Yüksek basınç ve sisin etkisiyle başta İstanbul olmak üzere birçok kentte hava kirliliği değerleri, sağlığı tehdit edecek seviyelere ulaştı. Tek çözüm dışarı çıkmamak veya maske takmak mı?
‘Görünmez katil; hava kirliliği. Dünya genelinde yılda ortalama 8 milyon insan, hava kirliliği kaynaklı hastalıklar nedeniyle yaşamını yitiriyor. Hava kirliliği, yüksek tansiyondan sonra, erken ölüme yol açan ikinci risk faktörü. Bu nedenle de ‘görünmez katil’ olarak anılıyor. Ve maalesef bu ‘katil’, bizim coğrafyamızda da can alıyor. Temiz Hava Hakkı Platformu’nun yayınladığı ‘Kara Rapor’a göre, 2022 yılında Türkiye’de gerçekleşen ölümlerin 68 bin 440’ı hava kirliliğine bağlı hastalıklar sonucu meydana geldi.
Bu ölümlerin nedeni ise kirlilik seviyesinin ülke genelinde Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) standartlarının üzerinde olması. Geçen hafta, ‘görünmez katil’ dediğimiz hava kirliliğinin İstanbul’da görünür olduğuna tanıklık ettik. Yüksek basınç ve sisin etkisiyle başta İstanbul olmak üzere birçok kentte hava kirliliği değerleri, sağlığı tehdit edecek seviyelere ulaştı. Tabii uzmanlar da böylesi dönemler için, hassas grupta yer alanların maskeyle önlem almasını salık verdi.
DSÖ değerinin 14 katı
Bu uyarıların gazete ve televizyonlarda yayınlandığı günlerde, hava kalitesi değerleri bazı bölgelerde, gerçekten de maskesiz dışarı çıkılamayacak seviyedeydi. Yıl boyu Türkiye’nin en kirli havasına sahip bölgelerin başında gelen Kadıköy Göztepe’de PM2.5 konsantrasyonu çarşamba gecesi, DSÖ’nün yıllık PM2.5 kılavuz değerinin 14 katıydı. Aynı saatlerde Kocaeli Körfez’de PM2.5 konsantrasyonu, sınır değerden 18 kat, Düzce’de ise 24 kat yüksekti.
PM2.5, havada yer alan en küçük parça kirleticilerin ölçüldüğü bir değer. Daha büyük kirleticiler PM10 değeriyle ölçülüyor. Türkiye’de birçok istasyonda hava kirliliği genellikle PM10 değeriyle izleniyor ve Kara Rapor’a göre, Türkiye’de nüfusun yüzde 92’si DSÖ standartlarına göre kirli hava soluyor. Rapor, inme, akciğer kanseri, kalp krizi ve KOAH kaynaklı ölümlerin yaklaşık üçte birinin hava kirliliğinden kaynaklandığını belirtiyor.
Gebeliği ve ömrü etkiliyor
Çin’de yayınlanan yeni bir çalışma ise hava kirliliğinin anne karnındaki bebekleri bile etkilediğini ortaya koyuyor. Gebelikte hava kirleticilerine maruz kalma ile tüp bebek yöntemiyle gebe kalan kadınların bebeklerinin fiziksel gelişimi arasındaki ilişkiyi araştıran çalışma, kirli havanın ilk 12 haftalık dönemde bebeğin gelişimini olumsuz etkilediğini ortaya koyuyor. Özellikle trafik kaynaklı azotdioksit (NO2) kirliliğine maruz kalmanın, 35 yaş ve üzeri kadınların bebeklerinde fiziksel gelişim geriliği riskini artırdığı sonucuna ulaşılmış. Zaten başka bilimsel çalışmalar da hava kirliliğinin ortalama bir insanın ömrünü 1 yıl 8 ay kısalttığına işaret ediyordu. Çin’in Guangzhou şehrinde yapılan çalışma, hava kirliliğinin daha anne karnında bile sağlığı tehdit ettiğini göstermesi açısından oldukça çarpıcı.
Kısır döngüye doğru
Öte yandan bu kirli atmosferde yaşamak zorunda kalan bizler için ortaya atılan tek çözüm ise kirlilik seviyesinin arttığı dönemlerde dışarı çıkmamak veya maske takmak. Ancak biliyoruz ki problemin asıl çözümü, fosil yakıtların hızla terk edilmesiyle mümkün. Petrol, kömür ve gaz yerine, yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı bir medeniyet inşa edemezsek ne hava kirliliği ne de iklim krizi kaynaklı afetler sona erecek. Dünya Ekonomik Forumu’nda BM Genel Sekreteri António Guterres’in, fosil yakıt çağının sona ermesinin kaçınılmaz olduğunu söylemesi umut verici. Ancak ABD’de yaşanan gelişmeler bu umudu gölgeliyor. Donald Trump’ın ABD’de ikinci kez başkanlık koltuğuna oturmasının ardından, politik arenada küresel rüzgârlar, yeniden fosil yakıtlar lehine esmeye başladı. Trump, göreve başlar başlamaz, fosil yakıt üretimini artırmaya yönelik yeni hamleler açıkladı. Dünyanın en büyük fosil yakıt üreticisi ABD’nin daha fazla üretim yapması, atmosferdeki kirlilik oranının daha da artacağı anlamına geliyor. Bu durum, iklim krizini de derinleştirecek. Maalesef, sonu afetlere çıkan bir kısırdöngüye doğru yol alıyoruz.