Advokaat'ımı istiyorum

20 Şubat 2017

Futbolda bir adam bu kadar mı önemli? Evet. Hele hele o adam oyunun tam merkezindekiyse. “Takım” olmanın gereği olarak sadece bir mevkide dahi yetersiz kalsanız tüm takım bunun ceremesini çeker. Fenerbahçe’nin orta sahasındaki hücumcu oyuncu eksikliği artık dillere pelesenk. Alper’in yokluğunda Advokaat (ki Advokaat meselesine birazdan geleceğim) orta sahayı, daha önce defalarca başarısız olan o muhteşem üçlüye teslim etti ve yine kaybetti. Sanırım bu, her seferinde aynı şeyi yapıp farklı sonuçlar beklemek ve Aynştayn’a göre bunun tanımı belli.

Fenerbahçe’nin teknik analizi hep aynı. Atak planı yok, plan olsa da onu uygulayacak oyuncu yok. Kısırlık hat safhada ve rakip kaleye şut dahi çekilemiyor. Kısacası toplu bir çaresizlik söz konusu. Böyle zamanlarda birinin bir kıvılcım yakmasına ihtiyaç duyulur ve bu kişi genellikle takımın teknik direktörüdür fakat Advokaat bu noktadan çok uzak.

Advokaat

Advokaat, dağınık ve eksik Fenerbahçe’yi bir ara iyi toparladı fakat son dönemlerde garip işler yapıyor. Aylardır oynamamış hatta “ben olduğun sürece bir daha forma giyemez” denilerek kadro dışı bırakmış oyuncuların bir anda ilk on bire girmesi, tüm kabahat takımın

Yazının Devamı

Tudor ve Starbucks

16 Şubat 2017

2012 yılında İngiltere’de önemli bir vergi davası vardı.

Davalı, ünlü kahve zinciri Starbucks, davacı da İngiliz mali idaresiydi. Mali idare, Starbucks’ın İngiltere’de yüksek cirolar elde etmesine karşın kârı başka ülkelere aktarmak suretiyle çok az vergi ödediğini iddia ediyordu. Gerçekten de Starbucks’ın adadaki cirosu milyon sterlinleri bulup, şirketin başarılı CEO’su ABD’ye terfi ederken sene sonlarında İngiltere’de ya hiç vergi ödenmiyor ya da çok az ödeniyordu.

Starbucks’ın İngiltere’de yıllık 400 milyon sterlin ciro elde edip hiç vergi ödememesi herkese biraz garip geliyordu ama Amerika merkezli kahve devinin yaptığı her şey yasalara uygundu. Kahveler İngiltere’de satılıyor, elde edilen gelirden giderler düşülüyor ve kalan tutar üzerinden vergi ödeniyordu; tabi kalırsa. Ayrıca gider olarak yapılan ödemelerde herhangi bir vergi yasasını çiğneyen bir uygulama yoktu.

Dava görüşülürken İngiliz mali idaresi başkanı Hoc, şirketin yöneticisine o meşhur cümlesini söyledi: “biz sizi yasal olmamakla değil etik olmamakla suçluyoruz!”

Sonrasında ne mi oldu? Mahkemenin yasalara bakarak veremediği kararı, İngiliz halkı verdi. İngilizler, 1998 yılından beri ülkelerinde olan

Yazının Devamı

Tudor

13 Şubat 2017

Futbolcuların, özellikle de yıldız futbolcuların teknik direktör olmalarına karşı olumsuz bir önyargım var. Çünkü iki iş birbirinden çok farklı, farklı özellikler gerektiriyor. Kanımca futbolcu olmak teknik adamlık için bir avantaj değil dezavantaj.

Bu tartışmanın detayına girmeyeceğim ve illa teknik direktör eski bir futbolcudan olacaksa o zaman savunma oyuncularından olmasını yeğlerim çünkü onlar sahayı ve oyunu daha iyi görebiliyorlar.

Juventus’un eski stoperi Igor Tudor, teknik direktör olarak burnundaki çiçeği henüz düşürmedi. Sezon başında Karabükspor ile bir yıllık sözleşme imzalarken Hırvat teknik adamın CV’sinde Hayduk Split’teki çoğu yardımcı antrenörlük ve U17 teknik direktörlüğü ile geçirdiği üç yıl ve Paok’taki bir yıldan az süren görevi dışında herhangi bir tecrübe yazmıyordu. Fakat bu sezon Karabükspor’un oynadığı iyi futbol, mütevazı kadroya karşın takımın kendine puan cetvelinin orta sıralarında yer bulması ve özellikle içeride başarılı sonuçlar alınması Tudor’u ligin en çok konuşulan teknik adamlarından biri haline getirdi.

Bu hafta Beşiktaş’ı mağlup etmek bir tarafa, siyah beyazlılara oyun üstünlüğü de sağlamak büyük başarıydı çünkü kırmızı

Yazının Devamı

Profesyonellik

9 Şubat 2017

Topla ceza sahası içine girdiniz. Baktınız rakip futbolcu size son derece kontrolsüz bir şekilde koşarak geliyor ve yatarak bir müdahale yaptı. Ondan pekâlâ sayılabilirsiniz. Fakat siz o müdahaleye maruz kalıp düşmeyi tercih ediyorsunuz ve takımınız bir penaltı kazanırken rakip oyuncu müdahalesinin sertliğine göre sarı veya kırmızı kartla cezalandırılıyor; futbolda bunun adı profesyonellik.

Başka bir örnek, takımınız 1-0 önde ve maçın 89. dakikası. Takımınız köşe vuruşu kazandı ve futbolcunuzun bu atışı kullanmak için hiç acelesi yok. Aynı şekilde oyuna giren ve oydan çıkan oyuncularınız da yavaş oynatma modunda. İtiraf edelim, biz de ekran başında veya stadyumda oyuncularımızın bu aheste davranışlarından hiç şikâyetçi değiliz. Bunlar da profesyonellik. Sadece futbolcular değil, istediği skorla giden oyunun son dakikasında “yalandan” oyuncu değişikliği yapan teknik direktöre ne demeli? Evet, profesyonelliğin ta kendisi.

Durum bu olunca futboldaki profesyonelliği sanırım şu şekilde tanımlamak mümkün: içinde bulunulan durumdan, oyun kurallarına aykırı olmayan bir şekilde kendine avantaj sağlama işi. Burada önemli nokta “içinde bulunulan durum”. Başka bir deyişle siz kendi

Yazının Devamı

Hepimiz sarhoşuz

6 Şubat 2017

Rusya’da yayın yapan Matchtv kanalı, Fenerbahçe’nin Krasnadar ile eşleşmesi üzerine Fenerbahçe ile ilgili bir program yapmak istemiş. Derbi için İstanbul’a gelen muhabir arkadaşla sohbet ederken o, tıpkı diğer yabancılar gibi, bizim derbilerimizdeki kavga ve gürültü kaynaklı heyecandan bahsettikçe ben “evet heyecan yüksek olur ama bizde futbol da fena değildir” gibi sözler söylüyordum; maçtan sonra utandım.

Galiba her seferinde kendi gerçeklerimizden uzaklaşıp güzel futbol, seyir zevki, heyecan vs. bekliyoruz ve her seferinde hüsrana uğruyoruz. Beşiktaş-Fenerbahçe maçları özellikle son yıllarda az da olsa bu beklentileri karşılar gibiydi ama bu sene tabiri caizse bu son kale de düştü. Yabancıların bizim derbilerimize bakınca sadece kavga ve gürültü görmelerini haklı çıkarırcasına derbilerimiz büyük bir gerginlik altında tam bir hengâme şeklinde geçiyor. Elbet birisi kazanıp birisi kaybediyor ama iki taraf da maç sonunda olması gerekenden çok farklı duygular yaşıyor.

Rusya demişken dünkü maçta tam bir Rus ruleti vardı. İki tarafın oyuncuları da saha içindeki topsuz hareketleriyle tabancayı şakaklarına dayayıp tetiği çekiyor, silah patlamayınca derin bir oh çekip tabancayı

Yazının Devamı

Galatasaray

3 Şubat 2017

Galatasaray enteresan bir sezon geçiriyor. Enteresan çünkü dışarıdan bakıldığında sarı kırmızılıların puan cetvelindeki durumu hiç fena değil. Lider ile aradaki puan farkı beş, dört haftadaki üç yenilgi haricinde takımın kazanma yüzdesi gayet yüksek ve ligin ikinci yarısında derbiler TT Arena’da oynanacak. Fakat bir de içeriden bakış var ki oradaki tablo yukarıdakinden çok farklı. Teknik direktör Rikerink’i eleştirmek için adeta fırsat kollanıyor, toplanan 39 puana neredeyse mucize gözüyle bakılıyor ve herkesten önce Galatasaraylılar kendi takımlarının şampiyon olacağına fazla olasılık vermiyor.

Rikerink konusu gri. Bir yanım, Hollandalı teknik adamın Galatasaray gibi bir takımı idare etmek için fazla tecrübesiz olduğu ve yönetimin kendisinden “rica minnet” A takımın başına geçmesini istediği için onun bu denli acımasızca eleştirilmesi doğru değil diyor. Fakat diğer yanım da geçmişi nasıl olursa olsun artık Galatasaray’ın teknik direktörü apoletini takmış bir kişinin eleştirilerden nasibini almamasının, bu anlamda olumlu bir ayrımcılığa tabi tutulmasının doğru olmadığını söylüyor. Bu iki düşünce arasında son kararım Rikerink’e saygı duymak ve onu sahip olduğu göreve layık

Yazının Devamı

Fenerbahçe'nin şansla arası malum

30 Ocak 2017

Fenerbahçe’nin kadrosu sezon başından beri kötüydü; daha doğrusu eksikti. Sarı lacivertlilerin rölanti bir oyunla maç kazanmaları mümkün olmadığı için sürekli %100 ile oynamaları gerekiyordu. Advokaat’ın çok iyi bir kadro mühendisliği ile her zaman en doğru kararı verip, kadro eksikliğini mümkün olduğunca telafi etmesi gerekiyordu. Takım ileri gidemiyor, gol pozisyonu üretemiyor, rakip kim olursa olsun onu baskı altına alamıyordu. Evet, birkaç hakem hatası birkaç puan eksik alınmasına neden olmuştu ama ligdeki durumu bu hatalara bağlamak doğru değildi ve asıl hata sezona bu eksik ve güçsüz kadro ile başlamaktı. Zira Fenerbahçe belki de tarihinin hiçbir döneminde yetenekli oyuncudan bu kadar mahrum kalmamış, bu kadar düz ve silahsız olmamıştı.

Yukarıdaki ifadelerdeki geçmiş zaman kipi dikkatinizi çektiyse bunun nedeni tüm bu olumsuzlukların bugünün değil dünün sorunu olması. Bir başka ifadeyle bugün Fenerbahçe’yi, Aziz Yıldırım’ı veya futbolcuları eleştirmek anlamsız çünkü tekerlek devrildi. Önemli olan bu eksiklikleri önceden tespit etmek ve onları ortadan kaldırmaktı; yapılmadı. O zaman şaşırtıcı olan bugünkü durum değil bugünkü duruma şaşırmak. Mesele Kayserispor’dan iki

Yazının Devamı

FFP ve Avrupa

26 Ocak 2017

UEFA’nın “Finansal Fair Play” (FFP) konusunda ne denli ciddi olduğunu aldığımız cezalardan biliyoruz. Fakat geçenlerde açıklanan finansal tablolar gösterdi ki özellikle Fenerbahçe ve Galatasaray bu alanda hâlâ yeterince dikkatli değil.

İşin Avrupa bacağında ise durum tamamen farklı. Bu ay açıklanan 2015 yılı kulüpler emsal raporuna göre Avrupa’daki kulüplerin faaliyet kârları son iki sezonda (2015’e göre) 1.5 milyar avroya yükseldi ki bu rakam FFP’nin olmadığı son iki yılda -700 milyon avroydu.

Sadece bu bilgi dahi UEFA’nın ekonomik sopasının kulüpleri nasıl düzene soktuğunu gösteriyor ama aşağıdaki maddelere bakarak bu etkiyi daha iyi görmek mümkün.

Futbola ilgi duyarken bir yandan da muhasebecilik yapmak hoş değil ama unutmamak gerek ki bu durum bir “Fair Play” gereği. Bu nedenle yeni gelen yabancı futbolcu için hemen heyecanlanmadan önce bu işin “duygusal” boyutunu da düşünmek gerek. Yoksa uzun vadede bu transferlerin astarı yüzünden pahalıya gelebilir.

Bizim kulüplerin bu alandaki durumundan hafta başında bahsetmiştim:

http://www.milliyet.com.tr/a--can-nizamoglu-finansal-fair-play-raporu---16-17-ilk-6-ay-2383552-skorer-yazar-yazisi/

Fenerbahçe’nin UEFA ile

Yazının Devamı