Siyasetin farklı tanımları var. Bir tanıma göre siyaset, insanlığa, insanlara hizmet için yapılır. Başka bir tanıma göre ise iktidarı ele geçirmek için yapılan her türlü faaliyeti kapsar. Ya da siyaset bir yönetme sanatı ve bilimidir. Onun için de sorun değil, çözüm üretme odaklıdır. Tabi bunların hepsi yapanın kişiliği ve niyetiyle doğrudan bağlantılı olmak kaydıyla. Zira siyaset bir çatışma çözme ya da uzlaşma sanatı olarak görülse de uygulayıcının hareketleriyle bir anda kirlenebilir ve daha da olumsuz sonuçlar doğurabilir. Ama siyasetin bir de özellikle ülkemizde sanki bir meslek gibi algılanan tarafı da var. Koltuğa yapışma, kazanılmış bir hak gibi görme ya da mutlaka bir koltuk kapma sevdası yani. Bunun diğer boyutu da o adayları belirleyen parti yönetiminin kimlik siyaseti yapma, kadrolaşma ve kendi yandaşını tercih etme durumu. Seçim dönemleri de bunlara dönük bir turnusol testidir aslında. Tıpkı şimdilerde olduğu gibi. Lafa geldi mi ideoloji, siyasi duruş, dava, sadakat diyenler aday gösterilmeyince soluğu bir başka
Yerel seçimler öncesi gözler büyükşehirlerde, özellikle de İstanbul’da sandıktan kimin çıkacağı, 31 Mart’ın en merak edilen konusu olacak. CHP adayı Ekrem İmamoğlu devam, AK Parti adayı Murat Kurum’da devralma konusunda iddialı ve istekli... Kurum, hizmet odaklı vaatler ve kampanya stratejisi kapsamında da trafik, toplu taşıma ulaşımı, metro hatları, deprem gibi bir dizi sorunlara ilişkin çözümlerini 10 başlıkta anlattı. Projeleriyle net hedefler ortaya koydu. Partililerin çoşkulu ve istekli tavırları da oldukça hareketli ve hararetli bir seçim süreci yaşanacağını gösterdi. Bu arada henüz takvimin başında olmamıza rağmen anketler de konuşulmaya başlandı. Ama bir yanda da İYİ Parti, SP, Zafer Partisi ve gelişmelere odaklı diğer partilerden gelen olası yeni aday sinyalleriyle hesaplar da sürekli revize edililiyor. Herkes kuvvetli adaylarla İstanbul denklemini zorluyor. En çok konuşulan DEM Parti’nin tavrı da hala netleşmiş değil. Dolayısıyla kazanacak aday kadar kaybettirecek aday üzerine de tartışmalar yoğunlaşmış durumda. Kim kimden ne kadar oy
Yerel seçime dönük Cumhur İttifakı’nda adayların neredeyse tamamı belli oldu. 30 Ocak’ta da AKP seçim beyannamesini açıklayacak. Takvim normal seyrinde organize halde ilerliyor. Aynı görüntüyü bu kez ittifak değil daha farklı arayışlar içinde olan muhalefet için söylemek zor. Daha çok da kafa karışıklığı havası var. Özellikle de ana muhalefet partisi CHP açısından. Niyesi de malum. CHP’de genel başkanlık değişimi daha çok yeni, dolayısıyla hem başkanlık yarışındaki etkisi hem de İBB başkanlığından kaynaklı popülaritesi nedeniyle İmamoğlu ile Genel Merkez arasında bir otorite sorunu ya da parti içi iktidar kavgası hissediliyor. Henüz 6 ay önce seçim kaybeden ama yüzde 48 oy alan bir de eski genel başkan var ve o da kendisini destekleyen delegeleriyle hala aktif halde... Bir siyasi parti içerisinde böyle fazla güç odağı olunca da aday belirlemenin çok daha zorlaşacağı kaçınılmaz elbette. Hele de CHP’nin kalesi gibi görülen ve garanti sanılan İzmir ya da İstanbul’un
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın “Soğuk savaş döneminde Sovyetler Birliği’nin Esad rejimine
Bekaa Vadisi’nde kurdurduğu Marksist Leninist bir örgüt olan PKK, günümüzde tarihin bir ironisi olarak yine Suriye’de Amerika ve Batı’yla iş birliği yaparak Suriye’yi bölmek için çalışmaktadır” sözleri teröre destek olan, teröristlerle hem hal olan bütün ülkelere ders niteliğinde... Çünkü efendisi sahibi kim ya da terör örgütünün adı ne olursa olsun hepsi insanlık düşmanı, demokrasi düşmanı, özgürlük düşmanı yapılar. Dini, vatanı, ırkı, milleti yok teröristin. Çıkar çatışması içine girildiği an bölücü terör örgütünün farklı harflerle kendini ifade eden yapılarından herhangi birinin mensubu da benzer bir eylemi herhangi bir Avrupa, Amerika veya Rusya’ya yönelik yapabilir. Yeter ki o süreçte efendisi olan istesin ve hedefi işaret edip hadi desin. Yani teröristlerle birlikte yol yürümeye
AKP Büyükşehir ve il başkan adaylarını açıkladı bugün de İstanbul’un ilçe adayları bekleniyor.Bu anlamda CHP’den bu hafta pek ses çıkmadı, en merak edilen İzmir ve Antalya’ya dönük, DEM Parti kaynaklı kriz durumu daha ön planda. Aynısı anket ya da temayül yoklamalarına duyulan kuşku nedeniyle İstanbul ilçe adayları içinde geçerli… Ama bir yandan da adaylar belirlendikçe kampanya sürecine dönük hareketlenmeler başlıyor, başladı. Hem sahada ama an itibarıyla daha çok da sosyal medya platformlarında. Hatta tatlı sert atışmalar bile var. Bu bağlamda iktidar ya da muhalefet cenahından da sandık sonucuna dönük olasılıklar da havada uçuşuyor. Hepsi de aritmetik verilere dayalı toplama, çıkarma, bölme hesapları ve tabii kazanmak üzerine...Ancak sandığa giden yoldaki, topoğrafik duruma, bakıldığında da hayli engebeli sıkıntılı, zor bir görüntü, süreç olduğu da ortada. Çünkü siyasette iki artı iki dört etmiyor, getiri-götürü dengesi kritik önemde. Dolayısıyla
Kuzey Irak’taki üslerimize yapılan saldırı yeni bir tür terör dalgasıyla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Aslında bildik ama bölücü terör örgütü PKK’nın boyunu aşan bu saldırılara verilen destekler, alçaklıklar anlamında yeni demek daha doğru. Çünkü daha önceki yıllara baktığımızda terör örgütünün bu dönemde eylemi yok, daha çok kendilerini güvende sandıkları inlerinde kış uykusundalar. Son üç saldırıya bakıldığında ise ezber dışı bir durum söz konusu. Teröristler efendilerinin, sahiplerinin verdiği talimat ve teknoloji-istihbarat desteğiyle imha edileceklerini bile bile saldırdılar. Niyesi malum. TSK terörle mücadelede kaynağında kurutma stratejisiyle psikolojik üstünlük sağladı. Türkiye sınırları içerisinde terör örgütü artık terörist devşiremez ve bir çok bölgede barınamaz hale geldi. Nereye geçildi? Irak’a ve Suriye’ye… Irak’ın kuzeyinde 2019’dan bu yana atılan “Pençe”lerle coğrafyanın
Terör örgütü PKK’nın, Kuzey Irak’ta Metina’daki üs bölgesine sızma girişimi sırasında çıkan çatışmalarda şehit olan 9 askerimiz Kırklareli 41’inci Komando Tugayı personeli...
22-23 Aralıktaki çatışmalarda şehit olan 12 askerimizden 6’sı Dağ Komando Tugay Komutanlığı, 6’sı da yine 41’inci Komando Tugayı bünyesindeydi. Onlar da teröristlerin sızma girişiminde bulunduğu Metina’daki üs bölgesinin emniyet hattındaki noktada vatan nöbetindeydiler...
Çünkü çatışmaların yaşandığı o Metina Dağı bir blok şeklinde Zap uzanımıyla beraber Zap suyundan başlayarak hudutlarımıza paralel bir bölge. Bu bölgedeki terörist varlığı Türk hududundaki köyleri, karakolları tehdit ediyor. Dolayısıyla Zap ve Metina uzanımı Türkiye’nin sınır bölgesi güvenliği için Türk Silahlı Kuvvetleri’nin mutlaka bulunması gerektiği bir bölge. Nitekim tam karşısına baktığınızda geçmişte defalarca saldırıya uğrayan Üzümlü Karakolu (Hakkâri) ve köyleri var. Türk Silahlı
Terörü kaynağında kurutma stratejisi kapsamında 2019’dan bu yana Kuzey Irak’taki terör yuvalarına atılan “Pençe”lerle coğrafyanın konumuna göre 30-40 kilometrelik derinliğe kadar inen TSK bölgede çok sayıda kalıcı ve geçici üs bölgeleri oluşturdu. Amaç terör örgütünün alan hakimiyetini daraltma, yok etme ve ülkemiz sınırları içine terörist sızmalarını önlenmek. Bu kapsamda ayrıca Irak sınırında Şırnak’tan Hakkâri’ye kadar olan coğrafyada yapılan ve yapımı devam eden çok sayıda baraj formülü de devrede. ‘PKK’ya güvenlik barajı’ yani. Çünkü barajlarda su tutulmaya başlandıkça derin vadiler, örgütün stratejik noktaları ve barınma yeri olarak kullandığı mağaralar da sularla doldu, doluyor, dolacak. Bölgede sular altında kalan, kalacak yolların yerine, daha iç kesimlerde yeni yollar yapıldı, birçok yerde de yapımı sürüyor. Hatta geçit vermez dağları delen çok sayıda yapılmış ve yapımı devam eden tünel de var. En