmeye devam ediyor. Her şeyden önce özellikle biz Türk ırkı olarak sarılmaya, kaynaşmaya, birbirimize dokunarak konuşmaya, anlaşmaya alışkın bir toplumuz. Başımızı yaslayacağımız bir omuz, tutacağımız bir el ararız çoğu zaman. Bu mikrop bize tüm bunları yasakladı. Hem de ölüm tehdidiyle korkutarak. Bir yılı aşkın süredir mücadelemiz devam ediyor. Etrafımızda tanıdığımız tanımadığımız birçok kişi bu hastalık yüzünden hayatını kaybetti. Uzun süre yoğun bakımda yattı. Birçok işyeri kapandı, birçok kişi işsiz kaldı. Seyahatler yapılamadı. Ekonomik durum bozuldu. Aşı bulundu ancak yeteri kadar aşılanma yok. pandemi bitecek diye beklerken virüs mutasyonlarına ve bu sayede varlığına devam ediyor. Ne zaman biteceği belli değil. Bunun yanında sanki dünyanın sonu gelmiş gibi ortalığı sel, yangın, deprem, fırtına götürüyor. Göç yolunda ölenleri izliyoruz. Neyin, ne zaman düzeleceği belli değil. Tüm bu belirsizliklerin ortasında gel de depresyona girme diyeceksiniz. Ama yine