Dünya İran’ın İsrail’e nasıl bir misilleme saldırı gerçekleştireceğine kilitlenmişken, en çok konuşulan, tartışılan konu iki ülke arasında doğrudan savaş çıkar mı? İran, kendince yeri ve uygun zamanı kolluyor belirlediği bir hedefi vuracak büyük olasılıkla dün gece yaşananlar da bunun provası olabilir. Ama doğrudan İran-İsrail savaşı zor, her ne kadar saldırıya uğrayan kendi toprağı anlamına gelen konsolosluk binası olsa da. Savaş deniliyorsa vekillerarası zaten süregelen bir sıcak temas hep var. Bu anlamda İran’ın Hizbullah, Haşdi Şabi, Husiler gibi epey aparatı olduğu da herkesce malum. Onların saldırıları da aleni ve sıkça yineleniyor. Dün geceki örneklerinde olduğu gibi. Dolayısıyla günlerdir konuşulan tırmandırılan gerilimin, tantananın nedeni aslında çok basit... Büyük bir savaş endişesiyle, Gazze meselesini dikkatlerden kaçırmak. Netanyahu’nun Gazze’de yaptığı hala devam eden katliamı ve uluslararası yardım görevlilerini vurduğunu unutturmaya çalışmak. Onun içinde İsrail sürekli İran’ı tetikledi, bilerek isteyerek
Seçimlerden dolayı millet ve siyaset de yoruldu. Herkes gibi siyaset de bayram tatilinde. Elbette bu siyasi temaslar, söylemler değil son dönemde siyaset dünyasında pik yapan gerilim ve sert üslup anlamında... Sanki ılık bir rüzgar esiyor gibi… Seçim öncesinde birbirlerini en keskin sözlerle eleştirenler arasında sıcak mesajlar, ziyaretler, el sıkışıp bayramlaşmalar daha ön planda. Olması gereken de bu. Ama bu özlenen yumuşama mı yoksa daha çok gerilim havasına kısa bir mola mı flu. Sonrasında yine devam ve ivme yükselmesi olabilir. Üstelik de 2028’e kadar önümüzde seçimsiz bir dört yıllık süre görünüyor olmasına rağmen. Niyesi malum; sandık sonuçlarından hareketle siyasette dalgalanma ve yeniden yapılanma hareketliliği söz konusu. İktidar oy kaybının nedenlerine odaklı, muhalefet kanadında da şimdilik İYİ Parti’de kurultay ve Akşener’in “yokum” kararıyla yeni lider kim olacak tartışması, heyecanı var...47 yıl sonra seçimlerde başarı yakalayan CHP’de ise sandıktan güçlenerek çıkan
Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) terör örgütü PKK’nın sözde sorumlularına yönelik nokta operasyonlara hız kesmeden devam ediyor. Bu bağlamda da son dönemde terör örgütü PKK’ya büyük darbe vuruldu. Şimdilik son örnekleri de Suriye-Ayn El Arap’ta gerçekleştirildi. PKK/YPG-YPJ sözde sorumlusu Sorhin Çele Kod Vahide Atalay da susturuldu. Aynı yerde bir başka nokta operasyonla da terör örgütü PKK/KCK-PYD/YPG sözde sorumlularından İpek Demir paketlenerek Türkiye’ye getirildi… PKK’nın ve türevi örgütlerin tüm kampları ve teröristlerin hareketleri izleniyor, MİT hepsinin ensesinde yani… Irak ya da Suriye’nin kuzeyinde hangi derinlikte, nerede olursa olsun başını ininden çıkaran terörist ya yok ediliyor ya da paketlenerek Türkiye’ye getiriliyor veya teröristlerin lojistik merkezleri hedefe giriyor. Hem de bu bölgede cirit atan ve bugüne dek sızdırdıkları istihbaratlarla teröristleri yönlendiren ya da risk altındaki bölgelerden uzaklaşmalarını
Ana muhalefet açısından son yıllarda kaybettiği her seçim sonrasında bildik soru, tartışma neydi? Yüzde 25 bandında sıkışan CHP oylarını neden artıramıyor? Evet, 2019’daki son yerel seçimlerde bir başarı hikâyesi var, ülke geneline baktığımızda yüzde 30’u yakaladı ama sonrasında görüntü yine aynıydı. Sandıktan CHP’nin birinci parti olarak çıktığı 31 Mart seçimlerinden sonra ise bu tartışma artan oyların menşei ama daha çok da kalıcılığına evrilmiş durumda. Bu bağlamda da en büyük etkenin ekonomik krize, hayat pahalılığına endeksli özellikle de emekli kesimin iktidara tepkilerinden kaynaklı dip dalga olduğu herkesçe malum. Bunun etki katsayısı da kamuoyu araştırmacılarına göre şöyle:
AKP’nin gençlerde oyu kendi oy ortalamasının yüzde 10 altında yani yüzde 40 oy aldığında gençlerde oy yüzde 35 oluyor. 55 ve üstüne, yani emekliler grubuna gelince AKP kendi oy ortalamasının yüzde 10 üstünde oy alıyordu. Bir bakıma AKP’nin birçok hamlesinde iç kalede bulunan bu kitle destek
Hatay’da resmi olmayan sonuçlara göre; AKP yarışı kazandı. Az bir farkla seçimi kaybeden CHP’li Lütfü Savaş’ın sonuca itiraz süreci ise devam ediyor… CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in görevlendirmesiyle gelişmeleri yerinde izlemek üzere bir heyet Hatay’da. CHP’den peş peşe tepki açıklamaları geliyor. Kıran kırana geçen yarışla ilgili Savaş, “Hatay halkının sandık iradesi tam olarak tecelli edene kadar mücadelemiz sürecek. Bir tek oyun bile takipçisi olacağız” dedi. Genel Başkan Özel, “Hatay halkının iradesine sonuna kadar sahip çıkacağız” sözleriyle tepkisini dile getirdi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada “Hatay’da hakkın hukukun hâkim olmasını bekliyoruz” görüşünü paylaştı. CHP’nin Genel Başkan Yardımcıları başta hemen her kademesinden de tepki açıklamaları var. Yani seçim öncesinde, özellikle de adaylaşma sürecinde Lütfü Savaş’ın
Her ne kadar resmen yerel olsa da özellikle muhalefet tarafından genel havasına sokulan bu seçimin iki nirengi noktası var… Biri başa güreşen adaylar, partilerin ülke genelinde aldıkları oy oranı ve büyükşehirlerdeki performansları. Böyle bakıldığında da son derece enteresan sonuçlar ve AKP’nin daha önce alışık olmadığı bir tablo ortaya çıktı. CHP ise gerçekte sahip olduğundan daha fazla oy oranına ulaştı. Ama bunun nasıl okunması konusunda görece bir durum söz konusu. Bu muhalefetin doğru politikasının sonucu mu yoksa iktidar mı kaybetti?..
Çünkü bu seçim hem CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun siyasi kariyeri hem de CHP’li büyükşehir belediye başkanlarının başarısı veya başarısızlığı doğrultusunda bir sınavdı aynı zamanda. Ancak, alınan sonuçta o hassasiyetlerden ziyade özellikle İstanbul Ankara ve İzmir başta muhalif seçmene odaklı kurgulanan AKP karşıtlığı siyasetin etkisi daha ön planda. Muhalif cephede partiler birbirlerinden ayrılsalar da bu ayrışma seçmende aynı
Yarın sandık... Siyasi kısır polemikler ya da koltuk kapma hesapları, manevralarıyla özellikle muhalefet cenahında oldukça hareketli bir seçim süreci yaşadık. Ayrılıklar, beklentiler, kırgınlıklar, küskünlükler, istifalarla birlikte türbülansa giren siyaset dünyasında kullanılan kaba dil ve üslubun dozajı da epey yüksekti. Nezaket kayboldu, gerilim arttı. An itibarıyla da her parti, ya da adaya “mavi boncuk veren” kamuoyu araştırmalarıyla da herkes şimdiden kazanmış havasında. Elbette siyaset iddia işidir, her politikacı “Ben kazanacağım” der, diyebilir ama itidalli olmak herkesin, özellikle de ülkenin yararına. Keskin, kışkırtıcı açıklamalar, özellikle sosyal medya üzerinden bazı provokatif, manipülatif paylaşımlarla siyasi atmosferde basıncı artırmanın, seçmen nezdinde beklenti yükseltmenin anlamı yok. Hele de 2023 seçimlerinde bu gibi hamlelerin nasıl hüsranla sonladığı gerçekliği ortadayken. Dolayısıyla söz de karar da vatandaşın artık! Bu bağlamda da, yarın herkesin sandığa gitmesi kaçınılmaz
Sandığa giden en kritik virajdayız. Siyasi partiler açısından hem kararlı seçmene dönük olası son dakika “kafa karışıklığına” geçit vermeme hem de hala var olan kararsızları son ana dek ikna etme anlamında oldukça hareketli ve hararetli bir süreç söz konusu..Hatta bu anlamda partiye özel seçmen dinamiği, denge hesapları da devrede. Olağanüstü dönemler ya da gerekçeler dışında seçim denildiğinde olmazsa olmazlardan, bildik, rutin propaganda faaliyetlerinden vazgeçme durumları da dahil olmak üzere.. Mesela CHP, İstanbul, Ankara’da büyük mitingler yapmıyor. Bunun niyesini de Genel Başkan Özgür Özel, hem maliyetli, hem de örgütleri bir kaç gün oyalayan bir faaliyet diye açıkladı. Yani olumsuz etkileri oluyor anlamında. Gerçekten de bu siyasette zaman zaman tartışılan bir durum. Bazı kamuoyu araştırmacılarına göre, mitinge gelenlerin, katılanların zaten kararlı, partili seçmenlerden oluşması nedeniyle sandığa etkisi çok fazla değil. Siyaset bilimcileri ise mitinglerdeki, lider