Somali’de denizde ve karada petrol ve doğal gaz aramalarını ‘oyun değiştirici etkisi olabilecek bir iş’ olarak nitelendiren Bakan Bayraktar, “Operasyonlara önümüzdeki süreçte uluslararası şirketlerin katılımı söz konusu olabilir” dedi.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Türkiye’nin Somali’ye daha gitmeden, Amerikalı bir şirketten servis hizmeti teklifi aldığını açıkladı. Türkiye’nin yapacağı sismik çalışma ile ABD’li şirketlerin elindeki lisansların da anlamlı hale geleceğini belirten Bayraktar, “Buradaki operasyonlara önümüzdeki süreçte uluslararası şirketlerin de katılımı söz konusu olabilir. Biz de, Somalililer de buna açık olduklarını ifade ettiler. Yani kimse kendini geride kalmış hissetmesin. Biz öncü rolü üstleniyoruz” dedi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 2011 yılında ailesiyle birlikte Somali’ye yaptığı ziyaret, Somali için olduğu kadar Türkiye için de çok önemli gelişmelerin kaydedileceği bir sürecin başlangıcı oldu. Türkiye
Oruç Reis, Somali’ye vardı. Bakan Bayraktar, Somali’yle yeni bir anlaşma imzalandığını ve deniz alanındaki işbirliği daha da genişletilerek karada da petrol ve doğal gaz aranacağını belirtti.
Türkiye’den Somali açıklarında araştırma faaliyetleri için 5 Ekim’de yola çıkan Oruç Reis sismik araştırma gemisi Mogadişu Limanı’na ulaştı.
Oruç Reis’i karşılayan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Türkiye Petrolleri ile Somali Petrol İdaresi arasında yeni bir anlaşmanın imzalandığını da duyurdu. Bayraktar, “Bu anlaşma ile Somali kara alanlarında da petrol ve doğal gaz arama faaliyetleri yürüteceğiz. Böylece deniz alanlarındaki işbirliğimizi daha da genişletmiş olacağız” dedi. Oruç Reis’i büyük coşkuyla karşılayan Somalililer, karşılama töreni için özel bir de şarkı besteledi.
5 Ekim’de İstanbul Boğazı’ndan törenle uğurlanan Türkiye’nin yerli ve milli imkanlarla geliştirdiği Oruç Reis, Akdeniz, Süveyş Kanalı ve Kızıldeniz rotası üzerinden Somali açıklarına ulaştı.
Türkiye’nin gözbebeği savunma sanayi kuruluşlarından TUSAŞ’a yönelik saldırıya ilişkin ayrıntılar her geçen saat biraz daha belirginleşiyor.
Milliyet’in güvenlik kaynaklarından elde ettiği bilgilere göre, saldırının sürdüğü sıralarda elde edilen görüntüler üzerinden teröristlerin büyük olasılıkla PKK’lı olduğu değerlendirmesi yapıldı. Bu durum, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in teröristlerin henüz kimlikleri tespit edilmeden sarf ettiği “Bu PKK’lı şerefsizlere hak ettikleri cezayı her seferinde veriyoruz, fakat bunlar bir türlü akıllanmıyorlar” ifadesi de bunu teyit ediyor.
Uzmanlar, teröristlerin birinin kadın bir diğerinin erkek olmasının DAEŞ olasılığını baştan elediğini ve sol örgütleri öne çıkardığını belirtti. Teröristlerin kullandıkları silahlar, saldırının gerçekleştirilme biçimi, çatışma devam ederken sergiledikleri bazı tavırlar da PKK’lı oldukları izlenimini kısa sürede verdi.
Teröristlerin özel yetiştirilmiş olduğunu belirten bir güvenlik
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin gündemi belirleme yetkinliği bir kez daha şüphe götürmez şekilde tescillendi. Salı gününden bu yana başta Ankara olmak üzere yurt sathında “umut hakkı” aramaları yapılıyor. “Gökyüzü hakkı” olarak da tanımlanan hak, müebbet hapis cezasına mahkum edilenlere dahi asgari hapis cezasının cezaevinde infaz edilmesi ve iyi hal gibi bir takım yasal şartların mevcut bulunması halinde (koşullu) salıverilme ihtimalinin tanınması anlamına geliyor.
Öcalan’ın avukatları, 2003’te ömür boyu hapis cezasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 3. maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdu. AİHM, Mart 2014’te “müebbet hapis mahkûmunun serbest bırakılma ümidi ve cezasının gözden geçirilmesini isteme ihtimali olmaksızın hapsedilmesinin işkence/kötü muamele yasağını ihlal ettiğine” karar verdi. Umut hakkı özelinde Türkiye’ye yönelik ilk ihlal kararı Öcalan konusunda olsa da, devamı
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu Ankara’da basın kuruluşlarının temsilcileriyle ilk kez bir araya geldi. Katılımın yüksekliği dikkat çekiciydi. Geçtiğimiz günlerde Anadolu Yayıncılar Federasyonu CHP eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu ağırladığında uzun bir aranın ardından nadiren aynı toplantıda yan yana gelen basın kuruluşlarının temsilcileri buluşmuştu. Bu da onun bir benzeri ama daha geniş katılımlısı oldu. Yaklaşık 50 civarında kuruluşun temsilcisi katıldı. İmamoğlu söze toplantının düzenleneceği duyulur duyulmaz yapılan “Ankara’ya ısınıyor” yorumuna atıfla başladı ve “Böyle bir durum yok. 5 yaşından beri geliyorum Ankara’ya. Anıtkabir’de dua edince huzur buluyorum” dedi. Onun için Ankara’ya ısınma amacı taşımıyor olabilir ama Ankara gazetecilerinin bildiğim kadarıyla çoğu için İmamoğlu’nu bizzat değerlendirme deneyimi ilkti. Bir Ankara tartısı işledi tabi ki.
İmamoğlu sunum yaptığı ilk bölümde her iki şapkasıyla da konuştu. Ancak soru cevap
KKTC Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu şubat ayındaki Ankara ziyaretindeki sohbetimizde, Kıbrıs sorunun çözümünde KKTC’nin yaklaşımını, “ortak zeminin Rum tarafının bir devlet, Türk tarafının bir toplum olarak kabul edildiği, ambargolar uygulanmaya, Türkiye Cumhuriyeti adada işgalci olarak görüldüğü sürece bulunamaz. Eşitsizlik temelinde yürütülen bir müzakere sürecinden, eşitlikle kalkmak mümkün değildir. Bu oyuna gelmeyeceğiz. Kararlılığımız, dik duruşumuz devam edecek, bedeli ne olursa olsun” sözleriyle anlatmıştı. KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın, 15 Ekim salı günü NewYork’ta Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin ev sahipliğinde Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) Lideri Nikos Hristodulides ile gayriresmi akşam yemeğinde bir araya geleceğini duyunca bu sözleri hatırladım.
Bu yemekten ne çıkabileceğine dair beklentileri yokladığımda, yemeğin gayri resmi olduğunun özellikle altının çizildiğini vurgulamalıyım. Ancak herhangi bir gündem olmasa da, sosyal ortamda karşılıklı görüş alış verişi
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ilk olarak 30 Ağustos’ta kullandığı “iç cepheyi güçlendirme” kavramı siyasetteki yeni gündem başlığı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli kavrama desteğini söyledi ve Meclis açılış töreninde de DEM Parti grup yöneticileriyle el sıkışarak bunu eyleme döktü. Ancak bu, kavrama ilişkin tartışmaları hızla bir başka boyuta taşıdı. Aceleyle taşınan o boyut, bir tokalaşmadan yeni bir Çözüm Süreci çıkarılmasına uzandı. Benzeri, CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüştükten hemen sonra, AK Parti-CHP koalisyonuna vardırılan yorumlarda da vardı.
AK Parti İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Basri Yalçın’a bunu sordum. Cevabını aktarmadan önce Yalçın’ın, Dr. Christopher Clark’ın Uyurgezerler adlı kitabına atıf yaptığını söylemek gerek. 1. Dünya Savaşı’na yol açan krizin arka planını anlatan kitap için Yalçın, “Savaşa giderken karar alıcıların nasıl uyurgezer olduğunu anlatıyor” dedi. Sonra
İran İslam Cumhuriyeti Büyükelçisi Muhammed Hassan Habibullah Zadeh, üçüncü ülke ve taraflara, İsrail siyonist rejiminin herhangi bir girişimine katılmamaları, destek vermemeleri yönünde telkinde bulunduklarını belirterek, İran’ın bu tür girişimleri karşılıksız bırakmayacağını söyledi.
Aralarında Milliyet’in de bulunduğu bir grup gazeteciyle bir araya gelen Büyükelçi Muhammed Hassan Habibullah Zadeh, İran’ın pozisyonunu 3 noktada özetledi:
“1- İran’ın tek taraflı aklıselim dönemi bitti.
2- Siyonist rejimin İran’a saldırısı bundan sonra daha şiddetli cevapla karşılaşacak. İsrail’in, İran’a saldırısını destekleyen üçüncü ülke ve taraflar da aynı şekilde karşılık görecek.
3- İran hiçbir şekilde savaşın yayılmasını isteyen bir ülke değil.”
Filistin ve Lübnan’da ateşkesi desteklediklerini belirten Büyükelçi, bunun şartının Filistin ve Lübnan haklarının haklarının korunması olduğunu ifade etti.