Demokrat Parti’deki üç vekilden ikisinin istifasıyla birlikte olası transfer ve yeni bir parti mi geliyor muhabbetleri yine gündemde... İzmir Milletvekili Salih Uzun ile birlikte istifa eden İstanbul Milletvekili Cemal Enginyurt’ da “Merkez parti ihtiyacının olduğu açık. 1-2 ay seyredeceğiz” dedi zaten… Zamana ve zemine göre siyasi manevra hesabı yani… Bu transfer de olabilir ya da yeni bir oluşum hamlesi de... Ki bu anlamda bazı isimlere odaklı konuşulan ama henüz doğrulanmayan daha başka parti kurma olasılıkları da söz konusu... Dolayısıyla mevcutlara ilave yeni logolar, yeni tabelalar da olabilir. Elbette siyasette çok seslilik, renklilik demokrasinin gereği, siyasi figürlerin yeni bir iddia ve arayışla ortaya çıkmaları da doğal ama bu bir o kadar da soru işaretleri içeren bu durum. Zira, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı kayıtlarına göre Türkiye’de halen 162 aktif siyasi parti var… Çok değil daha üç-dört ay önce aynı konuya değindiğimizde bu rakam 146 idi… Sadece 2024 yılında temmuz ayı başına kadarda 11 yeni siyasi parti kurulmuştu, bizde bu duruma şimdilik kaydı koymuştuk… Öyle de oldu... O tarihten sonra daha başkaları da kayda geçti, sadece 2024’de kurulan siyasi parti sayısı bugün itibarıyla toplamda 27’yi buldu. Tabii bu da şimdilik... 2024’ün bitiminde daha 40 gün var ama siyasette 24 saat uzun bir süre malum...
★ ★ ★
Ülkenin siyaset manzarasında tam anlamıyla bir parti kurma furyasıdır gidiyor... Ya da tam anlamıyla siyasi enflasyon... Peki, ne oldu da son yıllarda ülkede siyasetin cazibesi pik yaptı? Birden bu kadar çok siyaset heveslisi çıktı, çıkıyor? Bu sadece ittifak sisteminin yarattığı doğal bir sonuç, iktidar veya muhalefet bloklarının 50 artı 1 hesaplarına dönük oyunlar, kurgular mı? Yoksa hem iktidar hem muhalefet kanadındaki gelişmeler ile geçmişteki pazarlık ve bu yolla parlamentoya kolaylıkla girme örneklerinin siyaset sevdalılarını daha da cesaretlendirmesi mi? Yanıt hepsi de. Bir başka deyişle, kazan kazan durumu. Nitekim somut örneklerini de gördük fazlasıyla...Normal şartlarda olamayacak bazı partiler bugün parlamentoda, birçok isim de milletvekili koltuklarında... O nedenle, siyaset çiledir, sabır işidir; iddian, inancın, ufkun, projen olacak gibisinden klasik anlamdaki tanım falan da şimdilerde hikâye. Elbette bu yolda yürüyenler de yok değil ama çektikleri zorluklar, performansları da ortada... Parti kurma ivmesini, hevesini artıran bir başka etken de siyaset yapma zemini, adresi bulamama durumu… Birçok isimde bu yüzden partilerinden ayrılıp yeni bir arayışa, umuda yöneldi malum... Ancak bir de geçmişte örnekleri görüldüğü gibi kumarhane gibi kirli işlerde kullanılma durumu da olabiliyor. Falanca partinin ilçe başkanlığı diye tabelayı astı mıydı pek kimsenin gelemeyeceğini, bir şey demeyeceğini zannediliyor genelde... Nüfuz ticareti de Türkiye’nin siyasetteki kanayan yarası yine…
★ ★ ★
Siyasetteki bu tablo vatandaş kadar, bir çok siyasetçi tarafından da eleştirilen bir durum aslında... Mesela dün konuştuğum CHP’li Gürsel Tekin’in yorumu şöyleydi:
“Dünyanın hiçbir ülkesinde olmadığı kadar siyasi parti var. 162 siyasi parti bütün buna rağmen milletin desteğini alamıyorsunuz yapılan bütün araştırmalara baktığımızda vatandaşın yarısı partilere itibar etmiyor. Neden? Siyaseti bir zenginleşme aracı olmaktan çıkarmadığınız sürece isterseniz 1700 yeni parti kurun. İsterseniz merkez sağda isterseniz merkez solda adına ne derseniz deyin asla başarılı olamaz…”
“Siyasi partileri itibarsızlaştırırsanız, siyaseti itibarsızlaştırırsınız” diyen Tekin’in devamında anlattıkları da şunlardı:
“Partiler milletin, halkın derdine derman olmak için vardır. Parti dediğin vatandaşın dar gününde yanında yöresinde olur, duygularına dokunur... Vatandaşın duygusuna dokunmuyorsanız Twitter partisi olur mu? Bu kadar yüksek sayıda siyasi parti olmasına rağmen sahada, sokakta dolaşan, vatandaşa giden var mı? Son bir yılda bir milyona yakın parti üyesi mevcut partilerinden istifa etmiş iktidarıyla muhalefetiyle...”
★ ★ ★
Kısacası siyasi arena kıpır kıpır. Matruşka gibi birbirlerinin içinden çıkmış, birbirinin benzeri partiler var ve onların başındakiler tanıdık bildik isimler, hatta söylemlerde örtüşmeler bile söz konusu ama çoğunluk, daha ziyade, adı sanı pek fazla bilinmeyen kişi ya da kişilerden oluşuyor. Vatandaşa sorsan bu partilerin çoğunun adını, logosunu dahi bilmez, genel başkanlarını tanımaz... Çünkü sahada görülmez, sesleri çıkmaz, hiçbir etkinlik falan da yapmazlar... Dilsiz partiler yani...