Tüm yaşamı boyunca birlikte çalıştığı çok sayıda mimar olmasına rağmen yapılan yapılar için biz sadece Carla Scarpa’nın adını bilmekteyiz. Bu projelere imza atan ve birlikte uzun süreli çalışmalar yapan kişileri ise hatırlamıyoruz. Bu da bize hemen her zaman üzerine basa basa söylemek zorunda kaldığım bir gerçeği hatırlatıyor: Önemli olan yapılan yapıdır; altında imzası olan kişi unutulabilir, ama yapıyı yapan kişi bir ikon hâline gelir.
Bazı insanlar vardır ki, onların eserlerinin zaman içinde öncesi ve sonrası yoktur. Elbette onlar da geçmişin kültüründen ve eserlerinden ders almış, onları incelemiş ve kendi eserlerine yön vermek için faydalanmışlardır. Onların eserlerini gören sonraki kuşaklar da bu kez onların yaptıklarından ders çıkartmış, eserlerinden esinlenmişlerdir. Ancak bu eserleri incelediğimizde, çok özgün ve akıl dolu çözümler içerdiğini, kolay kolay tasnif edilmelerinin mümkün olmadığını görürüz. Örneğin Leonardo Da Vinci, Mimar Sinan daha yakın bir tarihte Barselona’ya damgasını vuran Antoni Gaudi gibi isimler yüzlerce yıldır eserleriyle birlikte yaşamaya devam etmektedirler.
Carlo Scarpa
Bu yazı da sözünü etmek istediğim kişi Carlo Scarpa da böyle bir sanatçıdır. 2 Haziran 1906 günü Venedik’te doğan Scarpa, 28 Kasım 1978 günü Japonya’da geçirdiği bir kaza sonucu vefat eder. Venedik doğumlu olmasına rağmen çocukluğu iki yaşındayken ailesinin taşındığı Vicenza’da geçer. 13 yaşında Venedik’e geri döner. Orta öğrenimini tamamladıktan sonra Venedik Güzel Sanatlar Akademisi’ne devam eder ve mimar olarak mezun olur. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra İtalyan hükûmeti, mimarlar için bir “Esame di Stato/Mesleki yeterlik sınavı” uygulaması başlatır. Scarpa bu sınava girmeyi reddeder ve bundan böyle mesleğini yeterlilik almış bir mimarla çalışmak şartıyla uygulayabilir hâle gelir. Tüm yaşamı boyunca birlikte çalıştığı çok sayıda mimar olmasına rağmen yapılan yapılar için biz sadece Scarpa’nın adını bilmekteyiz. Bu projelere imza atan ve birlikte uzun süreli çalışmalar yapan kişileri ise hatırlamıyoruz. Bu da bize hemen her zaman üzerine basa basa söylemek zorunda kaldığım bir gerçeği hatırlatıyor: önemli olan yapılan yapıdır; altında imzası olan kişi unutulabilir, ama yapıyı yapan kişi bir ikon hâline gelir.
Mimarlık nedir?
Mimarlık nedir? Günümüzün önde gelen mimarlarından biri olan Frank Owen Gehry sormakta:
“Sizce bir mimar ne kadar özgür olabilir?
Fiziksel kanunlar, istatistikler, mühendislik sınırlamaları...
Bazıları da benim ufak oyun alanımı daha da daraltmaya çalışıyor.
Bunu kabullenemiyorum.”
“Esame di Stato” uygulaması yürürlüğe girdiğinde Scarpa henüz mimarlık eğitimine başlamamıştır. Ancak mezuniyet sonrası böylesi bir sınava girmeyi gururuna mı yediremez, alışılmışın dışında, farklı şeyler yapmakta olduğu için başarısız olarak niteleneceğini mi düşünür, yoksa yaptığı çalışmaları değerlendirecek insanlarla problem yaşamak mı istemez, bilemiyoruz. Buna ek olarak, mimarlık yapmak için mutlaka bir okul mezunu olmak mı gerekir? Modern Mimari’nin beş büyük ustasından (Frank Lloyd Wright, Le Corbusier, Mies van der Rohe, Walter Gropius ve Alvar Aalto) biri olan Le Corbusier’in, mimarlık diploması yoktur. Ancak o, modern mimariye yön veren bir kişidir. Mimarlık mesleğinin elbette uzun süreli bir eğitim gerektirdiğini kabul etmek gerekir. Ancak bu eğitim nasıl verilmelidir? Geçmişte usta-çırak eğitim sisteminin çok daha gerçekçi ve kaliteli sonuç verdiği görülmektedir. Günümüzdeki okul içi eğitimin yetersiz olduğu açıktır. Dört yıllık bir eğitim sonucu hayata atılan meslek mensuplarının yaptıkları yapılar ve ortaya çıkan şehirler, bu yetersizliğin en büyük göstergesidir.
Tasarım sorunu
Mimarlık büyük oranda tasarım sorunudur. Bir mimarın veya mimar olmaya niyet eden kişinin geniş bir kültürel altyapı oluşturması gerekir. Erken yaşta bu konunun farkına varan Scarpa, önce Murano’daki cam atölyelerinde çalışmaya başlar. Burada yaptığı tasarımların bazıları, yıllar sonra yapılan açık artırmalarda 309 bin dolara satılır. Bir süre sonra endüstriyel tasarım dünyasına katılır ve endüstriyel mobilyalar yapar. Bunlar arasında Doge Masası (1968) ve Camaro Kanepe (1973) bilinen en ünlü mobilya tasarımlarıdır.
Geçen haftalarda Cemal Emden’in heyecanla anlattığı, “Carlo Scarpa The Complete Buildings” isimli kitabı görünce, bu kadar büyük bir çalışmanın nasıl farkına varmadığıma doğrusu üzüldüm. 2024 yılında yayımlanan Cemal Emden’in çektiği muhteşem fotoğraflar, Emiliano Bugatti’nin editörlüğünde ve Jale Erzen’in metinleriyle zenginleştirilmiş, hayranlık duyduğum bir çalışma. Kitabı baştan sona birkaç kez inceledikten ve sindirmeye çalıştıktan sonra farkına vardım ki Carlo Scarpa, çok sayıda insanın görmezden geldiği ve büyük oranda sükut suikastine uğrayan önemli bir sanatçıdır.
Mezar ve mezarlık yapıları
Scarpa’nın ilk mimarlık deneyimi 1935-1937 yılları arasında, bazı düzenlemeler ve mobilya yaptığı Venedik Ca’ Foscari Üniversitesi’nde başlar. Bu yapıdaki ahşap kullanımının ortaya çıkarttığı görüntü nefes kesicidir. Scarpa, Casa Pelizzari (1942), Casa Bellotto ve Gallerie Dell’accademia’nın giriş kapıları gibi bazı yapılara da ufak dokunuşlar yapar. İtalya’da mezarlık düzenlemelerine bu kadar önem verildiğini doğrusu bilmiyordum. Scarpa’nın mimarlık faaliyetleri içinde altı adet mezar veya mezarlık yapımı bulunmaktadır: Capovilla Family Tomb (Venedik, 1943-1944), Veritti Tomb (Udine, 1952), Rinaldo-Lazzari Tomb (Quero, 1960), Zilio Tomb (Udine, 1960), kendi mezarının da bulunduğu Brion Tomb (Treviso, 1969-1978) ve Galli Tomb (Cenova, 1976-1978). Bu yapıların ve çevre düzenlemelerinde kullandığı betonun benzer bir örneğine rastlamak neredeyse imkânsız. Günümüzde yetersiz ve yeteneksiz ellerde kullanılan betonun ortaya çıkarttığı karşı çıkışın, böylesi bir kullanımına hayranlık doğuracağına eminim. Çoğu kez belirtmeye çalıştığım gibi, beton ve betonarme bir araçtır; başarı, onun nasıl kullanıldığına bağlıdır. Scarpa’nın çalışmalarına baktığımızda, onun betonun yanı sıra ahşap, taş, tuğla ve metali de başarılı bir şekilde kullandığını görmekteyiz. Bir yapının yapımı için gereken her türlü malzemeyi başarılı bir şekilde kullanan bir mimarın, betonu da başarılı bir şekilde uygulaması tabiidir. Betonu veya betonarmeyi kullanmayı beceremeyen insanların amacını gerçekleştirmek için kullandığı ya da kullanmak durumunda kaldığı diğer malzemeleri başarılı bir şekilde kullanması mümkün müdür?
Korunması gerekli kültür varlıkları
Scarpa, çok sayıda korunması gerekli kültür varlığına da müdahale eder. Ca’Foscari University (Venedik, 1935-1937), Museo di Castelvecchio (Verona, 1957-1975), Villa il Palazzetto (Padua, 1971-1978). Weapons Museum (Brescia, 1971-1978), Palazzo Chiaramonte (Palermo, 1977-1988) gibi yapılarda yaptığı müdahaleler, orijinal yapıdan farklı olup onun mimarlık anlayışını yansıtan uygulamalardır. Bu konuda ülkemizde yapılan uygulamaları hatırladıkça, cehaletin ne denli esiri olduğumuzu bir kez daha fark ettim. Ne yazık ki, sözde ilerici olduğunu iddia eden insanlar da dahil olmak üzere, çoğu kişi farklı düşünce ve uygulamaya tahammül edemiyor. Bu anlayış, ülkemizin atılım yapma yönündeki en büyük engeldir. Hemen her dalda, bu anlayışı aşmamız gerekiyor.
Carlo Scarpa’nın yaptığı uygulamalar, bir mimarın, ona imkân tanındığında neler yapabileceğinin en güzel örnekleridir. İtalya’nın çoğu şehrini gezme imkânına sahip oldum. Ancak bu sefer Scarpa’nın yapılarını gezmek ve onlar hakkında daha geniş bilgi sahibi olmak istiyorum. Sevgili Cemal Emden’in eşliğinde bütün bu yapıları kendi gözümle seyretmek ve onlarla birebir diyalog kurmak istiyorum.
Partisan Woman
Özellikle “Partisan Woman / Partizan Kadın” (Venedik, 1968) düzenlemesine hayran kaldım. Mussolini iktidarının partizanlara yaptığı eziyet, bundan daha iyi ve daha güzel nasıl ifade edilebilirdi? Zaman zaman lagünün yükselen suları altında kalan, zaman zaman açığa çıkan bir kadın figürü, yaşanan hayatı bundan güzel nasıl aktarabilirdi?
Bize ve dünyaya, görmezden gelinen bir büyük mimarı anlatan bu değerli çalışma için başta Sevgili Cemal Emden olmak üzere, emeği geçen herkese teşekkür ederim. Özellikle tasarım konusunda çalışan herkesin bu kitabı görmesi ve her zaman elinin altında bulundurması gerektiğini düşünüyorum. Carlo Scarpa’dan öğrenecek çok şey olduğunu unutmayalım.
Emiliano Bugatti-Jale N. Erzen, Carlo Scarpa, Munich, 2024.