05.04.2016 - 14:04 | Son Güncellenme:
Cuma günkü yazıda hükümet krizinin haber vermiştik. Ayni zamanda KKTC’nin iki büyük partisi arasında bir “suçlama yarışının” başlaması olasılığından da söz etmiştim.
Hükümet krizinin nedenlerini gerçekçi bir şekilde tahlil etmezsek, bu suçlama yarışına anlam verebiliriz. Oysa bizim karşılıklı suçlamalardan daha çok, siyasal gerçekliklerimizi anlamaya ihtiyacımız var. KKTC tarihinde ilk kez iki büyük parti, muhalefeti de yok edecek şekilde bir araya gelmişse ve bu hükümet sekiz ay kadar sonra yıkılmışsa, bunu anlama gayretini karşılıklı suçlamalara kurban edemeyiz.
Nedir öyleyse; bu hükümet krizinin esas nedeni nedir?
Krizin nedeni
Bu krizin nedenini, genç bir insan, 38 yaşındaki Maliye Bakanı Birikim Özgür, dört ay önce açıklamıştı. 21 Kasım 2015 tarihinde gazetelerimizde yer alan ilgili haberde aynen şöyle deniyordu:
Maliye Bakanı Birikim Özgür, ekonomik protokollerin Türkiye ile imzalanmasının geciktiğine dikkati çekti. Başbakanlık, Maliye ve Ekonomi Bakanlıkları müsteşarlarının konuyla ilgili Ankara’da görüşmelerde bulunduklarına işaret eden Özgür, “En geç Aralık ayı içerisinde bu program imzalanacak. İmzalanmaması demek KKTC’nin neredeyse batması anlamına gelecek” dedi.
İşte bu kadar basit: Protokol imzalanmadı; Maliye Bakanlığı maaşları ve diğer ödemeleri yapamadı. Hükümet ortaklarından biri bunu kabullenmedi ve hükümetten ayrıldı.
KKTC’nin kaynakları
Dünyanın herhangi bir ülkesindeki herhangi bir hükümet, yoluna devam edebilmek için gerekli kaynakları sağlamak zorundadır. Yakın geçmişte yaşanan Yunanistan krizi de, Kıbrıs Rum tarafında yaşanan ekonomik sorunlar da bunu bir kez daha göstermiştir.
Aslında hükümet etme, en yalın tanımı ile ülke kaynaklarını yönetmek demektir. Siz ülkenin kaynaklarının neler olduğunu dikkate almadan yola çıkarsanız yolda kalacağınız kesindir.
Bu, arabanızda benzin, cebinizde para yokken uzun bir yolculuğa çıkmaya bezer. Yola çıksanız bile, bu yolculuğun tam bir macera olacağını da bilmeniz gerekir.
Bugünkü durumda KKTC’nin kaynakları, mevcut düzeni sürdürmek bakımından yetersizdir. Hükümet etmek için dış kaynağa gereksinme vardır ve hükümetlerin bu dış kaynağı sağlamak konusunda da mutlaka kapasite sahibi olması gerekmektedir.
Türkiye ile ilişkiler
Elbette bunun yolu Türkiye ile ilişkilerden geçmektedir. Kimse, KKTC hükümetlerinin Türkiye hükümetlerinin her dediğine “evet” demesini istemiyor. Ama hükümet hedeflerinizi Türkiye ile paylaşmak ve programınızı ona göre oluşturmak zorunda olduğunuz da açıktır.
Yunanistan’ın ve Kıbrıs Rum tarafının seçilmiş hükümetleri de krize karşılık çok daha farklı şeyler yapmak istemişlerdi. Ama ne olduğunu hep birlikte izledik.
Yapmak istediğiniz olumlu ve güzel şeyler varsa, KKTC seçmenini ikna ederek oy almak kadar, size kaynak sağlayan ülke konumundaki Türkiye’yi de ikna etmeye çalışmanız gerekmektedir. Kendi kabuğunuza kapanarak, Türkiye’ye “bizi finanse etmek zorundaki ülke” muamelesi yaparak hükümet edemeyeceğiniz bu krizle bir kez daha anlaşılmış olmalıdır.