Türkiye’nin kara harekâtı kararlılığı karşısında ABD ve Rusya’nın tavrı terör örgütü PKK/YPG’yi korumak, kollamak adına sanki müttefik iki devlet havasında. Yani ABD ile Rusya görünürde, kâğıt üstünde birbirine hasım, düşman ülkeler ama söz konusu terör örgütü PKK/YPG/PYD ya da türevi SDG olduğunda dirsek temasındalar. Hatta aralarında bir anlaşma, gizli müttefiklik durumu var...Bir kere ne ABD ne de Rusya masum sivilleri ve çocukları katleden bu alçaklara hâlâ terör örgütü demiyor, diyemiyor... Dahası araçsallaştırdıkları PKK/YPG’yi kendi çıkarları doğrultusunda kullanıyor, hatta bu kirli ilişkiyi sürdürmek adına teröristlere kol- kanat germe açısından birbirleriyle yarışıyorlar. Dolayısıyla PKK/YPG’nin ABD ile Rusya’yı araçsallaştırdığı ve kendi amaçları için kullandığı gibi bir durum da söz konusu. Mesela temizlikte yeni hedef Ayn el Arap, Münbiç Tel Rıfat ekseni denildiğinde panikleyen SDG’nin başındaki
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun bugün havalı bir çıkışla açıklayacağı vizyon belgesi ne anlama geliyor? CHP’nin iktidara geldiğinde uygulayacağı hem ekonomik hem sosyal politikalar hem de hukuk reformu anlamında neler yapacağına dönük yol haritası, taahhütler... Dolayısıyla, içeriği kadar 6’lı masanın buna bakışının ne olacağı da merak edilenler arasında. Evet, 6’lı masa da olsa sonuçta Cumhurbaşkanlığı dışında milletvekilliği seçimine odaklanma durumu da var ve her siyasi parti kendi duruşuyla seçime girecek, alacağı oy hesabında olacak. O yüzden oy oranını artırmak içinde tabanına, seçmene kendi ekonomik programını, terörle mücadele ve dış politikayla ilgili görüşlerini net olarak belli edecek, siyaseten de oy isteyecek ve sonucuna katlanacak. Nitekim daha önce İYİ Parti ve SP de duruşlarını ortaya koydular. Yani bu bütün partiler için geçerli ve olması gereken bir durum. Ancak masa denildiğinde algı anlamında şöyle de bir sıkıntı söz konusu:
6’lı masa henüz ortak yol haritasını net olarak ortaya
Türkiye’nin PKK/YPG’li teröristleri temizleme kararlılığı nedeniyle kimyası bozulan ABD’den art arda gelen skandal açıklamalara Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Direktörü John Kirby’nin sözleri de eklendi. O da tıpkı ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) Sözcüsü Tuğgeneral Patrick Ryder gibi Türkiye’nin haklılığından ziyade olası harekâtın DAEŞ’le mücadeleye zarar vereceğine odaklanarak şöyle dedi:
“Türkiye terör saldırılarına maruz kaldı. Ancak özellikle Suriye içinde daha çok ölüme, daha çok masumun ölmesine yol açacak ya da bizim IŞİD ile mücadele çabalarımıza zarar verecek bir eylem görmek istemiyoruz.
Bizim Suriye’de IŞİD ile mücadele eden askerlerimiz var. Suriye’de Türkiye ya da başka bir ülke tarafından ABD’lilerin hayatını riske atacak bir eylemi görmek istemiyoruz. ABD askerleri burada sahada ve SDG’ye (Suriye Demokratik Güçleri) destek veriyor.”
Yani yalan dolan. Dolayısıyla, hani Pentagon’un şahin
ABD ile terör örgütü YPG/PKK’nın kirli ilişkisi, iç içe geçmiş faaliyetleri sır değil, aleni... Pervasızca silahlandırdıkları teröristlerle ABD’li generaller, komutanların, terör örgütü karargâhında, mevzilerde kol kola, yanak yanağa fotoğrafları var. Münbiç’te YPG/PKK’lı teröristlerle birlikte şov yapan bir ABD’li general “Türkiye bizi vurursa agresif karşılık veririz” küstahlığında dahi bulunmuştu. Koskoca ABD’nin önceki başkanı da hiç utanmadan terörist başına “General” payesi bile verdi! Dolayısıyla terör örgütü YPG/PKK’ya yönelik her harekât öncesinde olduğu gibi teröristlerin hayali aynı:
ABD devreye girer, bir şekilde Türkiye’ye engel olur...
TSK tepelerine binip gerçekle yüzleştiklerinde ise söyledikleri şu:
Amerika bizi sattı...
Hep bildik hikâye yani...Mesela; 2018’deki Zeytin Dalı Harekatı öncesinde ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) Twitter hesabından silahlı terörist görüntüleri
Suriye’deki kirli oyunu kararlılıkla adım adım bozan Türkiye daha öncekilerde olduğu gibi yeni kara harekâtı öncesinde de hem ABD hem Rusya ile eş zamanlı olarak mücadele ediyor. Dolayısıyla, sahada terörist temizliğine dönük askeri hazırlığa paralel her iki ülkeyle yoğun bir diplomasi trafiği de var. Yani siyasi ve diplomatik boyutunu da es geçerek dünyanın, ABD ve Rusya’nın nabzını tutmadan bir operasyon yapmıyor. Aslında buna sabır taşı diplomasisi de denilebilir. Çünkü her iki ülkede üç yıl önce altına imza attıkları mutabakatlardaki “PKK/YPG/PYD buralarda asla olmayacak, sığınmacıların geri dönüşleriyle ilgili ortam yaratılacak” diye Türkiye’ye verdikleri sözü tutsalardı zaten buna gerek kalmayacaktı. Mesela ABD, kontrolü altındaki bölgede terörist barındırmayacak, PKK/YPG’lilerdeki ağır silahlar toplanacak, tahkimatları, tüm muharip mevzileri imha edilecekti. Yine Rusya yapılan mutabakat gereği Münbiç ve Tel Rıfat’taki bütün PKK/YPG teröristleri silahlarıyla birlikte T
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın her yıl yayımladığı “Terörizm Ülkeler Raporu”nda “terör örgütleri” ve “teröre destek veren ülkeler” olmak üzere iki ayrı liste var. Biri eli kanlı teröristleri, yapıları; diğeri onlara finansal veya lojistik destek sağlayanlar, onlara silah tedariki ve satışı yapan ülkeleri sıralıyor. Her ikisi de hesapta “terörle, terörizmle mücadele” ya da terör tehdidine karşı dünya için kılavuz niteliğinde. Ancak gerçekte ise ABD’nin “Şunu ekle, bunu çıkar ya da koyma” mantığıyla işine geldiği gibi kurguladığı, kullandığı dokümanlar. Mesela, İstiklal Caddesi’ne koyduğu bomba ve Karkamış’a attığı roketle çoluk çocuğu katleden ne YPG ne de darbe girişimi yapan FETÖ’yü ABD asla terör örgütleri listesine almıyor. Onların saldırılarını, eylemlerini hep görmezden geliyor, geçiştiriyor. Yani ABD teröriste terörist demiyor, diyemiyor. Hem de ABD’nin içerisinde dahi YPG/PYD’nin terör
CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylık durumu siyasi atmosferdeki basınca göre sürekli değişkenlik gösteriyor. Bir bakıyorsun Kılıçdaroğlu kararını verdi kesin aday olacak, artık geri dönülmez bir yolda deniliyor bir bakıyorsun vazgeçebilir, başka bir isim lehine fedakarlık yapabilir noktasına geldiği söyleniyor. Hatta bu anlamda Kılıçdaroğlu’nun çok net bir şekilde adaylık yolunu kapattığı isimler bile vizyona giriyor. Yani 6’lı masadaki dinamik etkenler, hararet, rüzgâr ve dönemsel faktörlerle bağlantılı olarak Kılıçdaroğlu’nun karar katsayısı bir azalıyor bir yükseliyor. Mesela İYİ parti Kılıçdaroğlu’nun adaylığına sıcak bakmıyor, başından beri nazik bir şekilde yan çiziyor, ısrarla “kazanacak aday” vurgusu yapıyor. Oy oranı yüksek parti olduğu için de onun söyledikleri masada ses getiriyor...Normalde Kılıçdaroğlu’nun adaylığı konusunda DEVA, Gelecek, SP’de aslında çeşitli şerhlerle görüş belirtiyorlar...Şu an yekten ”desteklerim” diyen masadaki tek
Zelenskiy hayali olan Ukrayna’nın NATO üyeliğini başından beri zorluyor. Resmen olmasa da hiç değilse NATO’nun destek güvencesini hissetmek, Putin’e de bunu hissettirmek istiyor. Bunda başarılı oldu da. Başlarda “Yalnız bırakıldık” diye sitem eden Zelenskiy, ABD ve NATO ülkelerinin güvencesi, silah desteği ve Rusya’ya yönelik ekonomik yaptırımlarıyla Putin’in karizmasını çizdi. Onun için de Kremlin sürekli NATO’yu Kiev yönetiminin suç ortağı olmakla itham ediyor. Hatta bu durumun NATO’yu Rusya ile doğrudan çatışma durumuna yakınlaştırdığını bile belirtti. Zelenskiy’in bunu ne kadar istediği ve zorladığı da ortada. Dolayısıyla, Ukrayna ve Rusya gibi Avrupa’nın da savaştan yorulduğu, bıktığı, ABD’nin de Zelenskiy’e ‘Masaya otur’ diye baskı yaptığı iddiasının daha ön plana çıktığı şu günlerde Polonya toprağına düşen füzeler “Eyvah, 3. dünya savaşı mı?” paniğiyle birlikte kafaları da karıştırdı. Çünkü Zelenskiy’in “NATO’nun topraklarına