“Behzat Ç.” yine döktürdü pazar gecesi...
Travesti cinayetlerindeki polis parmağını ortaya seren Behzat, travestilerden aldığı teşekkür karanfilini sevdalısı savcı Esra’ya verdi.
Esra, “Derken karanfil elden ele...” diye mırıldandı.
Biz Edip Cansever’ler de bu küçük mesajdaki karanfili ekrandan alıp yanımızdakine verdik:
“Sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte/
Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel/
O başkası yok mu, bir yanındakine veriyor/
Bir yerde Başbakan’a hak veriyorum: Ben de olsam, sağlık meselelerimin âlemin diline düşmesini, uluorta tartışılmasını istemezdim.
“Hasta mahremiyeti”, bugün insanlığın temel haklarından biri olarak kabul ediliyor.
Kimsenin bunu ihlal etmeye hakkı yok.
Ama öte yandan bir siyasetçiyseniz, hele de ülkenin kaderine tek başına hükmeden bir başbakansanız, ne yazık ki o beden sizin olmaktan çıkıyor; sağlık durumunuz, pazardaki adamın cebini, iç ve dış politikanın seyrini, ülkenin geleceğini etkiliyor.
O yüzden de herkesin ilgi alanına giriyor.
* * *
Bu durumla baş etmenin en iyi yolu şeffaflık politikasıydı. Başbakan’ın samimiyetle ortaya çıkıp sağlık durumunu açıkça kamuoyuyla paylaşmasıydı.
Birkaç anekdot paylaşacağım. İlki 1922 yılından... Milli Mücadele aleyhine yazılarıyla tanınan gazeteci Ali Kemal, yakalandıktan sonra 1. Ordu Kumandanı Sakallı Nurettin Paşa’nın huzuruna çıkarılır.
Paşa, Ali Kemal’i görünce bağırır:
“’Artin Kemal’ denilen herif sen misin?”
Şaşırır Ali Kemal... Şu karşılığı verir:
“-Paşam, beni öldürünüz, fakat hakaret etmeyiniz.”
Burada “Artin”, “hain” anlamında kullanmıştır.
* * *
Ankara Sanat Tiyatrosu’nda Aziz Nesin’in “Zübük”ünü izledim. Bir yerinde diyordu ki usta:
“Böyle bir rezalete, devletten başka kimse cesaret edemez.”
Tam Hrant Dink cinayeti için söylenmiş söz...
Hem derin merin de değil buradaki; bildiğin devlet...
Emniyeti, vilayeti, çetesi, istihbaratı, jandarması el ele ortak bir suç işlediler ve göz göre göre üzerini örttüler.
Hrant’a son kurşunu da mahkeme sıktı.
* * *
Ziynet Sali: “Bize Yeter”.
Teoman: ”Tek Başına Dans”.
Bengü: “Saat Üç”.
Murat Dalkılıç: “Merhaba, Merhaba”.
Berksan: “Beni Seviyor”.
Murat Boz: “Geri Dönüş Olsa”...
Yasak merak getirir ya; RTÜK, Kral TV’ye bu klipler için uyarı cezası verince, oturup hepsini izledim.
Düşünün: 17 yaşındasınız. Bir gün çevrenizdeki akrabalara birer ikişer anormal vergi cezaları bindirildiğini görüyorsunuz. Ödeyemeyenler toplama kamplarına gönderiliyor. Orada taş ocaklarında çalıştırılıyor.
Ne yaparsınız?
Lefter bunu yaşamıştı 17 yaşında...
Ne mi yaptı?
Gönüllü olarak askere yazıldı.
* * *
İçinde bir eziklik duygusu kalmış mıdır?
Başbakan’ın “Buyursun dağa gitsin” uyarısının ardından polisin Leyla Zana’nın evini basması zorbalıktır.
12 yıl önce de DGM savcısı, Fazilet Partisi Milletvekili Merve Kavakçı’nın evini basmaya kalkışmıştı.
O zaman da, merkez medyadan alkış sesleri yükselirken şiddetle karşı çıkmış, “Geceyarısı eşkıya kovalar gibi kapıya dayanıp zorbaca haneye girmeye kalkışan savcıyı” eleştiren bir yazı yazmıştım.
Faziletçiler henüz mağdur cephedeydiler. Hemen Kavakçı’nın evine koşmuş, savcının, dokunulmazlığı olan bir milletvekilinin evini basarak bizi dünyaya rezil ettiğini söylemişlerdi.
Parti yöneticisi Bülent Arınç “Bu, partimiz aleyhine tertiplenmiş bir komplodur” demiş, Meclis Başkanı’ndan özür dilemesini istemişti.
Arınç bugün Başbakan Yardımcısı...
BDP, Meclis’ten özür bekleyen tarafta...
Başbakan’ın sağlığının iyiye gittiğini, üslubunun normalleşmesinden anlıyoruz. Nihayet yeniden esip gürlemeye başladı da hakkında haftalardır dolaşan spekülasyonlar boşa çıktı.
Erdoğan iki haftadır grup konuşmasında, aldıkları yüzde 50 oya değiniyor.
Geçen hafta “Ben eli silahlılardan korkmadım, Kasımpaşalı Erdoğan’dan mı korkacağım” diyen Mehmet Baransu’ya cevabı şuydu:
“Eğer bu ülke yüzde 50 bize oyunu verdiyse, ondan sen gocun. Herhalde bu yüzde 50’den daha akıllı değilsin.”
Bu düşük cümlede, AKP’ye oy vermeyen yüzde 50’nin aklı da sorgulanıyordu.
Baransu, derhal kendisinin de AKP’ye oy veren (=“akıllı”) yüzde 50 içinde olduğunu belirterek özür diledi.
Başbakan bu salı grubunda BDP’ye yüklenirken de, “Yüzde 50 oy almış bir iktidarın meşruiyeti olmadığını söylemek, milli iradeye saygısızlıktır, şuursuzluktur” dedi.