26.04.2025 - 06:49 | Son Güncellenme:
Hilal Öztürk - Uzmanların İstanbul’da yaşanan depremin ardından yaptığı açıklamalar kafaları karıştırmaya devam ediyor. Her biri deprem konusunda “daha uzman” olduğunu söyleyen isimler, birbiriyle çelişen görüşlerini kamuoyuna açıklıyor. Her kafadan bir ses çıkınca da “kakofoni depremi” oluşuyor. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Maden Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Kumral, bu “yorum kaosu”na ilişkin Milliyet’e özel açıklamalar yaptı.
Deprem uzmanı kim?
Prof. Dr. Mustafa Kumral, her jeoloji mühendisinin deprem uzmanı olamayacağını belirterek, “Nasıl ki her doktor her branştan anlamadığı gibi, her jeoloji mühendisi de depremden anlayamaz. Jeoloji mühendisliği bölümleri dört ana bilim dalı altında toplanır ve bunların da alt birimleri olarak 11 farklı uygulama alanı vardır. Bunlardan sadece genel jeoloji anabilim dalı altında bulunan “yapısal jeoloji” ve “tektonik” alanında çalışanlar deprem konusunda uzmanlaşır. Geri kalan alanlarda çalışanların deprem ana konusu değildir. Sadece yapısal jeoloji ve aktif teknotik alanı, deprem ve faylar üzerinde çalışır. Jeofizik mühendisliğinde ise sismoloji, sismik dalgalar ile ilgilenen uzmanlar deprem ile ilgili bilim insanlarıdır” diye konuştu.
Bu alanda çalışan hocalar dışında kimseye itibar edilmemesi gerektiği uyarısında bulunan Kumral, “Konunun uzmanı olmayıp farklı amaçlarla, ünlü olmak adına, popüler olmak için konuşanlara maalesef halkımız itibar ediyor. Oysa konunun uzmanı hocalarımız hatta çok başarılı genç arkadaşlarımız var” dedi.
‘Herkes konuşur’
Kumral, uzmanlık alanının madenler olduğunu belirterek, “Benim uzmanlığım deprem değil ama ben de dahil yeni mezun birini de çıkartsanız iki saat konuşur ama hiçbir şey anlatamaz. Bu kavram karmaşasının nedeni konunun uzmanları olan ve çalışmaları deprem alanında uzman isimlerin görüşleri yerine farklı alanlardan insanların görüşlerinin medyada yer bulması” dedi.
Deprem alanında tek başına çalışma yapılmasının da doğru olmadığını ifade eden Prof. Dr. Kumral, ekip çalışması olması gerektiğini, jeoloji, jeofizik, geoteknik, jeodezi, fotogrametri gibi farklı alanlardan uzmanların ortak çalışma yapması gerektiğini vurguladı.
‘Yer üstüne odaklanmalıyız’
Mustafa Kumral, Türkiye’de artık fayların nerde olduğu, kırılıp kırılmayacağı tartışmalarından daha çok, depremin yıkıcı etkisini ortadan kaldırmak için yer üstü çalışmalara odaklanmak gerektiğini söyledi. Kumral, “Şehir planlamacıları, mimarlar, mühendisler, ulaştırma uzmanlarını konuşturmalı, onları dinlemeliyiz. Artık nasıl tedbir almamız gerektiğini, yapıların nasıl dönüştürülmesi gerektiğini konuşmamız lazım” ifadelerini kullandı.
DEVİR DEĞİŞTİ, JEOLOJİ DE DEĞİŞTİ:
İleri teknikler kullanılıyor
“Jeoloji pozitif bilim olmadığı için yorumların ön plana çıktığı” tartışmasını da yorumlayan Prof. Dr. Kumral, şu değerlendirmelerde bulundu: “40 sene evvel doktora gittiğinizde doktor göğsünü dinler, fiziksel yöntemlerle kontrol eder yani klinik muayene yapardı ve teşhis koyardı. Ama şimdi kan tahlili, ultrason, MR çektirmenizi istiyorlar. Jeoloji de böyle. Eskiden elimizde çekiç, pusula, sırt çantasıyla araziye çıkar inceleme yapar, haritalar yapardık. Günümüzde ileri teknikler kullanılıyor. Yani pozitif bilim jeolojide de kullanılıyor. Jeofizik mühendisleri de pozitif bilimi ve teknolojiyi üst düzeyde kullanırlar. Teknolojik aletsel çalışmalar var, uzaydan çekilen görüntülerden faydalanılıyor. Jeoloji pozitif bilim değil iddiası çağımızda doğru değil.”
JAPONYA ÖRNEĞİ
Her kafadan bir ses çıkmıyor
Türkiye’de her depremden sonra yaşanan bu sorun Japonya’da yaşanmıyor çünkü doğrulanmamış bilgiler halkla paylaşılmıyor. Japonya’da özel bir danışmanlık firmasında afet risklerini indirgeme planlaması bölümünde çalışan Geoteknik Mühendisi Dr. Seda Şendir Torisu, ülkedeki uygulamaları şöyle anlattı:
“Deprem, tsunami, tayfun, aşırı yağış gibi doğal afetlerle ilgili en hızlı ve teknik açıklamaları Japonya Meteoroloji Ajansı (JMA) yapar. Deprem kayıtları ve meteoroloji ile ilgili kestirimler için kullanılan aletler ve erken uyarı sistemleri de JMA tarafından yönetilir. Bu yüzden depremin özellikleri, bir tsunami beklentisi var mı, halkın tahliyesi gerekiyor mu gibi açıklamaları onlar yapabiliyor. Yaygın bir takip sistemi ile bilimsel veriye dayalı ve uzman görüşleri ile desteklenmiş acil durum bilgilerini, yine kendi uzmanlık alanındaki bilgileri paylaşmak üzere yetkili kurumun uzmanları açıklamayı yapıyor.”
Uzmanlar konuşuyor
“Eğer bir programa bir uzman çıkacaksa da kendi uzmanlığı hakkında kendi yaptığı araştırmalara dair bilgileri paylaşabilir ancak bizde olduğu gibi ‘Şurada şu büyüklükte bir deprem bekliyorum’ gibi yorumlar yapan akademisyenleri görmek mümkün değil” diyen Şendir Torisu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Uzmanlık alanı dışında her konuya dair konuşan yorumcular gözlemlemedim, tam olarak o konu hakkında çalışması olan bir uzman yorumlama yapabilir.”
‘Kenchikushi’ olmak zor
Türkiye’deki mimar-mühendisin karşılığı Japonya’da “kenchikushi”. “Kenchikushi Yasası” kapsamında yetkilendirilmiş, kayıtlı ve lisanslı bir mesleki ünvan... Bu ünvanı almak için hem yazılı hem çizim sınavına giriliyor. Bu zor sınavın senelik başarı yüzdesi yaklaşık yüzde 30. Sadece mimar ve mühendisler değil işçilerden denetim firmalarına kadar herkes sertifikasyona tâbi tutuluyor. Üniversite mezuniyeti yetmiyor, o meslekte yetkinliğin de kanıtlanması gerekiyor. Bir proje kontrolden geçip onaylanacaksa son onayı mutlaka böyle bir yetkinliği almış kişinin yapması isteniyor. “Kenchikushi Yasası”na göre binaların kullanımı, yapı tipi, yüksekliği gibi özelliklerine bağlı olarak bu yapıları kimin tasarlayıp onaylayacağı belirlenmiş durumda. Kenchikushi sertifikaları 1. sınıf, 2. sınıf ve ahşap olmak üzere üç grupta toplanıyor.