Korona salgını hepimize bir şeyler öğretti.
Bu kötülüklerin bitmesinin ardından çıkartacağımız dersler olacak.
İş yapışımızda, hayata bakışımızda, yaşantımızda, seyahat ve tatillerimizde çok önemli değişiklikler olması muhtemel.
Yaşananlar bizler için yeni olsa da, dünya için pek öyle değil.
İnsanlar tarih boyunca salgınlardan etkilenmiş. Her seferinde de birtakım değişiklikler yapmaya çalışmış.
Kovid-19 virüsü ile ilgili Bill Gates notlarına devam ediyoruz.
2. Dünya Savaşı’nda teknolojinin kullanılması savaşın bitişini hızlandırmıştı. Radar, torpido ve şifre çözücü teknolojiler buna örnek. Aynı durum koronavirüs salgını için de geçerli. Tedavi, aşı, test, temas takibi ve ülke ekonomilerinin yeniden açılması için gelişmiş, ileri teknolojilere ve inovasyona ihtiyaç var. Yoksa asla normale dönemeyiz.
Geçmişte yaşanan 2. Dünya Savaşı anne ve babalarımızın hayatını etkilemişti. Bu modern virüs salgını da bizim hayatımızı etkileyecek. Bu dönemi yaşayan hiç kimse unutamayacak. Tüm dünya olarak özellikle dar gelirli insanlar için endişelenmeliyiz. Hayat normale dönerken, ekonomiler tekrar açılırken, eşitsizliğin daha da kötü hale gelmesinin önüne geçilmeli.
Aşı bulunduğunda iş bitmiyor. Acil olarak bu projeler için para bulunmalı. Şu anda bu işlere harcanacak milyarlarca dolar, gelecekte kaybedilecek trilyonlarca doları kurtarabilir. Fakat şu anda ülkelerin bir araya gelip nasıl kaynak
Dünyanın en zengin üç isminden biri olan Bill Gates, 100 milyar dolarlık servete sahip. Melinda ile evli ve üç çocukları var. Kızları Jennifer 23, Phoebe 17; oğlu Rory ise 20 yaşında. Bill Gates 1955, eşi Melinda 1964 doğumlu. Ve önlerinde uzun bir zaman var. Ama gün gelecek bu büyük servet çocuklara kalacak.
Gelecekte nereye ulaşır bilinmez ama Bill Gates’in şu anki serveti bile kalacak olsa, üç çocuğa, eşit payla, 33.3’er milyar dolar para düşecek.
Herkesin hayali, tam Amerikan Rüyası...
Gelin görün ki, durum pek böyle değil. Durumu anlatayım.
16 yıl geriye dönelim.
O senenin hemen başında ünlü yönetmen Quentin Tarantino’nun; Amerikan sinema tarihinin en şiddet dolu eserlerinden biri olarak gösterilen ‘Kill Bill’ filmi gösterime girer.
Film büyük ses getirir; üstelik öyle hemen son bulmayacaktır, çünkü tek bölüm değildir, ikinci bölümü aynı yılın nisanında sahnelenir.
Kill Bill’in “en şiddet dolu” olarak nitelenmesinin arkasında yatan şey, sinema tarihinin o güne kadarki en çok sahte kan akıtılan filmi olmasıdır.
Özellikle 40 ila 60 yaş arasındaki kuşağın çok iyi hatırlayacağı filmin konusu şöyledir: “Bir zamanlar kadınlardan oluşan bir suikast timinin başı olan gelin (Uma Thurman), gruptaki diğer elemanların ona karşı gelmesiyle, tam da nikah gününde korkunç bir saldırıya uğrar. Başını kocası Bill’in (David Carradine) çektiği suikastçılar timi onu ölüme terk eder. Ancak gelin ölmez, 5 yıl komada kalır, sonra da intikam için geri döner.”
Yan gelip, yatsın mı?
“Şimdi nereden çıktı bu
Bilinmez bir düşmanla karşı karşıyayız ve her gün hakkında yeni bir şey öğrendiğimiz virüse karşı mücadelede aşı hayati önem taşıyor. Dünyanın dört bir tarafında aşı için büyük yarış var.
Tabi hemen umutlanmayalım. Saygıdeğer bilim insanları aşının piyasaya çıkmasının 12 ila 18 ayı bulmasını öngörüyor. Şimdilik bu bir yarış gibi görünse de, uzmanlar, esasında “aşıyı ilk bulmuş olmanın” değil, önemli olanın “en iyi aşıyı bulmak” olduğu konusunda hemfikir.
Ayrıca çok sayıda üretime ihtiyaç olduğu için ne kadar çok aşı platformu olursa, tüm dünya için o kadar iyi.
70 şirket var, 5’i önde
Elbette onlarca farklı aşı çalışması daha vardır ama Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) yayımladığı ve sürekli güncellediği listede 20 farklı ülkeden sayısı 70’i bulan şirket ve kuruluş aşı için gece gündüz çalışıyor. İlgili liste: (https://tinyurl.com/wjfxsvy)
Bağlı oldukları ülkelerin sağlık bakanlıklarının izniyle, aşı için DSÖ
Ramazan, Kuran’da adı geçen tek aydır. Orucu “farz” kılan ayette (Bakara Suresi, 185) şöyle yazar: “Ramazan ayı insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kuran’ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden, Ramazan ayını idrak edenler oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık Allah’ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir.”
İradeyi kuvvetlendirir
İslamda temel kaynak Kuran-ı Kerim’dir. Kuran, Allah’ın buyruğudur. Kuran’dan sonra ikinci kaynak olarak kabul edilen hadisler ise, Hz. Muhammed’in değişik olaylar ve meseleler karşısında müminleri aydınlatmak ve de Kuran’ın bazı ayetlerini daha açık bir dille anlatmak için söylediği sözler, fiiller ve de tasvipler bütünüdür. Hadislere göre, orucun rüknü, midenin ve cinsi organların şehvetlerinden kendini korumak,
Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı ve Türk halkının milli egemenliğini ilan ettiği günün 100’üncü yılı. Bu çok önemli yıldönümü tüm dünyanın korona salgını ile mücadelesine denk geldi.
Koronavirüs krizi nedeniyle kapalı olduğumuz evlerde Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının mücadelesini, yaşadıkları zorlukları, elde ettiği askeri, siyasi ve ekonomik zaferleri tekrar durup düşünmenin tam zamanı.
İmkânsız görünen durumlardan bir zafer çıkartabilen ve bütün bir ülkeyi topyekün mücadelede buluşturabilen yegane liderlerden Atatürk, günümüz için de bize hala umut oluyor.
Atatürk hakkında yazılmış en kapsamlı biyografilerden Lord Kinross’un kitabından birkaç anektodu aktarmak isterim.
Planları alt üst etti
Avrupa devletlerinin kendisine karşı planlarını alt üst edip, tarihin yüzünü değiştirerek, ülkesini kurtardı. Devlet adamı Atatürk, ülkesinin bu devletlerce eşit koşullarla kabul edilmesini ve Yakındoğu
Virüs salgını tüm ekonomileri kötü etkilerken, bazı sektörlerdeki kayıplar gerçekten endişe verici. Bunlardan birisi de yeme-içme sektörü. Lokanta ve restoranlar; her ülkenin gastronomi ve milli kimliğinin önemli parçası. Yüzbinlerce kişiye istihdam sağlıyor. İnanın hiçbir ülke on binlerce küçük işletmeden oluşan bu büyük gücün yok olmasını istemez. Mesela Almanya... Salgın krizinde bu sektördeki 70 bin küçük işletmeye, ayakta kalmaları için hibeyi de kapsayan ciddi destek paketi uygulamaya koydu.
Kriz sonrası hızlı bir şekilde iyileşme sağlanmayacak sektörlerden biri olan yeme-içme alanında Türkiye de harekete geçmeli. Çünkü çoğunluğu arkalarında büyük sermaye desteği olmadan kurulan bu işletmeler, böylesine yıpratıcı bir krizde ağır hasar alabilir.
Kapalı olduklarından dolayı şu an kasalarına nakit girmemesi buna karşın kira ve personel giderlerini ödemeye devam etmeleri, bu işletmeler için belli bir vadede sorun çıkarabilir.
Hükümetin