BİLE BİLE LADES

4 Kasım 2020

Elimiz ayağımız tutmaz oldu…

Yıkıldık mı diyeyim? Canımız yandı mı diyeyim?

Yoksa 50 yıldır bile bile lades oynadık mı diyeyim? Bilemedim…

Kolay değil, arkadaşlarımızın çocuklarını, yeğenlerini, ana babalarını kaybettik yıkıntıların altında. Şimdi yıkılan ya da zarar gören o 8-10 katlı binalar ormanının bulunduğu yerler bundan 40-50 yıl önce İzmir’in hatta belki de Batı Anadolu’nun en bereketli alüvyal tarım alanlarıydı oysa…

Bakın Tarihçi, Prof. Dr. Kemal Arı hoca nasıl anlatmış eskinin Bornova Ovasını:

“İzmir’i önce, Bornova’dan tanıdım. Gencecik bir delikanlıydım o zaman.

Bugün büyük parkın olduğu yerden, bir yürümeye başlardık Manavkuyu’ya doğru, git Allah git…

Ne bağlar, bahçeler geçer; sazlık, kamışlıklarla karşılaşırdık.

Yazının Devamı

Antik Meles Çayı nerede? (1)

21 Ekim 2020

Tarihe meraklı İzmirlilerin Homeros’un adını aldığı Meles Çayı’nın “Yeşildere mi, Halkapınar Deresi mi yoksa Bornova Çayı mı olduğu” şeklinde bitmeyen bir gündemi vardır. (Homeros’un asıl adı Meles’in çocuğu anlamına gelen Melesigenes’dir) 

Değerli dostum İlhan Pınar’ın İzmir Yazıları 2 kitabını okuyan okuyucularım varsa konu onlar açısından büyük oranda açıklığa kavuşmuştur aslında ama ne yazık ki kitap okuma alışkanlığımız yok.

Milliyet Ege Yazarı kent gözlemcisi dostum Orhan Beşikçi geçtiğimiz günlerde İlhan Pınar ile bir mülakat yapmış. İnternet haber sitesi kentyaşam.com da yayınlanan mülakatta konu yine Meles olmuş.

Yazım alanımız yeterli olmayacağı için 2. bölümü önümüzdeki hafta yayınlanmak üzere İlhan Pınar’ın anlatımlarından yola çıkarak bu konuyu üç başlık halinde değerlendirelim.

Yeşildere olabilir mi?

1675 yılında İzmir’e gelen seyyah ve arkeolog Jakop Spon, Strabon’un, “Meles Çayı’nın antik Smyrna şehir duvarlarının dibinden

Yazının Devamı

Bakü Fatihi Nuri Paşa

14 Ekim 2020

Kardeş Azerbaycan’ın işgal altındaki Dağlık Karabağ için verdiği haklı mücadelesi hepimizin ortak gündem konusu bugünlerde. Dualarımız onlarla.
Doğal olarak televizyon programlarının birinci maddesi de Azerbaycan’ın Karabağ’ı işgalden kurtarma mücadelesi.

Tarihe ilgi duyan okuyucularım eminim kaçırmamışlardır. Bu televizyon programlarında “Bakü Fatihi” olarak çok sık geçen bir isim vardı. Nuri Paşa…

Kimdir Nuri Paşa?

Nuri (Killigil) Paşa, ağabeyi Enver Paşa’nın verdiği görevle Kafkas İslam Ordusu komutanı olarak 15 Eylül 1918’de Bakü’yü kurtaran Osmanlı kumandanıdır. Nuri Paşa, o gün Azerbaycan halkı tarafından nasıl bir hürmet, heyecan ve coşkuyla karşılandıysa bugün de tüm Azerbaycan tarafından saygıyla anılmaktadır. Öyle ki Nuri Paşa’nın Bakü’nün kurtuluş günlerinde Tezepir Camisi’nde halka hitap ettiği minber bugün de “Nuri Paşa minberi” diye anılmakta ve aynı yerde korunmaktadır. Paşanın Gence’de konakladığı ev de müze olarak faaliyet gösteriyor.

Ne yazık ki Mondros

Yazının Devamı

‘Bornova’ adı nereden geliyor?

30 Eylül 2020

Bugüne kadar Bornova tarihi ile ilgili yaptığım her anlatımda istisnasız olarak karşıma çıkan ilk soru budur. Değerli dostum Prof. Dr. Hasan Mert, bu konu hakkındaki bütün varsayımları, “Geçmişten Günümüze Sosyal, Ekonomik ve Kültürel yönleriyle Bornova” adlı kitabında bir araya getirmiş. Başlıklar halinde bir göz atalım.

Prinobaris

Prof. Dr. Bilge Umar, “Türkiye’deki Tarihsel Adlar” adlı kitabında, Lembos Manastırı’nda bulunan kayıtlardaki kaba meşe ağacı anlamına gelen Prino Barys ibaresinden yola çıkarak oluşturduğu bu teze göre, daha sonraki yüzyıllarda kayıtlara geçen isimler bu temel isimden evirilerek ortaya çıkmıştır.

Profesör Dr. Ersin Doğer de Tepekule Tarih Dergisi’nin 1. sayısında yayınlanan “Bornova’nın kısa tarihi” adlı makalesinde aynı hipotezi farklı bir şekilde yorumlamıştır.

Doğer’e göre, “prinobaris” ibaresi 9. yüzyıla ait eski Helence kayıtlarda yer almaktadır. Eski Helence’de yabani meşe ağacı anlamına gelen “prinobar” (Türkçe’ye pınar

Yazının Devamı

Şehrin sokaklarına çıkın

23 Eylül 2020

Şehri sevmek için o şehri bilmek birinci kuraldır. Salgın var ama gerekli tedbirleri alarak yarından tezi yok çıkın İzmir’in sokaklarına...
Bornova’da, cennet gibi bahçelere sahip, muhteşem Levanten köşklerinin önünden geçerken gördüğünüz güzelliklerin keyfine varın.
Buca’da özgürce uçarak çığlık çığlığa başınızın üzerinden geçen kuşların yemyeşil papağanlar olduğunu fark edin.
Alışveriş yapmasanız bile İzmirliler için Havra Sokağı’nı şöyle bir turlamak bir ritüeldir. Yapın... Uzun, çok uzun yıllardır Abacıoğlu Han’da mumlu havyar satan amcanın sevimli dükkânını görün. Çakaloğlu Han’ın tavanında İzmir’in kurtuluşunda yaşanan büyük yangının kalan son izlerini görün. Büyük acıları hatırlayın.
İşgal günlerinde birkaç sarhoş Yunan askerinin ezan okunuyor diye kurşun yağmuruna tuttuğu Basmane Çorakkapı Camii’nin şerefesinde halen duran kurşun izlerini fark edin.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün annesi Zübeyde

Yazının Devamı

13 Eylül’de bile çatışmalar devam ediyormuş

16 Eylül 2020


Fahrettin Altay Paşa ve kardeşi Fikri Altay, gazeteci
Haluk Besen ile röportaj esnasında.

 

9 Eylül kurtuluş günümüzü coşkuyla kutladık.
“98 yıl geçmiş… o günlere dair bilinmeyen hiçbir şey kalmamıştır” diye düşünebilirsiniz ama, pek de öyle değil... Anlatılan ama sonradan unutulanları bir araya getirseniz emin olun kitaplar tutar.
Kardeşi Fikri Altay ile birlikte Fahrettin Altay Paşa’nın 9 Eylül 1963 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanan, genç gazeteci Haluk Bey’e verdikleri röportajda anlattıkları da bunlardan biri.

Yazının Devamı

Bir şehit toprağı

2 Eylül 2020

30 Ağustos 1922 destanının 98. yılını pandemi sıkıntısına rağmen coşkuyla kutladık. Belki kitlesel kutlamalar yapamadık ama içimizdeki coşkunun yansımasını sosyal medya platformlarında görmüşsünüzdür.
Bu kutlamaların bana göre en anlamlılarından birini, Egeli Gazete’nin internet haber sitesinde gördüm. Habere göre, Manisa Anemon Dağcılık Topluluğu ile Manisa Gazeteciler Derneği organizasyonuyla Manisa Şehitliği’nden ve Manisa Tarzanı olarak bildiğimiz İstiklal Madalyası sahibi Ahmet Bedevi’nin kabrinden alınan toprak, 1430 metre rakımlı Spil Dağı’nın doruğuna götürülmüş.
Çok anlamlı bir kutlama...
Bu haberden mülhem, 27 Ağustos 1922 günü yaşanan, muhtemelen bildiğiniz bir hikâyenin bilinmeyen bir yönünü kısaca anlatayım...

Görev istedi

24 yaşında, kabına sığmayan, deli dolu, gencecik İzmirli bir teğmendi Kemal.
Büyük Taarruz öncesindeki işgal yıllarında Anadolu’da yaşanan zulmü hiç içine sindiremediği için Kolordu Komutanı Fahrettin Paşa’dan aldığı izinle, emrindeki 30 süvariyle birlikte

Yazının Devamı

İlk Atatürk Anıtı hangisi? İşte belgesi...

19 Ağustos 2020

Aslında gazeteci dostum Alaattin Gürırmak’ın, 9 Kasım 2012 tarihli 9 Eylül gazetesindeki haberiyle gerçek ortaya çıkmıştı. Habere göre hemen her yerde bahsedildiği gibi, Türkiye’de dikilen ilk Atatürk Anıtı, Sarayburnu’ndaki anıt değil, ondan 3 ay önce Bornova’da Ziraat Mektebi bahçesine dikilen anıttı.

Mevzu çok netti. “İlk Atatürk Anıtı” olarak kabul edilen, Sarayburnu’ndaki anıtın kitabesindeki tarih 3 Ekim 1926, Bornova’daki Atatürk Anıtı’nın kitabesindeki tarih ise Haziran 1926’ydı. Yani kitabelere göre, Bornova’daki Atatürk Anıtı 3 ay önce dikilmişti.

Fakat temkini elden bırakmayan bazı tarihçi dostlarımız, Bornova’daki Atatürk Anıtı’nın üzerindeki tarihin, Atatürk’ün 18 Haziran 1926’da Bornova’ya gelişi nedeniyle Haziran 1926 olarak yazılmış olma ihtimalinden bahisle, heykelin daha sonraki tarihlerde dikilmiş olabileceğinden söz etti.

Bu nedenle de ilk Atatürk Anıtı’nın Sarayburnu’ndaki anıt olduğu söylemine devam edildi.

Gelin şu işe bir nokta

Yazının Devamı