PKK kongre yaptığını ve “tarihi kararlar aldığını” duyurdu ama asıl duyulması beklenen henüz söylenmedi. Örgütün lideri Öcalan, 27 Şubat’taki çağrısında; “Varlığı zorla sona erdirilmemiş her çağdaş cemiyet ve partinin gönüllü olarak yapacağı gibi devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir” dedi. Yani fesih kararı ve tasfiye süreci duyulmadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, MHP Genel Başkanı Bahçeli ve DEM Sözcüsü’nden gelen sinyaller bir “arıza” beklenmediğine işaret ediyorsa da temkinin elden bırakılmadığı görülüyor. Zira şubat, mart, nisanın sonu derken kongrenin toplandığı haberinin gelmesi 9 Mayıs’ı buldu. Bizatihi bu bile ihtiyatlı açıklamalarla ilerlenmesi gereğine basit bir örnek.
Ankara’da, 3 Mayıs’tan bu yana ‘ha bugün ha yarın’ diyenler vardı. DEM Partili Sırrı Süreyya Önder’in tam o gün vefat etmesinin kongre tarihinde bir etkisi oldu mu teyit edemedim. Tıpkı Önder’in vefatından sonra öğrendiğimiz suikast girişimi gibi kongreye ve kararların arka planına ilişkin detaylar konusunda da harın geçmesine ihtiyaç var.
Örneğin tartışmaların nasıl yapıldığı, kimlerin ya da grupların hangi argümanlarla direndiği, kimlerin direnmediği gibi. Askeri kanadın sert çıkış yaptığı, ikna edilmesinin zaman aldığı, sonunda kabul etse de örgütte ikiye bölünme olduğuna dair iddialar var.
Bunların ne kadarının doğru ne kadarının spekülasyon olduğuna devletin ilgili kurumları hakimdir elbet, kamuoyunun öğrenmesi ya da teyit etmesi zaman alacak.
PKK ve bileşenlerinin kendilerini feshettiğini ilan etmesi önemli. Ama daha önemlisi tasfiyenin nasıl olacağı, ne kadar süreceği ve nihayeti. Bu sürecin zaman alacağı ve yürürken sekteye uğrayabileceği hep elde var bir olacak. Bunun söylenmesinin nedeni kötümserlik değil, gerçekçilik.
Dron uçmaya devam etti
27 Şubat’ta PKK lideri Abdullah Öcalan’ın çağrısının ardından PKK 1 Mart’ta, “ateşkes kararı aldığını” duyurdu. Yaklaşık bir ay kadar sonra, “ateşkes” demesine rağmen dron uçurmaya devam ettiğini söylemişti güvenlik kaynakları. Cuma günü de örgütün mensuplarına geçtiği bir telsiz mesajı olmadığı söyleniyordu. Konuya yakın bir kaynak, bazı şeylerin ilan edilmesinden öte somut gelişmelerin izlenmesi gerektiğini vurguladı.
Suriye’de PYD/YPG’nin karargâh haline getirdiği Tişrin Barajı’nın sağına soluna inşa ettiği tünellerin kilometrelerce uzunlukta olduğu belirtiliyor. İçinde araçların hareket edebileceği kadar büyük tüneller. Haftalarca, gerilen tentelerin altına çekilen ağır araçlara o tünellerden çıkan malzemelerin yüklendiği ve taşındığı anlatılıyor. MSB’nin yaptığı haftalık bilgilendirmelerden nakledeyim. 17 Nisan’da Tel Rıfat bölgesinde yaklaşık 66, Münbiç bölgesinde 55 km uzunluğunda tünelin imha edildiği duyuruldu. 30 Nisan’a gelindiğinde imha edilen tünel uzunluğu Tel Rıfat’ta 85, Menbiç’te 95 km oldu. Geçen hafta ise Tel Rıfat 96, Menbiç 104 km.’ye ulaştı. Bakalım daha imhada kaç km gidilecek.
Buradan yola çıkarak, tasfiye sürecinde meselenin omuzdaki tüfeğin belirlenen bir alana bırakılmasıyla bitmeyeceğine dikkat çekmek istiyorum. Gözetimi kim yapacak? BM mi yoksa Türkiye’nin Suriye ve Irak ile kurduğu güvenlik mekanizmaları çerçevesinde her iki ülkenin yönetimleri mi? Örgüt üst yönetimini kabul etmeye hazır Norveç gibi ülkeler olduğu konuşuluyor. Kuşkusuz ev sahipliği konusunda bazı ülkeler hevesli olacaktır. Yatırım amaçlı yaklaşım sergileyecekler konusunda uzun uzadıya kafa yormaya gerek bile yok. Ama bazıları da bir risk görerek yanaşmayabilir.
Velhasıl bazı aşamalarda örgütün tasfiye süreci de satranç hamleleri gibi yürüyecektir. Sınamasız tasfiye olmayacaktır. Provokasyon, sabotaj hep bir ihtimaldir. O yüzden, tasfiye ne kadar sürecek sorusunun cevabının yekten, uzun ince bir yol olduğuna kuşku yok.