Suriye Devlet Başkanı Esad’ın af çıkardığı haberleri ya da çağrısıyla herkes “Adam affetti, Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılar evlerine dönerler artık” sanıyor...Yok öyle bir şey tabii… Suriye iç savaşının çıktığı 2011’den bu yana Esad, bundan önceki sonuncusu Ocak 2022’de buna benzer 20’den fazla genel af çağrısı yaptı zaten… Hiçbirinin de karşılığı olmadı, Esad’ın bu kafasıyla olmaz da. Çünkü bu çıkardığını söylediği yasanın bırak kapsamını, “hadi gelin hepinizi afettim” demekle olacak bir iş değil. Nereye dönüyorlar, kim veriyor güvenceyi, nereye yerleşecekler? Af çıkardım gelin diyecek adamın öncelikle işgal altındaki topraklarını güvenli hale getirmesi gerekir. Suriye’nin şu andaki fiili durumu ise ortada. Parçalanmış bir ülke, topraklarında teröristler cirit atıyor, bundan da çıkar devşirmeye çalışan devletler var. ABD Fırat’ın doğusunu kıskaca almış durumda, ileri karakolu İsrail de güneyden
Ana muhalefet partisi CHP’nin başat aktörleri arasındaki söylemlerde bir akort sorunu olduğu açık. Biri eski iki genel başkan ve iki büyükşehir belediye başkanı dört ayrı güç dinamiği arasında sürekli gel-gitler yaşanıyor, denge hesapları yapılıyor. Biri bir söz ettiğinde bunu kime dedi ya da hedef aldı polemiği başlıyor bir anda.. Her ne kadar CHP’liler parti içinde sorun yok “asayiş berkemal” deseler ve dışarıya birlik- beraberlik fotoğrafları,mesajları verilse de içerde bir kaynama olduğu belli...Mesela son açıklamasında parti içerisindeki kişisel çekişmelere tepki gösteren İmamoğlu,” Zaman, hele hele aynı odada, aynı mekanda, aynı çatı altında siyaset yapan insanların ‘sen benim ayağıma bastın, sen benim koluma dokundun, yüzüme sert baktın’ zamanı değildir. Bununla uğraşan kim varsa benim yol arkadaşım değildir, nokta” dedi ve anında kime gönderme yaptı” tartışması başladı. Sosyal medyadaki paylaşımlarda bu doğrudan Mansur Yavaş’a gönderme olarak yorumlandı. Ekranlardaki tartışmalarda da kimi bunu
Hizbullah üyelerinin kullandığı çağrı cihazları ve telsizlerin eş zamanlı patlatılması ya da dijital saldırının nasıl gerçekleştirildiğine dönük farklı senaryolar var. Üretim mi yoksa tedarik aşamasında müdahale mi diye... Hepsiyle ilgili ortak konuşulanlar ise MOSSAD’ın başarısı ve Hizbullah adına büyük bir zafiyet durumu... Her ikisi de var, ama özellikle Hizbullah gibi bir yapının güvenlik açığı verdiği, buna bağlı büyük bir darbe aldığı net. Nitekim, Hizbullah Lideri Nasrallah da açıklamasında bunu kabullendi... Bunlara bakıldığında da İsrail psikolojik bir üstünlük ele geçirmiş pozisyonda… Ama ölen ve yaralananlara bakıldığında ise bunların çoğu Hizbullah üyesi değil. Çarşıda- pazarda dolaşan siviller ve çocuklar. Dolayısıyla buna İsrail’in Hizbullah’a yönelik bir saldırısından ziyade bir dijital terör eylemi ya da devlet terörü demek daha doğru aslında. Üstelik bu sadece Lübnan ya da Suriye’nin bir kesimi ile sınırlı değil, İsrail bu terör saldırısıyla tüm dünyaya,
İsrail’in Orta Doğu’yu kan gölüne çevirmesine göz yuman hatta destekleyen ABD, Hizbullah üyelerinin çağrı cihazlarındaki patlamalar konusunda “dahlim yok, MOSSAD bana bilgi de vermedi” dese de olağan şüpheliler arasında. En azından teknolojik katkı anlamında... Zira bu işi yapabilecek üç beş ülke var zaten. Onlardan birisi de İsrail’in hamisi ABD... Dolayısıyla üç maymunu oynaması hiç şaşırtıcı değil, bildik hikâye. Tıpkı aylardır Gazze’de yaşananlara karşı takındığı tavır gibi. Dolayısıyla aslında ilginç olan dünyayı karıştıran, İsrail’i de bu amaca dönük kullanan ABD’nin kendi topraklarında yaşadığı oldukça gerilimli ve tansiyonu yüksek seçim süreci... İki ay içerisinde Trump’a yönelik iki suikast girişimi nedeniyle Cumhuriyetçiler ve Demokratlar kutuplaşmış durumda... Özellikle de ikinci suikast girişimini Demokratlar 10 Eylül’deki ekran düellosunda Kamala Harris karşısında puan kaybeden Trump’ın oy hesaplarıyla bir tezgahı, kurgusu olabileceğini
Türkiye günlerdir Narin için ayakta...Bir çocuğun en güvenli, en korunaklı olduğu yer ailesi olması gerekirken, yaşanan korkunç olay nedeniyle toplumda öfke patlaması var. Medyada hem gün içerisinde hem prime time de sürekli kan dondurucu bu vahşi cinayeti konuştuk. Farklı uzmanlar, farklı hukukçular; adli tıpçılar, cinayet dedektifleri olayı farklı yönlerden ele aldı, derinlemesine tartıştı, hala da tartışılıyor. Narin’i kim ya da kimler, neden öldürdü diye... Oluşan bu toplumsal duyarlılık ve baskıyla da olağanüstü bir kriminal soruşturma süreci yaşandı. Sıra kovuşturmada.. Olması gereken de bu, ancak bu olayın bir başka tarafı da tartışılırken bu kadar hassas meselenin araçsallaştırılması, hatta siyasi boyutlara evrilmesi,siyasallaştırılması oldu maalesef...Bu anlamda da özellikle sosyal medya üzerinden karşılıklı olarak öfke dolu ve provokatif amaçlı paylaşımlar yapıldı. Bu menfur olaydan rant sağlamak ya da başka şeylere tahvil etmek üzere bir bölücülük ve alt kimlik tartışmasına devşirme hesapları, alçakl
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, İsrail’in Gazze’de sivillere yönelik 11 aydır süren saldırılarını defalarca kınadı, endişelerini dile getirdi. Ama sadece o kadar... İsrail’in Gazze’de BM okuluna düzenlediği ve 6’sı BM görevlisi 18 kişinin öldüğü son saldırı sonrası X hesabından paylaştığı mesajı da yine aynı tonda:
“Gazze’de yaşananlar kesinlikle kabul edilemez. Uluslararası insani hukukun bu dramatik ihlallerine artık bir son verilmelidir...”
Guterres’in üç gün önce Associated Press’e (AP) verdiği mülakatta, 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze’de yaşananları değerlendirirken sarfettiği sözler de şöyle:
“Gazze’de gördüğümüz acılar, BM Genel Sekreterliği dönemimde eşi benzeri görülmemiş seviyede. Daha önce, Gazze’de son birkaç ayda gördüğümüzdeki gibi bir ölüm ve yıkım seviyesi görmemiştim.”
Aynı Guterres, İsrail’in yaptığı katliamın daha ilk günlerinde The New York Times’da yayımlanan (13 Ekim-2023 “İsrail Gazze
CHP’de tüzük değişti epeyde yenilik var ancak konuşulan, tartışılanlar içerikten daha çok yine Cumhurbaşkanlığı adaylığı ve parti içi güç dengesi anlamında kimin kazançlı çıktığına odaklı..Bu bağlamda da her cenahtan farklı sesler yükseliyor..Özellikle de kurultay sürecinin sonunda Mansur Yavaş’ın sitem içeren çıkışıyla başlayan konuşması ve her yönüyle baştan sona tam bir siyasi acemilik örneği Özel-İmamoğlu-Yavaş diyaloğu,görüntüleri nedeniyle...Çağrılı olduğu halde kurultaya gelmeyen önceki Genel başkan Kılıçdaroğlu’nun partideki pozisyonuyla ilgili olasılık bombardımanı da devam ediyor bir yandan da...Bir kesim, kurultay sonucuyla Özel’in güçlendiğini, parti içi muhalefetin Genel başkanlık değişim hesaplarının çöktüğünü savunarak,”delege,partide ağırlık merkezinin Genel Merkez olduğunu çok net ortaya koydu”diyor. Bazıları da Özel’i Yavaş-İmamoğlu geriliminde pasif kaldığı iddiasıyla “Kemal Bey güçlü bir Genel
Ankara-Şam hattında yeniden normale dönüş, konuşulan “liderler zirvesi” olasılığının gerçekliğe dönüşebilmesi, Esad açısından tam bir samimiyet sınavı… Olursa da devamı yine doğrudan Esad’ın tavrı ve samimiyetine endeksli. Esad gerçekten ülkesinin toprak bütünlüğünü düşünüyorsa, halkının tamamını kucaklamak istiyorsa yapacakları belli. Öncelikle terör örgütüne karşı ortak mücadele, sonrasında da el birliğiyle ABD’nin bölgeden postalanması. Putin de biliyor ki Türkiye olmadan ABD’yi Suriye’den kimse sökemez… Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un da “Türkiye’nin bölgedeki terör tehdidinin ortadan kaldırılması için uğraştığını” vurgulayarak terör örgütü PKK/YPG’ye ABD’nin Afganları bir gecede nasıl yalnız bıraktığını hatırlatıp “Washington’a güvenmeyin” uyarısının nedeni de bu zaten. Elbette Lavrov’un bunları dile getirmesi önemli, gerçeği de söylüyor, Türkiye her