Türkiye’nin ‘kardeşliklerine’ önem verdiği, Türk Devletleri Teşkilatı’nda (TDT) da birlikte olduğu üç üyesi, Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ne (GKRY)büyükelçi atama kararı aldı. Kazakistan, Türkmenistan ve Özbekistan, Avrupa Birliği (AB) ile 4 Nisan’da Semerkant’ta gerçekleştirdikleri Orta Asya Zirvesi’nde, “KKTC’nin kurulmasını kınayan ve devletlere tanımama çağrısı yapan BM Güvenlik Konseyi’nin 541 ve 550 sayılı kararlarına da bağlı kalacaklarını” açıkladılar. Yayınlanan ortak bildiride GKRY’nin tezlerine destek verdiler.
KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar gelişme karşısında üç ülkeye Rum tarafıyla ilişkileri konusunda daha dikkatli olmaları “telkininde” bulundu. Tatar, AB’nin bu anlaşmayı yapma hedefinin 2022’den beri teşkilata gözlemci üye olan KKTC’yi engellemek olduğunu vurgulayarak “Türk devletleri, Rum tarafıyla ilişkilerine biraz daha dikkat etmeli. AB’yle ilişkileri olabilir. AB, bir birlik fakat nüfusu 800 bin olan Rumların egemenliğinde değil. Türk devletleri Rum tarafıyla da ilişki kurabilirler fakat dikkat etmeleri gerekir” dedi.
Ankara’da ise bu konuda neredeyse göze batan bir sessizlik hakim. En azından kamuoyu önünde ‘henüz’ kayda geçirilmiş açıklamalar yok. Ancak bu hiç bir şeyin olmadığı anlamına gelmiyor. Esasen söz konusu ülkelerin GKRY ile diplomatik ilişkileri yeni değil. Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan 1992’de, Özbekistan 1997’de, Türkmenistan 2007’de GKRY ile diplomatik ilişki tesis etmişti. Dolayısıyla bu ülkeler GKRY’i yeni tanımış değil. Yeni olan bu ülkelerin diplomatik ilişkilerini bir üst safhaya taşımaları. Önce Özbekistan 19 aralık 2024’de Roma Büyükelçisini GKRY’ye akredite etti. Büyükelçilik açmadı. Kazakistan onu takip etti ve GKRY nezdinde ilk mukim Büyükelçisini Ocak 2025’te atadı, büyükelçilik de açtı. Türkmenistan ise Özbekistan’ın izlediği yolu izledi ve 31 Mart 2025’de Roma Büyükelçisini GKRY’ye akredite etti, büyükelçilik açmadı.
Üç ülkenin de söz konusu adımları AB-Orta Asya liderler zirvesinden hemen önce tamamlamaları dikkat çekici. Özbekistan’ın lideri Şevket Mirzoyev’in ev sahipliği yaptığı zirveye AB adına Konsey Başkanı Antonio Costa, Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen ile Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Türkmenistan liderleri katıldı.
Tesadüf olamaz
Orta Asya Devletleri’nin Türkiye ve KKTC’nin tepkisini hesap etmemiş olmaları mümkün değil. Söz konusu ülkeler ile Türkiye’nin bir çok alanda ortaklıkları, işbirlikleri, dayanışmaları varken neden bu karara destek verdiler? Sorunun yanıtı ekonomik kaygı ve tehdit.
Türkmenistan, tarafsız statüsünden ötürü ortak açıklamanın Kıbrıs ile ilgili bölümlerine çekince koyduğunu söylüyor. Kırgızistan ve Tacikistan ise AB’nin ekonomik tehditleriyle karşı karşıya olduklarını, bu yüzden kararı desteklemek zorunda kaldıkları açıklamasını yapıyor. AB’nin her türlü yardımı ve yatırımı kesmekle tehdit ettiği belirtiliyor. AB’nin, Özbekistan’ı Geliştirilmiş Ortaklık Müzakerelerini durdurmakla ve yatırımları kesmekle tehdit ettiği değerlendiriliyor. Kazakistan’ın durumu biraz daha farklı. Herhangi bir baskıyla karşılaşmadığı, kararı kendisinin aldığını ifade etmesine rağmen, Kazakistan’a da baskı yapıldığına dair bilgiler var.
Ankara’da söz konusu ülkelerin kendileri için yeni bir denge aradıkları konusunda bir farkındalık olduğu söylenebilir. Ancak bu farkındalık, bunun Kıbrıs üzerinden yapılmasının doğru bulunduğu anlamına gelmiyor. Yanı sıra, AB ve GKRY’nin amacı bilinerek tepki kapalı kapılar ardına saklanıyor. Rumlar, KKTC’nin TDT’ye kendi adıyla gözlemci olması karşısında Orta Asya Türk devletleri ile Türkiye’nin ilişkilerinin zedelenmesi için gayret gösteriyor. Ankara, kamuoyu önünde verilecek tepkinin Rumların işine yarayacağı bilinciyle hareket ediyor. “Konuyu kamuoyu önünde tartışmak, aile içi bir konuyu sokakta tartışmaya benzer” yaklaşımı sergileyen Ankara, tepkisini göstermek için başka yolları kullanacaktır. Örneğin gelişmelerin ardından AK Parti Dış İlişkiler Başkanlığı Özbekistan’a planladığı ziyaretini erteledi.