Serdar Sarıdağ

Kupada liderliği garantileyen Beşiktaş, Kayserispor deplasmanına genç yıldızlarıyla çıktı. Sedat’ın şık golü gecenin öne çıkan olayı olurken, mücadele beraberlikle tamamlandı.

Ziraat Türkiye Kupası’nda D Grubu’nda son maçını Kayserispor ile oynayan Beşiktaş, 1-1 berabere kaldı. Kış şartları altında oynanan maçta, 22. dakikada Sedat’ın uzaktan attığı enfes golle 1-0 öne geçen siyah-beyazlılarda, hem tecrübeli hem de gençler şans buldu. 3 dakika sonra Erdem’in benzer şekilde uzaktan şutuyla kalesinde golü gören Beşiktaş, devreyi 1-1 kapattı.

İkinci yarıda seyahat yorgunluğu dikkatlerden kaçmayan Beşiktaş’ta, kaleci Utku yaptığı kurtarışlarla göz doldurdu. 60. dakikada Umut’un gol denemesini engelleyen Utku, 84. dakikada üst üste çekilen şutlarda ise müthiş bir kalecilik performansı sergiledi. Maçta başka gol olmayınca, her iki takım sahadan birer puanla ayrıldı.

Ziraat Türkiye Kupası’nda mücadele ettiği D Grubu’ndan daha önce çıkmayı garantileyen Beşiktaş, 5. hafta maçında Darıca Gençlerbirliği’ni güle oynaya devirdi, son 16 turunda ezeli rakibi Fenerbahçe ile eşleşti.

Türkiye Kupası’nda gruptan çıkmayı Boluspor ile oynanan maçtan sonra garantileyen Beşiktaş, dün adeta bir antrenman maçı oynadı. Şenol Güneş’in, ligde forma şansı bulamayan oyunculara şans verdiği Darıca maçında, Quaresma, sürpriz bir şekilde ilk 11’de oynatıldı. Rakibini 3-0 yenen Beşiktaş, 4 veya 5 Şubat’ta, Vodafone Arena’da tek maç olarak C Grubu’nda ikinciliği garantileyen Fenerbahçe ile karşılaşacak.

Beşiktaş, ilk golü Beck ile buldu. 20. dakika sağ çaprazdan çektiği şutla ağları havalandıran Alman oyuncu, Beşiktaş forması altında ilk resmi golünü de atmış oldu. Kerim Frei’nin maç günü transfer olması nedeniyle kendini kadroda bulan Quaresma, 33. dakikada attığı şık golle skoru 2-0’a getirdi.

İkinci yarıya Quaresma-Muhammed ve Veli-Necip değişiklikleriyle başlayan Beşiktaş, ilk yarıya göre daha etkisiz futbol oynadı. 68. dakikada Utku Yuvakuran’ın yaptığı kurtarış dikkat çekerken, Beşiktaş 3. golü ise Aras’ın ayağından buldu. Siyah - beyazlı futbolcunun 70. dakikada

Boluspor’u, Vodafone Arena’da ağırlayan Beşiktaş’ın, böylesine bir sonuçtan başka bir sonuçla sahadan ayrılması, çok az ihtimaldi. O nedenle dünkü maçta beni ilgilendiren, Şenol Güneş’in taktiksel planları değildi. Şehitlere Saygı Maçı’nda sahaya çıkan Talisca ve Aras başta olmak üzere, Fatih, Sezer, Eslem, Hamza, Enes ve Sedat gibi gençlerin meziyetleri, beni daha çok meraklandırıyordu.

Talisca kesinlikle, ligin ikinci yarısında Beşiktaş için yeni bir transfer. Daha öncesinde de olduğu gibi, oyunda fazla gözükmeyen fakat skorda mutlaka “varım” diyen Brezilyalı yetenek, ligin ikinci yarısında, kilit açıcılardan olur. Oyuna sonradan giren Aras Özbiliz ise, pas alış-verişleriyle, total futbolun klasik özelliklerini bir kez daha gösterebildi. Aslında Aras da -geçen sezonki pas oyunu ligin ikinci yarısında kendini gösterirse- Beşiktaş için yeni bir transfer sayılabilir.

Boluspor karşısında oynama şansı bulan gençlerden, Fatih, Enes ve Eslem ise, Beşiktaş’ın geleceğinde yer alabilecek isimler. Fakat, bundan sonrası kendilerine bağlı. Şu ana kadar olan gelişimlerine seviye atlatabilirlerse, Kartal’ın geleceğinde yer alabilirler.

Sonuç hiç önemli değil benim için... Ben bu sahada top oynayan futbolcuların, maçı yöneten hakemlerin, karşılaşmayı seyretmeye gelen taraftarların, soğuktan deklanşöre bile basmaya zorlanan basın emekçileri ile stat görevlilerini ayakta alkışlarım. -11 derecede görev yapmak kolay iş değil. O sahadan sakatlanmadan çıkmak ise neredeyse imkansız gibiydi. Evet hava ve saha şartları futbolun içerisinde var ama teknoloji de futbolun içerisinde var olan bir şey. 2017’nin kapısına yaklaştığımız şu günlerde, transferlere ödenmesi gereken paranın üzerindeki rakamlar, pekala alt yapı ve tesisleşmeye harcanabilirdi.

Oyuna geldiğimizde ise, mutlaka satırlarımıza Abuoubakar ile başlamak gerekir. Karşılaşmanın ilk yarısında kaçırdığı golü pek hava ve saha şartlarına bağlayamayız. Ama Beşiktaş’ın Şampiyonlar Ligi’nde en çok gol atan isimlerinden birine sallarken, kantarın topuzunu da fazla kaçırmamız lazım. Ziraat Türkiye Kupası sayesinde, kendini gösterebilme şansı bulan Kerim Frei, bir kanat oyuncusu olarak daha fazla orta yapar ve bir de final paslarında çevre kontrolüne dikkat ederse, Şenol Güneş’in istediği kıvama da gelmiş olacaktır. Boluspor’un beraberlik golünü atan ve Beşiktaş alt

Hiç şüphesiz, meslek hayatımın en anlamlı maçlarından biriydi. Sahadaki futboldan dolayı değil, stat çevresi ve tribünlerde yaşananlardan dolayı, seyrettiğim en anlamlı maçlardan biri oldu. Açıkçası, Beşiktaş ile Kayserispor’un birbirlerine karşı yapacağı taktik varyasyonları, beni hiç heyecanlandırmıyordu. Ama Vodafone Arena’daki, farklı takımları tutan taraftarların acılarının ortak olması ve bu ortaklıktan doğan kardeşliği görmek, çok daha farklı duygular yaşatıyordu.

Vodafone Arena doldu mu? Maalesef dolmadı. Evet 13 bin 100 bilet satılmış ama böylesine bir anlamlı maçta bu tribünler dolmalıydı. Dün gecenin tek eksik tarafı ise buydu. Onun dışında yaşananlar bu ülkenin vatandaşı olarak göğsümü kabartıyordu.

Sahada ise göze hoş gelen bir futbol yoktu ama, kazanılan üç puan, gruptaki diğer maçları şimdiden hazırlık maçları sınıfına soktu. Kerim Frei, böylesine sürekli oynattırılırsa, nasıl bir oyuncu olduğu konusundaki belirsizlik, ortadan yok olur. Gerçekten de Ziraat Türkiye Kupası, onun için büyük bir fırsat oldu.

Bu tür maçların en zor yanı mücadeleye odaklanmaktır... Yarısı as takım yarısı da U-21 kadrosundan oluşan dünkü Beşiktaş’ın en önemli sıkıntısı, oyuna motive olma konusundaydı. Merkezi Necip ve Gökhan İnler olan bir takımın, oyun kuramaması inanılacak gibi değildi. Sahadaki aslara baktığımızda, sadece Olcay ile Kerim’in, sanki üst düzey maç oynuyormuş gibi görevlerine sadık olduklarını gördük.

Aslında bu maç tenkitinin en geniş alanını Darıca Gençlerbirliği hak ediyor. Sahaya yayılma konusunda iyi işler yaptılar. Takım olarak savunmada çok doğru hamlelere imza attılar. Son dakikalardaki hatasını çok iyi değerlendiren Necip, ara pasıyla Kerim’e gol attırmasa, Darıca Gençlerbirliği sahadan istediğini de almış olacaktı.

Beşiktaş’ta, tabi ki kadrodaki bazı oyuncuların ilk kez yan yana oynamaların da ortaya çıkardığı bir uyum bozukluğu vardı. Ama ne olursa olsun adın Beşiktaş ise, astınla üstünle birlikte, en azından ortaya güzel bir futbol konulmalıydı. Son olarak şunu belirtmekte yarar var. Yoğun maç temposunda Kerim Frei ile Olcay Şahan, ligde hiç mi süre alamaz? Bu oyunculardan biri Bundesliga diğeri ise Premier Lig’den, Spor Toto Süper Ligi’ne gelmiş isimler. Yoğun fikstürde,

İnsanların kendi hayatlarında tekrar hatırlamak istemediği kötü anıları mutlaka vardır. Ne kadar uğraşsanız da, o anılar belleklerden silinmez ama insanın aklına geldiği zaman, beyin hemen başka bir çıkış yolu arar.
Leogang da, Beşiktaşlılar açısından, hatırlanmak istenilmeyen bir çok kötü anıya sahiptir. Avusturya'nın bu küçük şirin kasabasına ilk geldiğim senede İbrahim Üzülmez ile İbrahim Toraman'ın yaşadığı tatsız hadise, Türkiye'de haftalarca konuşulmuştu. Burada yaşanan sakatlıkları hiç yazmak istemiyorum ama Serdal Adalı, Tayfur Havutçu ve Ahmet Ateş'in, özel uçakla cezaevine giden yolculuğun çıkış noktası da, işte burasıydı.
Bu olaydan sonra, bir daha Leogang'a gidilmeme kararı alındı. Kısa bir süre sonra, A Milli Takım, Leogang'ta kamp yaptı. Koca takımda, sakatlık bir tek gelip İsmail Köybaşı'nı bulmuştu. Ben böyle uğursuzluklara pek inanmam ama, tüm bu yaşananlar da inanılacak gibi değildi.
Beşiktaş uzun bir aradan sonra, bu kez Şenol Güneş ile birlikte Leogang'ta. Yazıya kasvetli bir havayla başladım ama bakmayın siz bana. Bu Leogang, sanki cennetten bir köşe. Avusturya, ormanlarına çok önem veriyor. Yerlerde çöp görmeniz imkansız. Leogang'in dereleri tertemiz.

Daha dün gibiydi...
FEDA dönemini başlatan Beşiktaş, Avusturya'nın Klagenfurt bölgesinde yeni sezonun hazırlıklarını başlatmıştı. O gün sanki bir futbol devriminin tohumları atılmıştı.
Sözleşmesinde indirim yapmayan Egemen takımdan gitmiş, Quaresma ise kadro dışı kalmıştı. Sözleşmesinde indirim yapan Ersan Gülüm ise, o kampta FEDA döneminin gençlerine ağabeylik yapıyordu.
Peki kimdi bu FEDA döneminin çocukları...
Bakın burayı iyi okuyun.
Takımdan bir gün önce kampa giderek araç kiralama ve otel bulma gibi işlerimizi halletmiştik. Ardından takımı karşılamak için hava limanına geçtik. Yurt dışındaki bu tür karşılamalarda, Avrupa'daki vatandaşlarımız iki eli kanda da olsa Türk takımlarını karşılamaya koşa koşa giderler. O gün de hava limanında cep telefonundan Almanca konuşan bir Türk kardeşimizi görmüştük. Sohbet edecek vaktimiz olmadığı için yanından hızla geçip gitmiştim.
En nihayetinde takım uçağı inmişti. Meşaleler eşliğindeki karşılamanın ardından futbolcular, kendilerini kampın yapılacağı otele götürecek otobüse bindiler. Bu esnada, o hava limanında gördüğümüz cep telefonundan Almanca konuşan kardeşimiz de bir fırsatını bulup takım otobüsüne bindi. Önce Samet hocayı