Avukat Günay Dağ...
Maltepe Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda müvekkiliyle görüşmek ve bilgi almak için müdürlerden biriyle görüşür...
Müvekkilin işkenceye maruz kaldığını iddia eder, işkencenin devamı halinde ağır hukuki sonuçlar yaşanabileceğini hatırlatır...
Müdür yardımcısı işkence iddialarını reddeder ve ‘Beni tehdit mi ediyorsunuz’ diyerek avukattan dışarı çıkmasını ister gardiyanları çağırır.
Avukat birden fazla gardiyan tarafından koridor boyunca sürüklenerek, duvarlara çarpılarak, merdivenlerden sürüklenerek dışarıya atılır...
***
Kronik karaciğer hastası ve engelli raporu bulunan 62 yaşında bir kadın...
Trafik kazaları giderek tırmanıyor. Bu yılın istatistikleri henüz tamamlanmadı. Ancak geçen yıl toplam 1 milyon 313 bin 359 trafik kazası meydana geldi. Bu kazaların 1 milyon 130 bin 348’i maddi hasarlı, 183 bin 11’i ise ölümlü yaralanmalı trafik kazasıdır. Kazaya neden olan kusurlar içinde sürücü kusurları yüzde 89.3 ile ilk sırada... Trafik kazalarının yerleşim yeri içindeki oranı ise yüzde 75...
35 yaşında sekiz aylık hamile Tuğba Dilmeç, böyle bir kazanın kurbanı... Geçtiğimiz hafta evinden tatlı almak için pastaneye giderken bir aracın çarpması sonucu hayatını kaybetti.
Milliyet haberi “Organları altı kişiye umut oldu, bebeği süt bekliyor” başlığıyla verdi. Haberde; kızlarını kaybeden ailenin “Araştırdık kazaya neden olan sürücünün daha önceden ölümlü kazaya karıştığını öğrendik” bilgisine de yer veriliyor.
Organ bağışlamanın önemini, medyanın bu bağışlara neden duyarlı olması gerektiğini daha önce yazmıştım. Dolayısıyla haberin bu başlıkla verilmesi oldukça isabetli... Ancak oğlunu üç yıl önce bir trafik kazasında kaybeden bir babanın feryadı, medyanın trafik haberlerini nasıl görmesi gerektiği konusuna ayrıca önemli bir bakış kazandırıyor.
‘Hava raporu gibi’
Okurumuz Yılmaz
Gazetecilik sadece yapılan haberlerden oluşmaz, toplumda bu görünen haberler üzerinden yorumlanamaz. Siyasetin arka kapısında birikmiş yığınla insan odaklı sorunlarımız var. Sesini duyamadıklarımız var, sesini duyuramayanlar var. Sesini duyuramayanlardan biri de öğrenciler ve veliler...
Okul var, öğrenci var, öğretmen yok. Öğretmen var ders kitabı yok. Bu durumdan şikâyetçi olanlardan biri de okurumuz Elif Kemerci. “Viranşehir’de öğrenciler servis olmadığı için üç haftadır okula gidemiyor diye yazıyorsunuz. Gitseler ne olacak.
İstanbul’u göbeğinde bir aydır okula giden çocuklarımız derse mi giriyor sanıyorsunuz. Okul var hoca var ders kitapları yok. Bu konuda neden hiç haber yapılmıyor. Bu çocuklarımıza ne zaman ders kitapları verilecek bilgilenmek istiyoruz” diyor.
Milliyet gündeme taşıdı
Bu konu elbette birkaç velinin ya da öğrencinin sorunu değil. İlkokulda 5 milyon, ortaokulda 5 milyon 384 olmak üzere, örgün eğitimde 18 milyonun üzerinde çocuğun sorunu. Milliyet ‘sınıfta öğretmen, öğrencide kitap yok’ başlıklarıyla konuyu her defasında gündeme taşıdı. Sorun şu ki: 15 Temmuz darbe girişiminin ardından kamudan ihraç edilen ya da açığa alınan öğretmenler, kapatılan okullar, basımı
Hiç dava dosyası incelediniz mi?
Bir gazeteci için; en kilit sorular, takibi ya da araştırılması gereken konular, dava dosyalarında yer alan iddialardan çok, sanık veya tanık ifadeleri üzerinden anlam kazanır. Bugün incelediğiniz bir dosya, zaman içerisinde unutturulan, delil yetersizliğinden üzeri kapatılan, araştırılmayan, komplo ya da kumpas olarak kalan başka olayları ve dosyaları da yeniden gündeme getirebilir.
Milliyet’te yer alan Tolga Şardan’ın “Televizyonun içine kamera konuldu” başlıklı haberi, bu açıdan son derece önemli bir haberdi. Haberde Fethullah Gülen’in yakın ekibinden olduğu iddiasıyla tutuklanan işadamı Alaaddin Kaya’nın beş sayfalık ek ifadesinde savcı Nuh Mete Yüksel’e bir dönem yapılan kumpasın ayrıntıları son derece dikkat çekiciydi. Kaya, ifadesinde; Nuh Mete Yüksel’e yapılan kumpası şu sözlerle ifade ediyor:
“Nuh Mete Yüksel’in DGM Savcısı olduğu dönemde Fethullah Gülen ile ilgili hazırladığı soruşturma safhasında hatırladığım kadarıyla Yüksel’i itibarsızlaştırma amacıyla kumarhaneler kralı Sudi Özkan’ın avukatına ait Ankara’da yerini bilmediğim bir mekânda bir kadınla uygusuz haldeyken bir çekim gerçekleşmiştir. O gün Gülen cemaatinin emniyet
Meslekten ihraç edilenler arasında Prof. Levent Altıntop ve Prof. Ayşegül Jale Saraç’ın adlarının yer almaması bazı gazetelerde yer alınca Milliyet internet sitesi haberi kaynak göstererek kullandı.
“ İki profesöre ihraç koruması! Listede isimleri yok...” başlıklı habere göre; çıkarılan son Kanun Hükmünde Kararname ile çeşitli meslek gruplarından 50 bin dolayında kişinin kamudan ihraç edilirken, “örgüt yapılanmasının aktif isimlerinden olan” Samsun 19 Mayıs Üniversitesi’nden Prof. Levent Altıntop ile tutuklu bulunan eski Dicle Üniversitesi Rektörü Ayşegül Jale Saraç listede yer almıyor.
“İki ismin YÖK’te birileri tarafından korunduğu şüphesi gündeme getirildi” ifadelerine yer verilen haberde ayrıca 15 Temmuz sonrası açığa alınan akademisyenler arasında yer almasına rağmen, ihraç listesinde Prof. Altıntop’un kurucusu olduğu ve onursal başkanlığını yaptığı ATUDER yönetiminin de büyük oranda görevden uzaklaştırılarak gözaltına alındığı, derneğin faaliyetlerinin de 3 aylığına durdurulduğu belirtiliyor.
***
Acil Tıp Uzmanları Derneği bir açıklama göndererek haberin gerçeği yansıtmadığını belirtiyor:
Acil Tıp Uzmanları Derneği 1999 yılında kurulmuş ve sadece Acil Tıp
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “FETÖ/ PDY örgütünün mevcut bir siyasi yapıya sızma girişiminde bulunduğu” iddiasıyla yürüttüğü soruşturma kapsamında, 33 kişi hakkında gözaltı kararı çıkınca, Milliyet, haberi “FETO’nün MHP’ye sızma harekâtı” başlığıyla okurlarına aktardı.
Haberde, kamuoyunda “MHP’ye operasyon yapılıyor” algısı oluşturulmaya çalışıldığı, ancak bu operasyonun gerçekte MHP’ye sızmaya çalışan FETÖ yapılanmasının ortaya çıkarılmasına yönelik olduğu belirtiliyor. Haberde ayrıca kamuoyunun yakından tanıdığı bazı gazeteci, akademisyen ve araştırmacıların ‘Kurban bayramı tatili olmasına rağmen’ gözaltına alındığı belirtiliyor ve kısaca şu ifadelere yer veriliyor: “…Mümtaz’er Türköne, Yavuz Demirağ, İbrahim Kanbur ile araştırmacı Özer Sencar’ın da aralarında bulunduğu 22 kişi FETÖ ile bağlantıları olduğu iddiasıyla gözaltına alındı. Zanlılardan 12’si emniyette yapılan işlemlerinin tamamlanmasıyla birlikte çıkarıldıkları nöbetçi mahkeme tarafından bayram tatili sürecinde serbest bırakıldı…”
Yeniçağ Gazetesi itiraz ediyor
Hiçbir gazeteci meslektaşlarının bu tür iddialarla gözaltına alınmasını istemez. Yeniçağ Gazetesi bazı yazarlarının böyle bir soruşturmaya konu olmasına
Türkiye’de organ ve doku nakli bekleyen binlerce hasta var. Organ nakli dışında tedavisi mümkün olmayan çok sayıda hastalık var. Buna rağmen organ bağışı artış gösterse de son derece yetersiz. Düşünün ki; 60 binden fazla insan böbrek yetmezliğiyle mücadele ediyor ama bu hastaların sadece 3 binine nakil yapılabilmiş.
Peki, organ bağışı sadece devletin sağlık politikalarıyla geliştirilebilecek bir konu mudur? Bu güne kadar kaç gazete organ bağışının önemini manşetine, kaç köşe yazarı köşesine taşıdı? Bağış kampanyalarını, bağış yapan insanların hikâyelerini kaleme aldı?
Okurlar gündemi her gün siyasetin belirlemesine tepkili. Sağlığını kaybetmiş, canı burnunda bir toplumda binlerce insan umuda yatmış, ‘hayat bağışlayacak’ insanları bekliyor.
Türkiye Organ Nakli Vakfı’nın koordinatörlüğünde düzenlenen uluslararası üçüncü medya çalıştayı önceki gün bu konuda basına büyük sorumluluk düştüğünü hatırlattı. Ancak birkaç gazete dışında Milliyet’te dâhil söz konusu toplantıyı kamuoyuyla paylaşmadı. Dolayısıyla hatırlatmak istiyorum:
Ortadoğu ve Afrika ülkelerinden gelen akademisyen ve gazetecilerle Harbiye Hilton’da bir araya geldik. Moderatörlüğünü üstlendiğim, organ bağışı konusunda
İnternet dünyası yeni bir hakkın doğmasına neden oldu. Dijital hafızada yer alan, arama motorlarında bulunan; bireye ait fotoğraf, kimlik bilgisi, adres, haber ve diğer kişisel içeriklerin bir daha geri getirilemeyecek ve kullanılmayacak biçimde ortadan kaldırılmasını talep etme hakkı…
Evrensel hukuk bunu ‘unutulma hakkı’ olarak tanımlanıyor.
Avukat Mario Costeja Google’da adıyla arama yaptığında, ‘borcundan dolayı evini zorla satmak zorunda kalmasına’ yönelik haberlerin linkleriyle hala karşısına çıkmasından dolayı şikâyetçi olunca 2014’de Avrupa Birliği Adalet Divanı, bireylerin arama motorlarında ortaya çıkan verileri üzerinde söz söyleme hakkı olduğunu tanıdı. Bireylerin ‘miadı dolmuş, eksik, ilgisiz ve geçersiz’ bilgileri barındıran linklerin arama motorlarından kaldırılmasını talep edebileceğini insanların ‘unutulma hakkı’na sahip olduğuna hükmetti.
***
Peki, haberin doğru ve gerçek olmasının bir önemi yok mu?
Bir hatırlatma daha yapalım: Alman aktör Walter Sedlmayr’ı öldürmekten suçlu bulunan ve hapis cezasına çarptırılan Wolfgang Werlé ve Manfres Lauber adında iki kişi de Wikipedia’yı dava etti. Davanın gerekçesinde, cezalarını çekip hapisten çıktıkları halde yıllar