Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Gazetemiz Milliyet 75. yaşını kutluyor... Bilvesile mazinin sayfalarını çeviriyoruz...

Benim Milliyet’le dostluğum gazetenin kurulduğu ilk günlerden başlar... Bizler Milliyet’in yayına geçtiği 50’lerde ilkokul çocuklarıydık. Milliyet kurulurken sporda büyük ataklar yapmış, ülkenin en ünlü spor yazarlarını sayfalarında toplamıştı. Fenerbahçeli babam, spor aşkı nedeniyle, sabah işe giderken Milliyet alır, gazeteyi gün boyu sporundan başlayarak okur, akşam da bizim okumamız için eve getirirdi... Bendeniz gazete okumaya Milliyet’in resimli romanlarıyla başladım. İlk eğitimi okulla birlikte Milliyet’ten aldım.

Haberin Devamı

Milliyet meşalesi

Milliyet kurulduğu günden itibaren “Basında güven” demekti. Ülkeyi aydınlatan meşaleydi. Bu nitelikler gazetenin baş sayfasına özenle işlenmişti.

Milliyet, Abdi İpekçi’nin yönetiminde, Batılı ölçülerde ilkeli bir yayın organı oldu. Dürüst, sorumlu, barışçıl ve insan haklarına saygılı bir gazetecilik anlayışını temsil ediyordu... Abartılmış başlıklar ya da sulandırılmış konularla vatandaşı kolay yönden avlamak yerine insanları bilgilendirmeyi önceliyordu. Gazeteciliği, sansasyon yaratarak para kazanma mesleği olarak değil ahlaki sorumluluğu olan bir görev olarak değerlendiriyordu İpekçi...

Bilgiyi teyit etmeden yazmamak, iftira atmamak, kutuplaştırmamak onun temel ilkelerindendi.

Askeri müdahalelere ve otoriter uygulamalara karşı çıkmış, hukukun üstünlüğünü savunmuştur.

Milliyet’in efsanesi Abdi İpekçi’nin bir başarısı da genç nesli gazete okumaya teşvik etmesidir. Çeşitli yarışmalar ve festivallerle gençler Milliyet’e bağlandı. Kadınları ilgilendiren konulara ağırlık verildi. Bütün aileye hitap eden Milliyet, yeni neslin kültür inşasında temel taşlardan biri oldu.

Abdi Bey Türkiye’de gazeteciliğin kurumsallaşmasında önemli rol oynadı. 1960’ta Basın Ahlak Yasası’nı bizzat hazırladı. 212 Sayılı Basın İş Kanunu’nun hazırlanmasına öncülük etti...

***

Rahmetli Mete Akyol dostumuz, yıllarca birlikte çalıştığı Abdi Bey hakkında şu ilginç öyküyü anlatmıştı:

“Her hekimin, mesleğinin A harfi olarak öğrendiği ‘Primiumnonnocere’ kuralını Abdi İpekçi, gazetecilik mesleğinin de temeline yerleştirmiştir. Türkçesi ‘Önce, zarar verme’ olan bu öğretisi sonucu Abdi İpekçi’den ilk öğrendiğim, ‘kimsenin üzerine toz kondurmamak’ olmuştur. Aynı abecenin B harfi olan ‘Medice, cura te ipsum’ yani ‘Hekim, önce kendini iyileştir’ kuralını da Abdi İpekçi, önce gazeteciliğin temeline, sonra gazetecinin beynine yerleştirmiştir. İkinci olarak da ondan, gazeteciliğin bu kuralını öğrendim:

Haberin Devamı

‘Kendi üzerine toz kondurmayacaksın’.

***

Milliyet yönetimi ve çalışanları bugün 75 yıl önce açılan bayrağı büyük bir çaba ve özveriyle taşımaya devam ediyor.

Gazetecilik zor iştir. Özveri mesleğidir. Dünden bugüne, 75 yıl boyunca bu özveriyi sergileyen, ter döken, gazeteye emeği geçen tüm çalışanları yürekten kutluyorum... Noktayı koyarken Milliyet okurunun gönlünde taht kurmuş merhum gazeteci dostları Hasan Pulur’dan Bedri Koraman’a, Çetin Altan’dan Mümtaz Soysal’a, Teoman Erel’den Örsan Öymen’e, tüm aziz arkadaşları hasretle anıyorum.

Haberin Devamı

Milliyet meşalesi

OKAN BURUK

Tiyatro Sanatçısı ve sunucu Çiğdem Batur ekranda anlattı:

- Bu öyküyü kimse bilmez. Kız kardeşim koyu bir Galatasaray ve Okan Buruk hayranıydı. Kardeşimi maalesef 1999 Düzce depreminde kaybettik. Enkaz altından çıkarılan çantasında Okan Buruk’a yazılmış bir mektup da bulunmuştu. Biz bu mektubu Okan Buruk’a ulaştırdık. Bir süre sonra Okan Buruk Düzce’ye geldi. Kardeşimin mezarını ziyaret etti. Çiçek koydu. Ailemizle görüştü. Şampiyonluk maçında giydiği formayı bize armağan etti. Babam ve biz hâlâ ara ara Okan’la görüşürüz. O günlerde başlayan dostluğumuz hâlâ devam eder...”

***

Bu günlerde Okan Buruk dört bir yandan alkış alıyor. Üç yıl üst üste şampiyon olan takımın hocası olarak eller üzerinde taşınıyor. Futbolculuğunda da çok sevilmişti. Çok alkışlandı. Ne var ki yukardaki olayda gösterdiği duyarlık ve vefa, sporda gösterdiği başarıların da üzerindedir. O yıllarda şöhretin verdiği kibirle bu dramatik olayın üzerinde durmayabilirdi. Öyle yapmamış, acıya ortak olmuş, göz yaşartıcı bir insanlık örneği vermiş Okan... Alkışlar...