Ben küçükken, futbol ile sadece uzaktan ilgilenenler “hangi takımı tutuyorsunuz” sorusuna “milli takım” derlerdi. Nitekim o zamanlar, milli takım taraftarının sayısı, kulüp takımlarının taraftarlarının toplamından fazlaydı. Bugün ise tarafsız kişiler bir tarafa, futbol ile yakından ilgili ve herhangi bir Avrupa Şampiyonası veya Dünya Kupası’nda kendi takımlarının yer almasını canı gönülden isteyecek olanlar dahi milli takıma kayıtsız kalmış hatta ondan uzaklaşmış durumda.
Peki ama neden?
Aslında tüm bu yaşananlar herkesçe gayet iyi biliniyor fakat bu gerçekler alt alta sıralandığında durumun vahameti daha da ortaya çıkıyor. Geldiğimiz noktada, ne Arda’nın “tek tek hesap soracağım” derken kimleri kastettiğini ve sonrasında onlara ne yaptığını, ne Fatih Terim’in bu oyuncuları neden kadroya almadığını, ne de sonra neden kadroya dâhil ettiğini biliyoruz. Bunların hiç birisi devlet sırrı değil, bırakın bir futbolseveri her vatandaşın yanıtını bilme hakkı olan, sorumluların da yanıtını vermek durumunda olduğu sorular. Bu soruların hiç biri yanıtlanmaz, ortam sonu gelmeyen dedikodulara bırakılır ve hiçbir şey olmamış gibi davranılmaya devam edilmeye çalışılırsa taraftarların milli takımdan soğuması son derece normal olur.
Fatih Terim her konuşmasında “beni tuzağa düşüremezsiniz”, “çok büyük sorunlarla uğraşıyoruz”, “Milli Takım’a zarar vermeye çalışanlar var” gibi cümleler sarf ediyor fakat bu kişi ve sorunların ne olduğu veya onların nereden çıktığına dair hiçbir şey söylemiyor. Sakın bu sorunlar kendisinin aldığı veya almadığı kararlar, yaptığı veya yapmadığı açıklamalar nedeniyle ortaya çıkıyor olmasın? Kararlar doğru veya yanlış olabilir fakat bunlarla ilgili hiçbir açıklama yapılmaz, burundan kıl aldırılmaz, açıklama yapmaya tenezzül edilmezse bunun adı liderlik değil kibir olur.
Fatih Terim’in demode idareciliğinin diğer tarafında da iletişim becerileri sıfırın altında olan futbolcular ya yarım yamalak açıklamalar yaparak ya da sosyal medyada her yana çekilebilecek gereksiz fotoğraflar paylaşarak işleri daha da karıştırmakla meşgul olunca Milli Takım bir takımdan çok film setini andırıyor.
Velhasıl dışarıdan bakınca Türk Milli Takımı, olması beklendiği veya gerektiği gibi ulusal duygularla değil, kişilerin kendi duyguları ile hareket ettikleri bir grup insan gibi görünüyor. Fakat Milli Takım -her ne kadar Fatih Terim son basın toplantısında bunun aksini söylese de- o kadar da profesyonel bir mecra değil. Oraya parasını alıp işini yapanlardan ziyade para almasa da canla başla mücadele edecek; kaprislerini, egolarını ve çıkarlarını bir tarafa bırakarak öncelikle milli duygularla motive olacak kişiler gerek. Bugünkü Milli Takım’ın sorunları sportif başarı ile ortadan kalkacak kadar basit değil. Kalan tüm maçlarımızı kazanıp Dünya Şampiyonası’na katılsak dahi, kafalardaki soru işaretleri giderilmeden bu başarının hiçbir önemi olmaz. Kaldı ki saha dışındaki sorunlar çözülmeden, zihinler rahatlatılmadan, Milli Takım ile millet arasında barış sağlanmadan ve Milli Takım yeniden “takım” olmadan saha içinde nasıl başarı gelebilir?