Filiz Aygündüz

Filiz Aygündüz

filiz.aygunduz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Yapsam mı yapmasam mı? Söylesem mi söylemesem mi? Gitsem mi gitmesem mi? Günlük hayatta ne çok tereddüt ânımız var değil mi? Sonucundan çekindiğimiz için bir türlü alamadığımız kararlar. İnsanın içini sıkan, kaygı veren, zaman zaman kilitlenip kalmamıza neden olan. İçlerinde açık ara en ağırı, bilinci yerinde olmayan bir yakınımızın hayatı ve ölümü üzerine karar vermek olmalı. Organ bağışı için, beyin ölümü gerçekleşmiş, bir süre sonra da kalbi durup ölecek birinin fişini çekmeli mi çekmemeli mi?  

Haberin Devamı

Baksak mı bakmasak mı

Selman Nacar’ın yazıp yönettiği, geçtiğimiz yıl 43. İstanbul Film Festivali’nde En İyi Yönetmen ve En İyi Kadın Oyuncu (Tülin Özen) ödüllerini kazanan “Tereddüt Çizgisi”nin temel sorusu bu. Sorunun sahibi Canan. Bir ceza avukatı. Annesinin hastalığı nedeniyle İstanbul’dan Uşak’a gelmiş. Geceleri, hastanede, beyin ölümü gerçekleşmiş, solunum cihazına bağlı olarak yaşatılan annesinin yanında kalıyor. Kocaman bir bavulda gardrobu, her sabah oradan seçtiği parçayı giyip nöbeti ablasına teslim ederek Adliye’ye gidiyor. 

Bir demir leblebi 

Filmde, Canan’ın, patronunu öldürmekle suçlanan bir işçiyi savunduğu iki güne tanıklık ediyoruz. Sırtında tereddütün küfesi, mahkemeyle hastane arasında gidip geldiği. Maktul, şehrin ileri gelenlerinden. Cinayetten bir hafta sonra oğlu yurt dışına çıkmış ve geri dönmemiş. Babasıyla arası her zaman kötü olmuş. Canan savunmasını katilin maktulün oğlu olabilme ihtimali üzerine hazırlamış. Ama savunmasını yaparken karşısında imtiyaz sahibi, konuşmasını sürekli tepkileriyle kesen bir erkek güruh var. Başta maktulün avukatı, yakınları, davanın savcısı. Onların eril baskıları arttıkça ilkelerinden şaşmayan bir avukat olarak canhıraş bir mücadele verse de etrafını saran ‘güçlü’ler arasında fazla bir şansı olmadığını fark ediyor. Yeni bir tereddütü daha oluyor, adil bir yargılanma yokken ilkeli davranmaya devam etsin mi etmesin mi?  

Beklediği tanığın son anda vazgeçmesinin ardından, maktülün Musa’nın annesiyle ona ‘metres’ muamelesi yaparak bir ilişki yaşadığını öğreniyor Canan. Musa’nın bu bilgiyi kendisinden sakladığını. Yüzleştiklerinde hapse girerse intihar edeceğini söyleyen tanığın bileğindeki intihar teşebbüslerinden kalma çizgiler. Adlı tıpta adına ‘tereddüt çizgisi’ denen. Ve üçüncü tereddüt: Musa’nın annesinin namusu üzerinden şeref ve haysiyetinin incinmesi cinayet motivasyonu mudur, değil midir? Diğer yandan, hakim, şehrin imtiyaz sahibi bir fabrikatörünün davasında belediye başkanının akrabası olarak adil bir karar verecek mi vermeyecek mi? Canan bu tereddütler içinde savunmasını yaparken mahkeme salonunun tavanından büyükçe bir parça yere düşüyor, etrafı su basıyor. Bu çürümüş adalet metaforuyla biraz daha mütereddit, köşeye sıkışıp kalıyor Canan. Bu şartlarda adalet mümkün mü değil mi?  

Haberin Devamı

Son sahnede, en temel tereddütü sona ermiş buluyoruz Canan’ı. Annesini solunum destek ünitesine bağlayan fişin çekilmesine, organ bağışına izin veriyor. Mahkeme salonuna girmeden bu bilgiyi, yeğeni organ bekleyen dava hakimiyle paylaşıyor. Bu davranış etik mi değil mi gibi bir tereddüte alan açmadan.

Haberin Devamı

Özetle, kendi tereddütlerimizle de yüzleşeceğimiz bir demir leblebi “Tereddüt Çizgisi”. MUBI’de izleyebileceğiniz filmde Tülin Özen usta işi oyunculuğuyla dev bir ayna tutuyor bize. Baksak mı bakmasak mı? 

İyi pazarlar.