Derbi fare doğurdu

5 Aralık 2016

Ligin en iyi hücum eden takımı ile en formda takımının maçında futbol adına güzellikler yaşamayı umduk. Bu maçın adı, son yıllarda hep güzel seyreden Fenerbahçe-Beşiktaş olunca bu beklentimiz bir kat daha arttı fakat tabiri caizse dağ fare doğurdu.

Cenk veya Ebubekir mi yoksa Sov veya Robin Fan Persi mi diye beklerken Mehmet Topal ve Atiba maçın yıldızları oldu. İki takım da kaleyi bulan tek şut dahi bulamadan maçı bitirdi, kalelerde yedek değil U16 kalecileri de olsa sonuç değişmezdi.

Fenerbahçe

Fenerbahçe’nin etkisizliğinin nedeni Şeşu’nun son iki haftadaki formundan uzak olması ve on numara pozisyonunda oynayan Alper’e bu gömleğin yarım beden büyük gelmesiydi. Hem ilk yarıda hem de ikinci yarıda Alper bazı paslarda daha ölçülü olabilse arkadaşlarını çok net gol pozisyonlarına sokabilirdi. Sov’dan kanat oyuncusu olarak çok iyi bir oyun beklemek zaten iyimserlik ve yeterince beslenemediği için Fan Persi de etkisiz göründü. Bu şartlar altında Lens’in daha önce oyuna dâhil edilmesi hatta Sov’un santrafora çekilerek 4-4-1-1’e dönülmesi kilitli oyunu açmak için Advokaat’ın başvuracağı hamleler olabilirdi fakat Hollandalı teknik adam bu alternatiflerden sadece ilkini

Yazının Devamı

Derbide ne olur?

3 Aralık 2016

Fenerbahçe-Galatasaray maçlarının adı, Fenerbahçe-Beşiktaş maçlarının tadı…

Son yıllarda hem futbol kalitesi hem de heyecan en çok sarı lacivert ve siyah beyazın karşılaşmalarında oluyor.

Derbiden kimin ne çıkaracağını göreceğiz ama maç öncesinde Fenerbahçe’nin cebinde yüksek moral, derbilerdeki başarılı performans ve son haftalardaki iyi oyun; Beşiktaş’ın cebinde ise Benfika maçının morali, iyi kadro ve yenilmezlik apoleti var.

Advokaat ile takımı arasındaki uyumun artmasına binaen Fenerbahçe’de ayaklar yere artık daha sağlam basıyor. Sürekli oynayan savunma dörtlüsü sayesinde savunma toparlandı, Alper, Şeşu ve hatta RvP’nin katkılarıyla orta alan gelişti ve Sov iyi bir form yakaladı. Yakalanan pozisyonların, diğer takımlardan daha yüksek bir oranda golle sonuçlandırılması takımın kafasının iyi çalıştığının göstergesi. Diğer taraftan, Galatasaray karşısında eksikliği hissedilmemiş gibi görünse de Lens’in oynaması yine çok önemli. Lens, rakibin dengesini bozma, rakip oyuncuların kart görmesine neden olma veya faul alma konularında takımının en iyisi. Advokaat, hareketli olması nedeniyle maça Volkan Şen ile başlayabilir ama aslında doğru tercih Volkan’a kıyasla daha

Yazının Devamı

Fenerbahçe'nin uyumu

28 Kasım 2016

Futbolun bir takım oyunu olduğunu herkes bilir ama günün sonunda daha ziyade bireysel performanslar üzerinde durulur. Her takımın “yıldızları” daha fazla mercek altındadır ve sadece başarılar değil çoğu zaman başarısızlıklar da onlara mal edilir.

Futbolun takım oyunu olduğunu söylemek bu sözle anlatılmak isteneni yeterince anlatamıyorsa şunu denemeliyiz: futbol uyum oyunu. Bu uyum sadece stoperler veya arkalı önlü oynayan bek ile kanat oyuncusu arasında değil, tüm oyuncular arasında ve özellikle teknik direktör ile oyuncuları arasında olması gereken bir uyum. Ve bu uyum o kadar önemli ki varlığında İzlanda gibi mütevazı bir takım tarihi başarılar elde ederken yokluğunda ise Manchester United harcanan yüz milyonlara rağmen bekleneni veremiyor.

Dik Advokaat Fenerbahçe’nin başına apar topar geldiğinde onun hem takım hem de oyuncular hakkındaki bilgisi ortalama bir Fenerbahçe taraftarından daha azdı. Bu nedenle öncelikle Kasım’ı işaret etti ve zaman içinde “Atıf’ın bu özelliğini de fark ettik”, “Emenike’nin kanatta oynayamadığını anladık” veya “Sov santrafor oyuncusuymuş” gibi cümleler kurarak bu tanıma sürecinin zaman içerisinde devam ettiğini gösterdi.

Rize’deki

Yazının Devamı

Valerenga'dan Benfika'ya

24 Kasım 2016

Bazı maçlar taraftarların yüzünde ertesi gün sebepsiz ve neredeyse engellenemeyen bir gülümseme bırakır; dünkü maç bunlardan biriydi. Maçın skoru belki Beşiktaş’tan ziyade rakip takımın maç başında razı olacağı türden fakat bu skorun gelişimi düşünüldüğünde maç sonu sevinç seviyesi neredeyse 3-0 kazanılan bir maçın sevincine eşit. Allah sevdiği kuluna eşeğini önce kaybettirir sonra onu buldururmuş ya, dün tam da öyle oldu.

Dün geceyi tarihi yapan şey 0-3’ten geri dönmek kadar bu geri dönüşün Beşiktaş tarafından yapılmasıydı. Kısaca takımın Valerenga maçındaki Beşiktaş’tan Benfika karşısındaki Benfika’ya evirilmesiydi mutluluk kaynağı. Eski, mahkûm, güçsüz ve kaderine razı Beşiktaş’ın yerini yeni, hükmeden, güçlü ve isyan eden Beşiktaş’a bırakması… Ve sanki dünkü 90 dakika içine bu iki Beşiktaş da sıkışmıştı; ilk yarı eski, ikinci yarı yeni Beşiktaş.

Skorun Beşiktaş aleyhine çok çabuk ve çok derin gelişmesinde hem taktik hataları etkiliydi hem de motivasyon eksiklikleri. Formsuz Gökhan Gönül’ün sağ bekten sol açığa kadar uzanan maç içi mevki yolculuğu, Tosiç’in gününde olmaması, Oğuzhan ve Tolgay’ın rakibin dar alanlarında kaybolmasının yanı sıra, daha ilk golden sonra

Yazının Devamı

Derbi kafada başlar

21 Kasım 2016

Aslında maçın özeti için kaleci Volkan’ın maçtan sonra söylediği bir cümle yeterli “maçta hiç yere yatmadım”.

Bu derbinin psikolojik tarafı taktik ve teknikten daha önemliydi. Galatasaraylı oyuncular bırakın bu maç için ekstra motive olmayı, takım halinde normal bir maç motivasyonundan dahi uzaktılar. Bu açıdan Rikerink, kadro veya dizilişten önce takımı maça mental açıdan hazırlayamadığı için eleştirilmeli. Fakat anlaşılan o ki Hollandalı teknik adam, bırakın takımı, kendisini dahi maça hazırlayamamış ve maçı kafada kaybetmiş.

Maçın ilk dakikasından itibaren, futbolcular arasında anlaşmazlıklar, yanlış pas tercihleri, boşta kalan toplar gibi birçok pozisyonda kendini gösteren ve sadece Snayder, Eren veya Tolga’yı değil Bruma’yı dahi paralize eden bu hazır olmama hali “Kadıköy atmosferi” ile birleşince ve sarı kırmızılılar maç boyunca “küçük takım performansı" dahi sergileyemeyince yenilgi kaçınılmaz oldu.

Bu şartlar altında Fenerbahçe’nin rakibine karşı evindeki yenilmezlik zincirine bir halka daha eklemesi için sadece “normal” bir oyun sergilemesi yeterli oldu. Bu normal oyunda başta DeSouza ve RvP olmak üzere Şener, Alper ve Skertel takım arkadaşlarına göre birkaç adım daha öne

Yazının Devamı

Bruma ve DeSouza

19 Kasım 2016

İskambil kartlarıyla yapılan oyunlardan birinde sadece renkli kartlar (vale-kız-papaz-as) alınır. Bu kartları özel bir karıştırma yöntemi vardır. Karıştırdıktan sonra kartlar teker teker açıldığında kartların masaya her seferinde farklı ama belirli bir düzende açıldığını görürsünüz. Fakat işin garibi kartları açan kişi dahi bu sıranın nasıl olacağını önceden bilmez. Onun tek bildiği, bu şekilde karıştırılan kartların, izleyenlerin ilgisini çekecek şekilde açılacak olmasıdır. Fenerbahçe – Galatasaray maçları da öyle. Bu iki takımın maçları, zamandan veya takımların puan cetvelindeki yerlerinden bağımsız bir şekilde her zaman bir öykü, insanları heyecanlandıran bir dolu çekişme barındırır içinde.

Yarınki derbinin öyküsü de biraz takımların kötü gidişi, biraz Hollandalı teknik adamlar, biraz 17 yıl, biraz Bruma, biraz RvP.

İşin teknik tarafında, hem son haftaların morali hem de Kadıköy’ün güveni ile ev sahibinin yüzü gülüyor olabilirdi fakat takımın en etkili ve önemli iki oyuncusunun oynayamayacak olması sarı lacivertlilerin keyifini bir hayli kaçırdı. Mehmet Topal’ın eksikliğini hissettirmemek için DeSouza elinden geleni yapacaktır ve bunda Brezilyalı oyuncunun başarısız olacağını da

Yazının Devamı

Milli Takım içinde Milli Takım

14 Kasım 2016

Ben küçükken, futbol ile sadece uzaktan ilgilenenler “hangi takımı tutuyorsunuz” sorusuna “milli takım” derlerdi. Nitekim o zamanlar, milli takım taraftarının sayısı, kulüp takımlarının taraftarlarının toplamından fazlaydı. Bugün ise tarafsız kişiler bir tarafa, futbol ile yakından ilgili ve herhangi bir Avrupa Şampiyonası veya Dünya Kupası’nda kendi takımlarının yer almasını canı gönülden isteyecek olanlar dahi milli takıma kayıtsız kalmış hatta ondan uzaklaşmış durumda.

Peki ama neden?

Aslında tüm bu yaşananlar herkesçe gayet iyi biliniyor fakat bu gerçekler alt alta sıralandığında durumun vahameti daha da ortaya çıkıyor. Geldiğimiz noktada, ne Arda’nın “tek tek hesap soracağım” derken kimleri kastettiğini ve sonrasında onlara ne yaptığını, ne Fatih Terim’in bu oyuncuları neden kadroya almadığını, ne de sonra neden kadroya dâhil ettiğini biliyoruz. Bunların hiç birisi devlet sırrı değil, bırakın bir futbolseveri her vatandaşın yanıtını bilme hakkı olan, sorumluların da yanıtını vermek durumunda olduğu sorular. Bu soruların hiç biri yanıtlanmaz, ortam sonu gelmeyen dedikodulara bırakılır ve hiçbir şey olmamış gibi davranılmaya devam edilmeye çalışılırsa taraftarların milli

Yazının Devamı

Kartal pençeli Mete Kalkavan

11 Kasım 2016

Trabzonspor-Beşiktaş maçından sonra o malum gazetenin meşhur ilk sayfasını ben olsam yapmazdım ama bu sayfada abartılacak bir durum da görmedim. Maçı Beşiktaş kazandı, maçtan sonra herkes ilk olarak hakemi konuştu ve olayın faili Kuarezma’dan, Fikret Orman’a kadar herkes hakemin hatalı bir karar verdiği konusunda mutabık kaldı. Tüm bunları bir arada anlatacak/gösterecek bir manşet veya fotoğraf ancak o yapılan gibi olabilirdi. Benim o “kartal pençeli Mete Kalkavan” fotoğrafında gördüğüm, esprili bir şekilde, hakemin o gün verdiği kararların Beşiktaş’ın kazanmasında etkili olduğunun gösterilmesi, hepsi bu.

Eğer bu fotoğraftan “hakem maçı sattı, daha maça çıkmadan galibi kafasında belirlemişti veya bir adım daha öteye giderek “zaten hakemler bu sene hep Beşiktaş’ı kolluyor” gibi çıkarımlar yapılıyorsa sanırım bu düşünceler o çıkarımları yapan kötü niyetli kişilere ait kalmalı. Doğrusunu söylemek gerekirse bu düşünceye sahip kişilerin maçları veya ligi takip etmelerine de gerek yok zira bu iş onlara sadece huzursuzluk getirecektir.

Velhasıl, saflığıma verebilirsiniz ama o fotoğrafta ben boykot veya tesislere almama gerektirecek bir aşırılık bulmadım. Aksine kötülüğün büyüğü, bir takım

Yazının Devamı