Başbakan’ın sağlığının iyiye gittiğini, üslubunun normalleşmesinden anlıyoruz. Nihayet yeniden esip gürlemeye başladı da hakkında haftalardır dolaşan spekülasyonlar boşa çıktı.
Erdoğan iki haftadır grup konuşmasında, aldıkları yüzde 50 oya değiniyor.
Geçen hafta “Ben eli silahlılardan korkmadım, Kasımpaşalı Erdoğan’dan mı korkacağım” diyen Mehmet Baransu’ya cevabı şuydu:
“Eğer bu ülke yüzde 50 bize oyunu verdiyse, ondan sen gocun. Herhalde bu yüzde 50’den daha akıllı değilsin.”
Bu düşük cümlede, AKP’ye oy vermeyen yüzde 50’nin aklı da sorgulanıyordu.
Baransu, derhal kendisinin de AKP’ye oy veren (=“akıllı”) yüzde 50 içinde olduğunu belirterek özür diledi.
Başbakan bu salı grubunda BDP’ye yüklenirken de, “Yüzde 50 oy almış bir iktidarın meşruiyeti olmadığını söylemek, milli iradeye saygısızlıktır, şuursuzluktur” dedi.
* * *
Önce şunu belirtelim:
İktidarlar meşruiyetini (yalnızca) milli iradeden almaz; adaletle hükmetmesinden, demokrasi karnesinden, insan hakları sicilinden, muhalefete tahammül kapasitesinden de alır.
Hukuk tanımayan, özgürlüklere saygı duymayan, çoğunluk gücünü azınlıktakine baskı için kullanan bir iktidar, hangi yüzdeyle seçilmiş olursa olsun meşru kabul edilemez.
Sizin yüzde 50’niz ne ki; aynı halk, 12 Eylül Anayasası’nı yüzde 91’le kabul etti.
12 Eylül’ü meşru sayabilir miyiz?
“Yüzde 91 oy almış olsa da tarih nezdinde gayrimeşrudur” dersek “şuursuzluk” mu ederiz?
O halk, 1982 referandumunda “tencereyi pisleten eski siyasetçileri yasaklayalım” dedi.
Aradan 5 yıl geçti; yine referandumda, o eski siyasetçilere koyduğu yasağın kaldırılmasına karar verdi.
30 yıl sonra da “Eskiden beğenmiştim, ama o anayasa kötüymüş, değiştirelim. Yapanlar da yargılansın” diye oy verdi.
* * *
Tamam, halkı baş tacı edelim. Ama örgütsüz halkın, çoğu kez gündelik çıkarına göre hareket eden, bilinçsiz bir topluluktan ibaret olduğunu, yeri geldiğinde despotizme alkış tuttuğunu da bilelim.
Her siyasi adım meşruiyetini halk onayından alacak olsa, ne cumhuriyet meşru olurdu, ne laiklik...
Ne idam cezası ortadan kalkabilirdi, ne düşünce suçu...
Bu halk, 10 sene omzunda taşıdığı Menderes’in idamını sessizce izleyip sonra özür dileyerek anıt mezarını dikmedi mi?
Bu halk, “Tarih sahnesinden silinsin” diye oy verdiği Demirel’i 11 yıl sonra başbakanlığa getirmedi mi?
Bu halk, “Siyaset yapması yasaklansın” deyip emekli ettiği Ecevit’i 17 yıl sonra hükümetin başına geçirmedi mi?
Dün yere göğe koyamadığı Kenan Evren’in bugün yargılanması için oy veren de aynı halk değil mi?
* * *
Unutmayalım ki Evren’in arkasında da “Yaşa paşam, ez hepsini” diyen yalaka yazarlar, emirle harekete geçen savcılar, yargıçlar, baskı yasalarını tartışmasız onaylayan mebuslardan koca bir koro vardı. Bugün onlar da suç ortağı sayılıyor.
Kıssadan hisse:
Halka ve verdiği oya şükredin, ama çok da güvenmeyin.
Bugün oy verip sizi hararetle alkışlayanların yarın ne yapacağı belli olmaz.
En iyisi, egolar şiştikçe tarih okumak ve “Mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var” sözünü çerçeveletip başucuna asmaktır.