Arda

23 Mart 2017

Türk futbolunun taçsız kralı Metin Oktay, futbol topunu koşturabildiği 15 senede hemen hemen çıktığı her maçta gol attı.

Yüksek teknik kapasitesi ve kibar çalımları Can Bartu’ya İtalya’da “sinyor” lakabını getirmişti.

Lefter, kulüp formalarıyla çıktığı 752 maçta 506 gol kaydetti, bu gollere ay yıldızlı formayla da 21 gol ekledi.

Bu üç isim de Arda Turan’ın “benim gibi futbolcu 100 yılda bir gelir” dediği dönemin içinde. Peki, Arda 100 yılın en iyi futbolcusuysa bu efsaneleri ne yapacağız?

Daha, Sergen’leri, Rıdvan’ları, Ali Kemal’leri, Hami’leri, Rüştü’leri, Tanju’ları söylemiyorum bile. Demek ki Arda’nın yakın geçmişteki futbolculardan daha iyi olduğuna zaten şüphesi yok, bir de kıyas dönemini yüz yıla uzatmış.

Bu ülke sadece Arda’yı yetiştirmekle kalmadı, onun adını sokaklara verdi. Yurt dışında top oynayan tek futbolcumuz oymuş gibi reklamlarda, tanıtımlarda en çok o oynadı; bir nevi halk kahramanı oldu. Daha önce İspanya Ligi’ni takip etmeyenler Arda orada diye Barselona’nın maçlarını takip eder, Barselona’yı destekler oldular. Fakat yetmedi…

Arda’nın gözden kaçırdığı konu: Metin Oktay’a Taçsız Kral, Can Bartu’ya Sinyor, Lefter’e Ordinaryüs lakaplarını

Yazının Devamı

Puan cetveli adil

20 Mart 2017

Antalyaspor maçının sonlarına doğru Beşiktaş belki bu sezon hiç kalmadığı kadar zor durumda kaldı ve hiç görünmediği kadar çaresiz göründü. Fakat bu durum yeri geldiğinde Barselona’nın dahi başına gelebiliyor. Bu nedenle çok büyük bir sorun değil; sıkça tekrarlanmadıkça. Kaldı ki dünkü manzaranın Abubakar’ın “bir kez daha” takımını 10 kişi bırakması veya Perşembe’nin yorgunluğu gibi hafifletici nedenleri de vardı. Diğer taraftan Beşiktaş’ın da eksikleri var elbet. Savunmadaki aksaklıklar, büyük ölçüde bir-iki oyuncuya bağlılık, iki kulvarda mücadele etmenin getirdiği yorgunluk vs. Bunları göz ardı etmek ne kadar yanlışsa, onlara bakarak “Beşiktaş iyi değil” demek de o kadar yanlış. Futbol hatalar oyunu denirken genellikle bir doksan dakikada olan biten kastedilir ama aslında futbol bir sezon içinde de hatalar oyunu ve sezon sonunda ipi göğüsleyeni tanımlamak için “en iyi” kadar “en az hata yapan” da demek mümkün.

Bazen de en iyi ile en çok hata yapanlar aynı sezonda bir arada olabiliyor. Bu sezon ligin doğal favorileri göz önüne alındığı zaman ortaya çıkan durum bu; Beşiktaş zirve için mücadele ederken Fenerbahçe ve Galatasaray bu emeği zirveden uzaklaşmak için sarf ediyor.

Yazının Devamı

Kâbus bekçisi Babel

17 Mart 2017

Uzun zamandır tartışılıyor; bu seneki Beşiktaş mı iyi yoksa geçen seneki mi iyiydi? Bu tartışma bir kenarda dursun, dün Beşiktaş her şeyden önce “eski Beşiktaş”tan iyi olduğunu gösterdi. Hani o ayakları yere sağlam basmayan, 3-0’lardan maçlar veren, özgüveni eksik Beşiktaş vardı ya, o artık yok; hem de birkaç senedir. Bunda en büyük pay orkestra şefi Şenol Güneş'in.

Dün akşam da rüyaya korkunç yaratıklar girmedi değil. Rakibin ilk atağında gol bulması ve Abubakar’ın Kiev’deki dikkatsizliğini Vodafone Arena’ya taşıması yine karabasanlara davetiye çıkardı ama bu kez kâbus bekçileri görevdeydi ve tatlı rüya bozulmadığı gibi son anlarda iyice pembeleşti.

Gecenin en büyük kâbus bekçisi Babel’di. Aslında Abubakar da maça bu rolde başladı ama sonra saf değiştirdi. Babel son zamanlarda tartışılıyor. Hayır, Hollanda ile aramız bozuk olduğu için değil, performansı nedeniyle tartışılıyor ve bu eleştirileri hak ediyor da. Fakat Hollandalının her zaman kolunda taşıdığı ve yere düşse de kıymeti eksilmeyecek iki altın bileziği var: kalite ve tecrübe. Nitekim bu bilezikler en çok gereksinim duyulan anlarda devreye girdi ve siyah beyazlılar adını ilk sekize yazdırdı.

Beşiktaş için artık

Yazının Devamı

İyi bir Sergen

13 Mart 2017

Ligin ilk 16 maçında 12 puan, sonraki 8 maçta 15 puan… Ve bunu yapan mütevazı bir Anadolu ekibi.

Kayserispor (isimlerini değiştirmeden önceki Kayseri Erciyesspor) Fenerbahçe ve Galatasaray’ın havlu atma noktasına geldiği, Beşiktaş’ın zorlandığı ligin ikinci yarısının en başarılı takımı. Aslına bakılırsa onların yaptığı da bir geri dönüş ve bu dönüşün mimarı Sergen Yalçın.

Yeri gelmişken, Sergen Yalçın’ın uzun vadede iyi bir teknik direktör olacağını düşünmüyorum. Bu düşüncemin en önemli nedeni onun yıldız futbolcu özellikleri, teknik direktörlük kariyeri önündeki en büyük engel olması. Ayrıca bir teknik direktör için çok önemli olan iyi iletişim, sabır ve disiplin Sergen Hoca’ya biraz uzak kavramlar. O çok zeki bir insan, futbol sahasında çoğu kişinin göremediklerini görüyor ama hani öğrencilere derler ya “zeki ama çalışmıyor” diye o türden. Kısaca, futbol literatürümüze bir futbolcunun adından önce kullanılan "iyi bir" sözünün girmesine neden olmaktan bahsediyorum. Bu nedenle Sergen Yalçın’ın teknik direktörlüğü ile ilgili düşüncem olumsuz ama bu konuda yanılmak beni hiç üzmez hatta mutlu eder.

Ancak kısa vadede Sergen Yalçın’ın motivasyonu, futbolcular üzerindeki

Yazının Devamı

Galatasaray'ın sermaye artırımı

9 Mart 2017

Galatasaray’ın 2012 yılındaki sermaye artırımı çok olaylı olmuş, çok konuşulmuştu. Fakat bugün yine çok kötü bir mali tablo ile karşı karşıya kalındığı için bu alanda tabiri caizse “sabıkalı” olan sarı kırmızılılar bu hafta içi tekrar bir bedelli sermaye artışı kararı aldı.

Galatasaray’ın mali durumu o kadar kötü ki, Finansal Fair Play düzenlemeleri kulüplerin giderlerinin gelirlerine eşit olmasını öngörürken sarı kırmızılıların ilk altı ay sonunda gelirlerine eşit olan rakam dönem zararı!

Bu nedenle bedelli sermaye artırımı kararını fazla yadırgamamak gerek ama soru, bunun nasıl yapılacağı.

Bedelli sermaye artırımında, şirketin hem hâkim ortağı hem de diğer yatırımcılar hisseleri oranında şirketin sermayesine para eklerler. Bu para eklemeleri şirketin piyasada işlem gören hisse değerleri değil, bu bedelden daha düşük olarak belirlenen sabit bedel (rüçhan hakkı) üzerinden yapılır. Bu nedenledir ki, bedelli sermaye artırımına gidecek şirketlerin hisse fiyatları düşer. Nitekim dün GSRAY hissesi yaklaşık %6 oranında değer kaybetti.

Eğer bu sermaye artırımına katılmak istemeyen veya parası olmadığı için katılamayan bir yatırımcı varsa bu durumda gerekli para ilavesi

Yazının Devamı

Nahoş Fenerbahçe

6 Mart 2017

Fenerbahçe taraftarı son yıllarda ve özellikle bu sezon, büyük umutlarla ticarete atılmış ama umduğunu bir türlü bulamamış bir iş adamı gibi. O iş adamının, onca çaba ve beklentiye karşın “hani benim şirketlerim? Şimdiye kadar bir sürü şirketim birçok çalışanım olması lazımdı” demesi gibi Fenerbahçe taraftarı da bugün “hani bizim kupalarımız, nerede şampiyonluklar ve Avrupa başarıları” diyor.

Fenerbahçe son 10 yılda hem maddi hem de manevi olanakları en fazla olan kulüptü. 3 Temmuz sürecini bir kenara bırakırsak -ki bunu yapmak mümkün zira 3 Temmuz öncesi ve sonrası başarı grafiğinde önemli bir farklılık yok- sarı lacivertliler değişen onca teknik adam, alınan bir sürü futbolcu ve harcanan milyonlarca liraya rağmen bir türlü istenen seviyeye gelemedi.

İstenilen seviyeye gelinmediği için kulüp içi huzursuzlukların yaşanması normal fakat Osmanlıspor maçında iyice ayyuka çıkan durumumlar asla değil.

Tribünlerin yönetimleri desteklemesi ne kadar haksa, onları istifaya davet etmesi de aynı oranda haktır. Buna ne yönetimin kendisi karışabilir ne de başka taraftarlar. Zaten normal şartlarda bu durum taraftarlar arasında en fazla tartışma yaratır. Eğer iş kavgaya dönüyorsa orada

Yazının Devamı

Advokaat şaşırtmıyor

27 Şubat 2017

Maçın 76. dakikasındaki Alper-DeSouza değişikliği beni hiç şaşırtmadı. Çünkü ben şaşırma hakkımı kadroda düşünülmeyen Atıf Şeşu’nun kendini önce Antalya kampında, sonra da ikinci yarının ilk maçında ilk on birde bulduğunda ve Emenike’yi Avrupa kupası maçında sahada gördüğümde kullanmıştım.

Daha sonra yaşanan Van der Wiel'in dönüşü veya ikinci Krasnadar maçındaki anlamsız oyuncu değişiklikleri şaşkınlık duygumu gitgide azalttı ve nihayetinde tamamen tüketti. Artık ne bu yanlış değişikliğe şaşırıyorum, ne de bu değişikliğin “De Souza iyi kafa vuruyor” diye açıklanmaya çalışılmasına.

Advokaat sanki "siz misiniz devre arasında benim istediğim oyuncuları almayan, buyurun bakalım" diyor ve adeta kendi takımını sabote ediyor.

Advokaat'ın Krasnadar maçından sonraki basın toplantısındaki sözleri çoğu kimse "dobralık" olarak algıladı, “işte bu Hollandalı açık sözlülüğü” dendi ve alkışlandı. Fakat aslında o ifadeler daha ziyade boşvermişlikti. İnsanların sizden çözüm dinlemek istediği yerde siz şikâyet ederseniz orada hiçbir şey düzelmediği gibi işler daha da kötüye gider. Kaldı ki sorulan sorunun tamamını dinleyemeyecek kadar sinirli bir basın toplantısını belki senede bir kez

Yazının Devamı

Doğruluk mu cesaret mi?

23 Şubat 2017

Fenerbahçe için hep aynı şeyleri söylüyoruz. Takımın çok bariz bir hücum edememe sorunu var. Mütevazı Rus ekibine karşı dahi, 180 dakikada bir gol atabilmek için akla kara seçilmesi bunun kanıtı. Durum buyken bir de yakaladığınız pozisyonları cömertçe harcarsanız rakip kim olursa olsun şansınız kalmıyor.

Takımlarda bazen bir veya birkaç oyuncu formsuz olabilir; bazen de bu formsuzluk tüm takıma sirayet eder. Böyle zamanlarda teknik direktör devreye girer ve takımı toparlar. O da yapamazsa kulüp yönetimi, takım ve teknik kadro ile görüşür, yemek yer, onlara moral verir, bir çıkış yolu aranır. Peki, futbolcular, teknik direktör ve yönetim aynı anda formsuz olursa? O zaman ortaya bugünkü Fenerbahçe çıkar.

Dik Advokaat

Advokaat’ın Fenerbahçe ile bağlarının koptuğu, Kasımpaşa maçından sonraki basın toplantısının ardından belli olmuştu. O andan itibaren Hollandalı teknik adamın Fenerbahçe’ye verecek bir şeyinin kalmadığı ortadaydı ve kendisiyle yollar ayrılmalıydı. O gün yapılmadıysa bu, bugün yapılmalıdır.

Sezon ortasında, hele hele son düzlükte teknik adam değişikliği hiç de akıl kârı bir iş değil fakat Advokaat’ın durumu çok istisnai; o takımına inanmıyor, daha doğrusu

Yazının Devamı